- Kategori
- Gündelik Yaşam
Kusura bakmayın çağdaşlığa özeniyorum

"Negatif anlamı; bir tarzı, iyi veya kötü olduğunu tartmadan benimsemek. sadece o tarzın birleştirdiği topluluğa girme çabasıdır genelde. herhangi bir düşünceyi kendinden bir şey katılmadan benim diye kullanmak.
pozitif anlamı; herhangi bir şeyi yapmaya heves etme, yapan gibi olmayı isteme. başka birinden gördüğünü aynen yapan insanlara özenti denir.
( ekşi sözlük)
"özünde hissetmediği halde insanların ilgisini çeken kişiler gibi davranmaya kasan şahsiyet"( ekşi sözlük)
Beğendiği bir durumda olma, beğendiği şeye benzeme çabası( tdk sözlüğü)
Bu tanımlar özenti sözcüğünün ne anlama geldiği hakkında bir ön bilgi vermek içindir. Batıya özenmek, kavramı ile çok alay eden bir toplumuz, her yenileşme ve iyileşme hareketi neredeyse özenti olarak nitelendirilmiş buna karşı yerli kültür koruyucuları şiddetli bir direnç göstermişlerdir. Eğer yukarıdaki ifadelerden birindeki gibi yalnızca ilgi çekmek için yapılan bir davranış ise ve özde hissedilmiyorsa özentiyi kınayabiliriz, ama insanın beğendiği bir durumda olma için gösterdiği özümsenmiş bir çaba varsa ortada bu istek desteklenmeli.
Köyde oturan bir insanın kasabada gördüğü gibi bir tuvalet yaptırması ve yaz kış sokağa çıkıp abdest yapmak yerine evinin içindeki tuvalete yapmak istemesini alaya almak doğru mudur? Köylü ona züppe ve şehirliye özenmiş gözüyle bakarak alay eder. Ama siz kentte yaşıyorsanız bu alayın mahiyetini anlamaz ve hatta küçümsersiniz.
Peki aynı köylü, karısına çamaşır makinesi alıp onun köydeki nehirde çamaşır yıkamasını istemez ise bu da mı kötü olacaktır, alay konusu olacaktır.
Lisede adını anımsamadığım bir arkadaşım vardı, bu arkadaş bizim müzikler yerine klasik müzik dinlemeyi severdi, biz ona övgü olsun diye değil alay olsun diye "şopen" derdik. Zavallı çocuk Kırıkkale’nin ortasında açmış bir yaban çiçeği gibi kaldı, o bizim için özentili bir insandı , kimse onun içerisindeki müzik arzusunu anlayamadı.
Yıllardır Tanzimat hareketi ile Türkiye’ye daha doğrusu Osmanlıya getirilen yenilikler ile alay edildi. O insanlar küçümsendi, yenilikçilik "Tanzimat kafası" diye küçümsendi. Bu küçümseme hala devam ediyor. Batıya öykünmenin altında özü olmayan bir özenti yattığı düşünülüyor. Veya bu istek birilerinin gücünü zayıflatacağı için engelleniyor. Engellenme şekli de hep bu küçümseyici tavırla başlıyor.
Batılı yaşam tarzı tamamen reddedilecek bir yaşam tarzı mıdır? Öyleyse oralarda yaşayan milyonlarca Türk işçisi o kötü yerlerden neden kalkıp gelip vatanına yerleşmiyor? Hele hele, bir çoğu Edirne’den girer girmez vatanının her şeyini eleştirmeye başlıyor? Şimdi orada üçüncü kuşak insanlarımız yaşıyor.
Özümseyenler ile özentili olanlar hep karman çorman oldu bu ülkede. Üç kelime Türkçe konuşamayan, şarkıcı ve türkücülerimiz televizyonlarda ahkam kesip giyimleri ile, kuşamları , arabaları ve evleri ile onlara özenirken onlara sövüyorlar. Ama, efendi, insana insan gibi değer veren, arabası, evi değil ama elinde okuduğu kitap ve gazeteler ile kendine bir çağdaş katma değer katan insanlar da öteki sürünün içinde kayboluyor. Ve iyileşme çabaları gürültücü magandalar, kırrolar tarafından engelleniyor.
Arabistan’da bile su sıkıntısı yok çöl olduğu halde, Ankara pislik içinde ve susuz. Çağdaş olmanın batılı olmanın raconunda artık insanla alay etmek yok. Orada kimseye başını yıka kıçını yıkama diyemezsin. Duaya çıkın yapacak bir şey yok diyemezsin. Çünkü o laflar orta çağın karanlıklarında kaldı. Avrupalı haçlı seferlerinde doğunun hayatına özendi, saati, kanalizasyonu, yıkanmayı öğrendi ve geliştirdi. Louvre sarayında yüz numara yoktur. Ama şimdi Paris’in kanalizasyonlarına hayran kalırsınız. Onlar doğuya özendi ve özümsedi. Bizimkiler utanmasalar halka daha ne feci hayatları reva görecekler bilinmez. Şimdi bir batılı belediye başkanına özenmez misiniz elinizi vicdanınıza koyun.
Bu adamların beğenmeyip gavur dedikleri her gün yıkanırken, halkını pisliğe mahkum edenlere hala temiz Müslüman diyen varsa ayıptır.
Ben halkını küçümseyenlerin bu yöneticiler olduğunu söylüyorum ve söylemeye devam edeceğim.
Yakındır bunlar sayesinde, bu tip belediye başkanları ve yönetimler sayesinde enerji kesintilerinin, Internet haberleşmesinin kesilmelerinin başlaması.
Bu ülkede, sofrasında bir tabak çorbası olmayan insan kalmadıkça, işsizlikten insan önünde eğilen insanlar bitmedikçe, halkına sadaka dağıtan yönetimler gitmedikçe, halkıyla alay eden belediye başkanları o makamlardan inmedikçe yaşadığımız her şey haktır bize.
İyiyi istememiz özenti değildir. Yaşam kalitesinin yükselmesini isteyenler iyiden yanadırlar, palavradan değil.