Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ocak '07

 
Kategori
İş Yaşamı - Kariyer
 

Kurumsallaşmak mı kurnazlaşmak mı?

Kurumsallaşmak mı kurnazlaşmak mı?
 

Türkiye’de son yıllarda iş hayatında her sektörde hızla yaygınlaşan bir kavram var. Kurumsallaşma. Herhangi bir şirketin adının bu kavramla birlikte anılması, o şirketin piyasadaki saygınlığını ve değerini arttırıyor. Bir çalışan için veya bir şirket sahibi için şirketi hakkında kurumsal denmesi inanılmaz bir övünç kaynağı. Peki bu kurumsallığın ne anlama geldiği tam olarak kavranmış durumda mı acaba? Yoksa amaç sadece kurumsallık ibaresinin şirketlerin isminin önünde anılmasını mı sağlamak? Bugünkü şartlarda bu sıfatı kazanmak için yeterli olanlar nelerle sınırlı veya nelerden ibaret?

Her şeyden önce disiplinli bir finans yönetimi ve departmanlaşma kurumsallığın temel öğeleri içinde yer alıyor. Şirketlerin belirlenmiş prensip ve kurallar çerçevesinde işlemesi burada çok önemli. Ancak kurumsallığın bu belirgin özellikler maalesef her sektöre uymuyor. Özellikle de hizmet sektörüne. Basit bir örnekle devam etmek istiyorum. Bir Gemi Acentesini ele alalım. Yani Taşımacılık Sektörü. Konteynerle bir malınız geliyor yurtdışından. Malınızın taşımasını gerçekleştiren acente şirketinize eşyanızın gümrüğe geldiğine dair bir mail yada faks gönderiyor ve sorumluluğunu tamamıyla yerine getirdiğini düşünerek artık o malın takibini tamamen sizin inisiyatifinize bırakıyor. Bunun adı Kurumsallık olarak algılanıyor. Eğer sizin faksınızda veya mailinizde problem varsa ve bu ihbar size ulaşmamışsa artık sizin gelen malınızdan haberiniz olma şansı yok. Demurrage ve ardiye maliyetiniz haberiniz olmadığı her gün artmaya devam eder.

Başka bir örnek ise kurumsallaşmanın meydana getirdiği departmanlaşma ile ilgili. Eğer kurumsallık giysisi giymiş bir şirketten hizmet alıyorsanız, sürekli aynı kişilerle diyalog halinde olma durumunuz vardır. Bu ilk bakışta iyi bir şey olarak görünür. Ancak size hizmet veren kişinin ani bir problemi olursa (hastalık, ölüm vs. vs.) açık söylüyorum yandınız. Çünkü tamamen sizin alanınıza yönlendirilmiş olan bu kişinin yokluğunda diğer bir kişi ile çalışma şansınız kısa sürede yok gibi bir şey. Bir başkasına derdinizi anlatana kadar işinizin halledilmesi için gereken süre akıp geçer. Ama kurumsallık baki kalır.

Ayrıca kurumsallık adı altında şirketler kendi kurallarını koymaya başlarlar. Bu kuralların size uyup uymaması, sizin aleyhinize işler olması kimsenin umurunda değildir. Sözleşmelerde ve anlaşmalarda sayfa köşelerine sıkıştırılmış özel maddeler veya işaretlerle sayfa altlarına yönlendirilmiş ve okunması zor ve dikkat çekmeyecek şekilde hazırlanmış açıklamalar hep kurumsal şirketlerin lehine sözcükler içermektedir.

İşte ülkemizde iş hayatının kurumsallığında göze batan örneklerden sadece birkaç tanesini sizlerle paylaştım. Bu kadar prestijli bir sıfat aslında bu kadar ucuz olmamalı. Bu yüzden ilk tartışılması gereken Kurumsallığın gerektirdikleri olmalı. Neredeyse mahalle bakkallarının bile kurumsallıktan söz ettiği bir ülke olduk. Ama kurumsallıktan ne anladığımızı henüz (ben de dahil) bilmiyoruz.

Kurumsallığın bir de insani kimliğimize etkileri var ki, bence en kaygı verici yanı bu. Duygusal Zekanın yok edilmesi ve insanların hızla robotlaşması. Takım oyunu diye bir şeyin artık iş yerlerinde yok olması. Kişilerin çözüm üretmek yerine hatayı ve hatalıyı bulma gayretleri arttı. Daha doğrusu kişinin bireysel olarak hatasız olduğunu ispat etmesi, şirketin müşterisinin sorununa çözüm bulmaktan daha önemli oldu.

Takım oyunu önemlidir iş hayatında. Takım oyunu oynanabilmesi için takımdaki herkesin yaptığından herkesin haberi ve bilgisi olmalıdır. Oyunculardan birinin yokluğunda o eksiklik takımın kalan oyuncuları tarafından eşit olarak paylaşılabilmelidir. Maalesef Kurumsal Çatı altında kimse takım oyunu oynamıyor. Oynamadığı gibi de kurumsal çatı altında departmanların hepsi ayrı birer takım haline dönüşerek birbirleriyle rekabet haline girmektedirler. Ancak sakın rekabeti iyi yönden algılamayın. Çünkü bu rekabette genelde departmanlar birbirlerine belden aşağı vurdukları gibi, şirketin genel yapısına da zarar vermektedirler. Özellikle aşırı dinamik bir yapıya sahip olan hizmet sektöründeki firmalarda bu tür iç çatışmalar şirketlerde çok büyük sarsıntılara yol açıyor. Ama işin ilginç yanı bu sarsıntılar sadece müşteriyi etkiliyor. Çünkü Kurumsallık sıfatını almış bir şirketin marka değerinin zedelenmesi hiç de kolay değil.

Fakat ilginç olan bir şey daha var ki, Kurumsallık olgusunun izlediği yol bir çan eğrisi gibi. Sonunda başlangıç noktasına geri dönecek. Fakat bu kesinlikle bir denge oluşması anlamına gelmesin. Kurumsallıkla kazanılan itibarlar gene kurumsallıkla yok olmaya başlayacaklar.

Bunun en büyük örneğini uzun zamandır televizyonlarda dönmekte olan bir reklam veriyor salında. İŞTECELL. Reklam ve Tanıtım Hizmetleri veren şirketlerin en önemli özellikleri takım oyununun sürekli uygulandığı yerler olmasıdır. Sorumluluklar daha geniş bir paylaşım içindedir reklam ajanslarında. Yeni bir reklam sloganı üretilmek üzere yuvarlak bir masanın etrafına oturulduğunda kimse sadece metin yazarlarının ağzının içine bakmaz. Yuvarlak masaya servis yapan çaycı bile bu fikir üretkenliğinde bir yer bulabilir kendine.

TURKCELL reklamını yapan ajans bu açıdan İŞTECELL kampanyasının reklamıyla kurumsallık kavramı içinde boğulmuş şirketlerin kabuklarını kırmaları için gizli bir mesaj da vermektedir. Reklamda günümüzün kurumsal Lojistik Firması geniş bir salon içinde izleyiciye tanımlanmış olup, bu kurumsal şirketin bir çaycıyı müdürlük aşamasına kadar getirmesiyle de, kurumsallığın gerçek anlamının çok katı bir yapı olmaması gerekliliğini, ve esnek bir yapıda şirket faydasına olan her fikrin en alt kademeden en üst kademeye kadar makul olduğu sürece kabul edilebilir olması gerekliliğini gözler önüne sermektedir.

Evet kurumsallık çan eğrisi gibi bir yolda hızla ilerliyor. Belki de zirve noktasına ulaşmış durumda. Ama hiç kuşku yok ki, zirveye bu kadar erken bir çıkış yaptığı için süratli bir iniş yaşayacağı da kesin. Mutlaka finansal disiplin gibi faydalı kalıntılarını bırakacak ama merak ettiğim yerine nasıl bir LİK LIK LUK gelecek.

 
Toplam blog
: 85
: 1006
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

1971 yılında Ankara'da doğdum. İzmir'de yaşıyorum. En büyük tutkum FutBol. Ve tabi ki Fut-Bol da bil..