Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Mart '11

 
Kategori
Eğitim
 

Kütüphanelerimiz ve “Eşekli Kütüphaneci”.

Yıl 1958. Aydın’da Ortaokul öğrencisiyim. Okul kitaplığımızda yeterli kaynak olmadığı için, ev ödevimle ilgili kaynakların tek bulunduğu yerdi “ İl halk kütüphanesi”. (Yeni binası yapılacağından şimdi kapalı). Sessiz oluşundan, otoriter kitaplık memurundan mı bilmem, çekinerek giderdik nedense. Ansiklopedileri karıştırır, saatlerce oturur, okur, saatlerce konuların özetini çıkararak yapardık ev ödevlerimizi. (Şimdiki gibi İnternet de olmadığından, kopyalama işlemi de yoktu o zamanlar.) Okumanın zevkine varırdık. Bilgiye ulaşabildiğimiz tek yerdi halk kütüphaneleri. 

Neden sıkça gidilmez ki kütüphanelere ? (Evde internetten – kopyala – yapıştır ödev yapmak varken, neden gidilsin.) dediğinizi duyar gibiyim. Günümüzde ise, “Halk kütüphaneleri”nin çoğu, bilgiye erişmede internet destekli olarak herkesin hizmetinde. Ama yeterli olduğu söylenemez. Ayrıca yurdumuzun her yerinde aynı olanakların bulunmadığı da bir gerçektir. Zaten interneti olan ev sayısı da gittikçe arttığından, kütüphanelere gitme de o oranda azaldı. 

Gün geçtikçe, kütüphaneyi kullananların sayısında bir azalma olduğu istatistiklerde açıklanmıştır. İlgililer bunun nedeninin kütüphanelerin değişen dünyada toplumun isteklerini karşılamaktan uzaklaşmasını, yeni teknolojilerden yeterince faydalanılmaması, alanında eğitim almış elemanların çalıştırılmaması, bilgiye ulaşmada mesai saatinin uygulanması olduğunu belirtmektedirler. 

Öğrenci, akademisyen ya da bir kitap düşkünüyseniz ve aynı zamanda devam etmek zorunda olduğunuz bir okulunuz veya çalışmak zorunda kaldığınız bir işiniz varsa, bu durumda kitap tutkunuzdan vazgeçmeniz gerekebilir. Çünkü kütüphaneler sadece mesai saatlerinde açıktır. Özellikle halk kütüphaneleri insanların yoğun yaşadığı yerlerde akşam geç saatlere kadar açık kalırsa, daha yararlı olmaz mı? 

Okullarımızdaki kütüphanelerde, çağdaş ve yeterli kaynak kitapların, CD, DVD ve benzeri teknolojik malzemelerin de yeterli olmadığını biliyorum. Yıllardır raflarda saklanmış, bir kere bile açılmamış kitapların olduğunu denetimlerimizde de gözlemledim. Çoğu zaman da kütüphane memurunun olmayışından, kitaplık işlevini tam yerine getiremez. Okuldaki günlük nöbetçi öğrencilerle de o kadar olur bu iş. 

Öğretmenlerimizin okullarındaki kütüphanelerde kendi branşlarında kaç kitabın bulunduğunu sorsanız, korkarım yanıt veremezler. Nedeni kitaplıklara ilgilerinin azlığıdır. Nöbetçi oldukları günlerde 1-2 saat bile uğrasalar ve seçtikleri kitapları okumaları için öğrencilerini yönlendirseler, o kitaplarla ilgili proje çalışmaları verseler, kısacası öğrencilerine kitaplıkları sevdirerek “örnek” olsalar, ne güzel olur değil mi ? 

Öğretmenlerimizin çoğu bilir ama yine de hatırlatmak isterim. Bilmeyenlere de yaşamını kütüphanelere ve halkın kitap okumasına adayan, “Eşekli Kütüphaneci” diye de anılan güzel insan Mustafa Güzelgöz” ün övgüye değer çalışmalarını okumalarını öneriyorum. 

“Vikipedi Sözlük’te kısa öyküsü şöyle: 

Mustafa Güzelgöz diğer adıyla Eşekli Kütüphaneci (d.1921-ö.2005). Kütüphaneyi halkın ayağına götürmek düşüncesi ile Ürgüp seyyar kütüphanesinin yedi katır ve üç atı ile yöredeki 36 köye hizmet götürmüştür. 1972 yılında emekli olan eşekli kütüphanecinin yaşam öyküsünü, yazar Fakir Baykurt, Eşekli Kütüphaneci adlı eserinde romanlaştırmıştır. Ayrıca yazar Ahmet Şerif İzgören "Süpermen Türk olsaydı Pelerinini Annesi bağlardı" adlı kitabının girişimcilik bölümünde Mustafa Güzelgöz'ün hikâyesini anlatmaktadır. Güzelgöz’e 1963 yılında “Amerikan Barış Gönüllüleri Derneği’nin İnsanlığa Hizmet Ödülü” verilmiştir.Mustafa Güzelgöz, Nevşehir Devlet Hastanesi’nde tedavi görürken 18 Şubat 2005’te kalp yetmezliğinden ölmüştür.” 

İnternette “Eşekli Kütüphaneci “ kitabının özeti diye ararsanız aşağıdaki gerçek bilgilere ulaşırsınız. 

“Sıcak bir yaz günü, peribacaları diyarına Yunanistan’ın Larisa şehrinden Dimitrios Katsikas adında biri gelir. Bu genç adam, yıllar önce bu topraklardan göçe zorlanan büyükbaba ve büyükannelerinin izini sürmek, bir daha buraya dönemeyen akrabalarının yerine bu güzel yerleri gezmek istemiştir. Tesadüfler karşısına yörenin sevilen şahsiyetlerinden Baba lakaplı Aziz Güzelgöz’ü çıkarır. Aynı yaşlardaki bu iki genç kısa sürede kaynaşır. Dimitrios, Aziz’in evine konuk olunca, bu büyüleyici diyarda inanılmaz bir adamla tanışır. Aziz’in babası Mustafa Güzelgöz’dür bu kişi. 

Nam-ı diğer “Eşekli Kütüphaneci”. Ürgüp’teki kitaplığı yönetirken otuzdan fazla köyün halkına eşekle kitap taşıdığı için takılmıştır bu ad ona. Herkes, özellikle de kadınlar, kitap okusun diye yıllarca çırpınmıştır Mustafa Güzelgöz.

Dönelim günümüze. 

Kütüphanelerin eğitim ve kültürel kalkınmaya etkisi çok büyüktür.” Bu etkiyi en üst seviyeye çıkarabilmek için eldeki malzemeyi de iyi kullanmak gerekir. Bu nedenle kütüphanelerin çalışma saatleri okura göre belirlenmelidir. 

Kütüphaneler ihtisas, halk, üniversite ve çocuk kütüphaneleri şeklinde kategorilere ayrılmaktadır. Buraların temizliğinden donanımına, yönetiminden memuruna kadar her hususun önemi büyüktür. Vatandaşın kütüphanelere çekilmesi için neler yapılmalıdır? Birçok şehirlerimizde başlayan “kitap okuma kampanyaları”nın tüm illerde uygulanması sağlanmalıdır. Günün belli bir saatinde, belli bir sürede gazete, dergi, kitap vb. “ne bulursan oku” sloganıyla okuma yaygınlaştırılmalıdır. 

Standartlara göre bir ülkede ortalama 10 bin kişiye bir kütüphanecinin hizmet vermesi gerekirken, Türkiye’de bu rakam 70 bin kişiye bir kütüphaneci şeklindedir. Kütüphanecilik eğitimi almayan kişiler kütüphanelerde görevlendirilmemelidir. Mesleki eğitim görmüş kişiler çalıştırılmalıdır. Görevli memurun emekli olması, binanın depremde hasar görmesi ve onarım faaliyetleri de kütüphanelerin kapanmasına sebep olmaktadır. 

Rakamlarla sıkmak istemiyorum ama, Türkiye’deki kütüphanelerde bulunan kitap sayısı Avrupa ülkeleriyle karşılaştırıldığında, çok düşüktür. 80 milyon nüfuslu Almanya’nın kütüphanelerinde 150 milyon kitap bulunurken, 70 milyonluk ülkemizde sadece 13 milyon kitap var olduğu ilgililerce ifade edilmektedir. Finlandiya’da kütüphaneci sayısı bin 500 iken Türkiye’de bu sayı 295. Halk kütüphanesi rakamlarında da Avrupa’nın gerisindeyiz. 2000 yılı verilerine göre Almanya’da 11 bin 332, Fransa’da 4 bin sekiz, İngiltere’de 4 bin 937 ve İspanya’da 5 bin 209 halk kütüphanesi var. Yurdumuzda ise bu rakam 1435 dir. 

Kütüphanelerin eğitime daha iyi hizmet verebilmesi için özellikle öğrenciler buralara yönlendirilmeli, kütüphaneler için kitap dışı materyal alımları artırılmalı, teknolojik gelişmelerden de “e-kütüphane” şekliyle ve internetten – kontrollü olarak – daha çok yararlanılması sağlanmalı, halk kütüphaneleri “gezici kütüphanelerle” desteklenmeli, özellikle “engellilere” hizmet sunabilmeli, kütüphanelerin işlevi “yaşam boyu öğrenim” e göre güçlendirilmeli, ücret ödeyerek – vakit geçirmek için - internet kafelere giden gençlerin buralara çekilmesi sağlanmalıdır. 

Sevgi ve saygılarımla. 

 

Ali İhsan ÖZÇAKIR 

MEB. Bakanlık Başmüfettişi (E) 

e-mail: aliihsanozcakir@hotmail.com 

 

 
Toplam blog
: 172
: 4867
Kayıt tarihi
: 07.04.09
 
 

50 yıllık eğitimciyim. İngilizce öğretmenliği ve Bakanlık müfettişliği yaptım. Bunca yıllık eğiti..