- Kategori
- Gündelik Yaşam
Kuşlar

Pırıl pırıl güneşin ışıklarıyla, yeni güne merhaba...
Odanın içini doldurarak gözleri kamaştıran ışık, bilgisayar ekranını ve tuşları görmeyi zorlaşıyor. (perdeler kapatılıyor.)
Pozitif beklentilere yardım eden havanın güzelliği, çiçek kokularının mis gibi havası, zindeliğe eklemeler yapıyor.
Ahenkli bir teraneyle gelen kuş sesleri...
Ve coşkusundan kabına sığamayan bir iç dünya...
Mutluluk nedir sormazlar mı insanlar birbirlerine...
Yukarıda yaşanılanlar günün rutinleri...
-
Ama bugünkü farklı bir şey:
Her sabah erken saatlerde kuşlar için mutfak balkonunun kuytu bir köşesine bulgurlar serpmekteydim. Güne geç başladığımız bu sabah, mutfak balkon kapımızda tıkırtılar var...Kuşlar gagalarıyla, kapıya vuruyorlar:
-Hani bizim kahvaltımız? diyorcasına...(kuşların konuşmaları gaga darbeleri)
Bir kaç kuş abone...İçlerinde eş olarak tahmin ettiğim bir çift var ki, kendilerini bize ait sanıyorlar. Biz de onları sahiplenmişiz. Gecikmiş bulgur-kahvaltılarını serpiyorum, balkonun kapısını açık bırakıyorum...
Serilmesi gereken çamaşırlar var, onları rahatsız etmemek için bekliyorum. Odalarda işlerim var, meşgulüm. Minik konuklar, kahvaltılarını tamamlamış, girmişler, mutfağın ortalarına kadar gelmişler...Ayıp ya, utanmazlar. :=)) Tamam, sizi sahiplendik, bize aitsiniz dedik, olmaz ki? İçerilere kadar gelinmez ki...Neyse kirletmemişler...
Küçücük kuşlar bana neleri çağrıştırmadı ki....
Önce, "aidiyet duygusu" Bir yere bir bütüne ait olmak...Bütünün bir parçası olmak...Hoş bir şey...Tersini düşünürsek, çöldeki tek çiçek, nehrin akışına kapılmış bir dal, ağaçta düşeceği zamanı bekleyen son yaprak...Daha acısı, kimliksiz, vatansız, nereye ait olduğu belli olmayan bir birey..
Kuşlarda, o minicik beyinlerinde bile var, aidiyet duygusu...Aynı çift, bir aydan fazla zamandır, aksatmadan kahvaltıya, bize konuklar...
Sonra "özgürlük"... Birlikte, gökyüzüne, özgürlüğe kanat çırpmaları var ya...Gıptayla baktım arkalarından...
Peki bizim özgürlüğümüz? Ne kadar özgürüz? Yapmak istediğimiz akla gelebilecek her şeyi yapma hakkımız var mı? yok...Önce kendi sınırlarımız var, başkasının sınırlarına giremeyiz. Girmeye kalkarsak? Toplum kaideleri var, hukuk var...
Toplum kaideleri ve hukuk olmasaydı, özgürlüğümüzün boyutları ne olurdu? Sınırsız davranışlarda olabilir miydik? Kesinlikle hayır! O zaman da vicdanımızla karşı karşıya kalıyoruz, evet vicdanımız ve değer yargılarımız....
Benliğimde oluşan son karar: kuşlar kadar bile özgür değiliz...
Peki mutlu muyuz?
Beynimizde oluşturduğumuz "mutluluk modeline" ne kadar uygunsak, o kadar mutluyuz....
Kimi başarılarla mutlu olur...
Kimi parası ile...
Kimi eğitimi ile...
Kimi kariyeri ile...
Kimi ailesiyle...
Kimi inançlarıyla...
Kimi soyağacı ile, kimileri geleceği ile...
Kimi yaptıklarıyla, kimileri ilerde yapacaklarının planlarıyla...
Ve daha çok.....
Bizler mi? "şükür elhamdülillâh"...
Blogumun özü: Her lâhzayı, keyiflerle, mutluluklarla yaşayalım, "hayat" bize sunulmuş en büyük armağandır. Küçücük şeylerden bile mutluluklar oluşturma becerisi bizim elimizde...
Mutluluğun sonsuzluklarında bir yaşam dilerim hepinize...
Gönüller dolusu selam ve sevgilerimle...
Yurdagül Alkan.