Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Mart '17

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Kuzey İstanbul Ölürken...

Ormanın, ağacın faydasını anlatmıyacağım. Bilen biliyor, herkes biliyor ama nedense önlem almak şöyle dursun, sanki bir fazlalıkmış gibi ormanlar yok ediliyor! Hele ki İstanbul gibi 15 milyondan fazla kişinin yaşadığı bir megapolde değil bir ormanın bir ağacın bile kıymeti çok yüksekken, yapılanlara akıl sır ermiyor.

İstanbul kenti yüzyıllar önce, Boğaz'ın Marmara ile birleştiği noktaya yakın güney kısmında kurulmuştu. Kentin eşeleği dediğimiz çekirdek kısmı güneyde kalıyordu. Bu sadece Bizans zamanında değil Osmanlı zamanında da böyleydi. Kentin idaresi güneydeyken, kuzey kısmında sadece askeri karakollar, balıkçı köyleri ve orman köyleriyle bir kaç sayfiye yeri bulunmaktaydı. Bu kuzey kısımda ve Boğaz hattı boyunca ekseriyet Rum kökenliler yaşamaktaydı. 1924 Mübadelesi'nden sonra Rum nüfus Yunanistan'a gidince demografik olarak bir değişim yaşandı. 

Kuzey İstanbul dediğimiz bölge, Karadeniz'e kadar ormanlarla kaplıydı ve burada bulunan su kaynaklarının kentin eşeleğini beslediği bir bölgeydi. Osmanlı devrinde Belgrad Ormanı'na inşa edilen su bendlerinin buradaki suyu tutup, kemerler yoluyla İstanbul içine ulaştırıldığını biliyoruz. 

Peki; su, oksijen, binlerce canlıya flora gibi özelliklere sahip Kuzey Ormanları neden yok ediliyor? Tarihsel sürece bir bakalım...

Kömür Ocakları: 1915 yılında İstanbul'un elektrik ihtiyacını karşılamak üzere kurulan Silahtarağa Santrali'ne yakıt bulmak amacıyla kentin kuzeyindeki Ağaçlı-Çiftalan köyleri ve civarına, linyit yataklarının bolluğu nediyle ocaklar açıldı. Bu ocaklardan çıkan linyiti santrale ulaştırmak için Belgrad Ormanı'nı adeta ikiye bölen bir dekovil hattı bile döşendi. Ağaçlı linyit işletmeleri, Silahtarağa Santrali kapandıktan sonra evlerin ısınma ihtiyacı için kullanılmaya devam etti. 1970'lerden sonra bir çok özel işletme bu bölgede ocak kurarak, karlılığı yüksek olan bu faaliyeti genişlettiler. Linyit çıkarılan alan böylelikle doğuda Kısırkaya köyünden başlayarak; Çiftalan, Ağaçlı, Odayeri, Akpınar ve Yeniköy'e kadar uzanan, kentin Karadeniz sahillerini işgal eder bir duruma gelmişti. 1996 senesinde linyitin İstanbul'un havasını kirlettiği keşfedilince(!), valilik tarafından ev ve işyerlerinde linyit kullanımı yasaklanmış ve bu bölgedeki ocakların birçoğu kapanmak zorunda kalmıştır. 

Kömür ocaklarına ne oldu? Ocaklardan çıkan hafriyat maalesef Karadeniz'e döküldü. Kentin topografyası bu bölümde değişti. Eski ve yeni uzay görüntülerine baktığımızda İstanbul'un kuzey kıyılarının değiştiğini net olarak görebiliriz. Hatta bu değişen dolgu zemin üzerinde bugün Büyükşehir'in hayvan barınma merkezi bile vardır! Ocaklar işletmeye son verdikten sonra açılan çukurlar kapatılmadı ve birçoğu sularla dolarak göl haline geldi. İrili ufaklı yüzlerce ocak gölü oluştu. Bu durumun iyi tarafı ise su kuşlarına, tatlı su balıklarına ve mandalara doğal yaşam alanının oluşmasıydı. 

Bugün seyrek de olsa kömür ocakları halen var ama daha kötüsü bunlar yerlerini taş ocaklarına bırakmış vaziyette.

İSTAÇ Çöplükleri: Katı atık tesisi olarak lanse edilen ve modern çöplükler olarak tanımlayabileceğimiz bu tesislerden, Avrupa yakasında Odayeri-Göktürk köyleri arasında ve Anadolu yakasında ise Şile'nin Karakiraz Köyü'nde birer adet bulunmaktadır. 1995 yılında kurulan bu tesisler İstanbul'un çöpünü işlemekte ve enerji üretmektedir. Ancak bu olumlu yönüne karşılık bu tesisler; ormanın içine ve yerleşim alanlarına yakın yapılmaları, su kaynaklarını tehdit etmeleri ve kötü koku salmaları nedeniyle Kuzey İstanbul'u yıkıcı etkileri olan yapılardır. Kuruluş aşamalarında Odayeri, Göktürk ve Kemerburgaz köylüleri tarafından birçok kere protesto edilse de Büyükşehir Belediyesi kararından vazgeçmedi ve tesisleri kurdu. İşin ilginç yanı, Göktürk Beldesi'nin bu tarihten sonra iyice yapılaşarak bu tesislere doğru genişlemesi olmuştur. Sanırım öngörülemeyen bir durumdu bu...

Koç Üniversitesi Yerleşkesi: Çok tartışıldı ama üstü nedense kapatıldı... Hikayesi uzun ve Kuzey'e verdiği zarar büyük. Kentin doğal sit alanlarından olan ve Rumelifeneri ile Rumelikavağı köyleri dahilindeki Mavramoloz Ormanı'nın tam ortasında 160 hektarlık bir alana kurulu olan yerleşke; 1992 yılında 49 yıllığına üniversite vakfına bağışlandı. Bundan sonraki mahkeme ve inşaat süreci ilginçtir. O zamanlar Belediye Başkanı olan Tayyip Erdoğan, yerleşkenin buraya kurulmaması için çok mücadele etmiş fakat dönemin iktidarına gücü yetmemiştir. Yerleşke kurulmuş ve binlerce ağaç kesilerek Mavramoloz'un habitatı yozlaştırılmıştır. Tayyip Erdoğan'ın inşaata muhalefetinin sebebi ise en ilginç durumdur: "Çekicilik oluşturabilecek işlevlerin kentin kuzey yönünde düşünülmesi, özellikle orman alanları, su toplama havza alanları ve kent makroformunun istenmeyen yönde gelişmesi açısından sakıncalar doğurması". Doğru, yerinde ve bir o kadar da söyleyen açısından trajikomik değil mi?

İnşaat Projeleri: İstanbul'un kuzeyi temiz ve yeşil doğası ile her zaman cezbedici olmuştur. 90'lı yıllara kadar haftasonları günübirlik ziyaret edilen Kuzey, büyük inşaat firmalarının ilgisini çekmiştir. Şehir hayatından sıkılmış elitlerin beklentileri, inşaatçıların kazanma hırsıyla birleşince country tarzı, bahçeli yerleşim birimleri boy göstermeye başlamıştır. Özellikle 90'ların başında bir furyaya dönüşen bu süreç, 99 depreminden sonra iyice hızlanmış ve başta Zekeriyaköy, Uskumruköy, Demirciköy, Kilyos, Göktürk ve Anadolu yakasında ise Beykoz ve Şile'nin köylerinde önüne geçilemez bir hal almıştır. Gelinen noktada bu köylerdeki meralar, tarım alanları ve ağaçlık alanlar betona kurban edilmiş, bu durum yeni yolların ve yeni hizmet binalarının yapılmasını beraberinde getirmiştir. Bu köylerden birinde doğmuş ve büyümüş olmam nedeniyle sürece en yakın şahit olanlardanım. Artık buralarda köy hayatı diye bir şey kalmamış; tarım, hayvancılık, bahçecilik gibi geleneksel üretim yerini hizmetler sektörüne bırakmıştır.

Burada değinmekte fayda var; İstanbul'un önemli doğal kumullarından olan ve birçok endemik bitkiye sahip Kilyos Kumulları, Arıköy Sitesi'nin kurbanı olmuş ve doğal örtüsünü yitirmiştir hatta yokolmuştur.

Formula 1 Pisti: Milyonlarca kilometre kare toprağı ve dejenere olmuş orman örtüsünün kurban edildiği dev ve atıl bir proje! Tuzla Akfırat'ta yapımı 2005'te tamamlanan pistte sadece 7 sezon yarış yapıldı ve 5 yıldır atıl durumda. Bu büyük projeyle büyük bir kamu harcaması yapılmakla beraber; binlerce ağaç katledildi, milyonlarca ton toprak yer değiştirdi ve bölge çekim merkezi haline getirildi. Başka söze gerek yok sanıyorum!

Askeri Alanların İşgali: Kuzey'deki birçok askeri alan boşaltıldı ve bulundukları yerler TOKİ denen beton şirketine devredildi. Özellikle, Çakmak Hattı üzerinde bulunan ve Hadımköy-Yassıören civarında yoğunlaşan bu bölgeler şimdilerde yoğun konutlaşma alanları oldular. Zekeriyaköy, Uskumruköy ve İhsaniye köylerindeki askeri bölgeler de aynı akıbeti paylaşmaktadır.

Kuzey İstanbul Otoyolu: Kuzey Ormanları'na en büyük darbeyi vuran olay! 3. Köprü ve 3. Havalimanı ile entegre bu proje, doğu batı yönlü olarak İstanbul'un kuzeyini baştan başa kat ve katlederek inşa ediliyor. 2013 mayıs ayında başlayan bu projenin daha uzun yıllar süreceği bekleniyor. Yapımı sırasında kesilen ağaç sayısını tespiti bile imkansız. Şantiyelerden kaçışıp yolarda ezilen, iş makinelerinin altında kalan binlerce hayvanı da unutmamak lazım. Kamulaştırma bedellerinden kaçmak için kamu arazisi olan ormanların içinden geçirilen bu otoyol ve bağlantıları, içme su kaynaklarına, doğal yaşam alanı olan göllere, ormanlara ve tarım alanlarına çok büyük zararlar verdi. Üstelik güzergahı üzerindeki köylerdeki yaşamı olumsuz yönde etkiledi. Ses ve hava kirliliğinin yanı sıra hayvancılığa büyük darbe vurdu. İnşaatından çıkan hafriyat, göllere boşaltılarak göller doldurulmuş ve birçok hayvanın doğal yaşam alanı yokedilmiştir.

Bu projenin doğaya olan zararının dışında, gelecek yıllarda kentin iyice kuzeye yayılmasını tetikleyecek bir unsur olduğu unutulmamalıdır. Bu nedenle Kuzey'deki kamu arazileri ileride yapılaşmaya açılma riskiyle karşı karşıyadır. Bu zaten İstanbul'un iflası anlamına gelmektedir.

3. Havalimanı: İstanbul'un yeni bir havalimanına ihtiyacı var mı, bilmiyorum? Ancak varsa bile havalimanı için seçilen bölge doğru mudur? Hayır doğru değildir! Yıllarca Silivri'deki tarım arazileri üzerine inşa edileceği öne sürülen bu dev proje, yine kamulaştırma bedeli nedeniyle Kuzey'e yapılmaktadır. Yapıldığı bölge eski kömür ocaklarının bulunduğu Yeniköy'den başlayıp Ağaçlı Köyü'ne kadar uzanmaktadır. Hatta Ağaçlı Köyü'nün yerleşim merkezi bile proje kapsamına alınmış, köylülerin yoğun uğraşları sonucunda bu hatadan dönülmüştür. 

Bölge, irili ufaklı yüzlerce gölün bulunduğu ve göçmen kuşların geçiş güzergahında ve civar köylerin temel geçimlerinden olan mandanın ihtiyaç duyduğu sulak arazilerden oluşmaktadır. 76 kilometrekarelik devasa bir alanı kaplayacak olan Havalimanı nedeniyle civar köylerde demografik hareketlilik yaşanıyor ve projenin bitimiyle beraber binlerce kişinin çalışmaya başlamasıyla bu hareketliliğin ciddi boyutlara ulaşacağı öngörülüyor. Bu nedenle Havalimanın bulunduğu lokasyona yakın konumdaki Hadımköy, Yassıören ve Arnavutköy'de toplu konut inşaatları hızla devam etmekte, yıkım bu nedenle çarpan etkisi yaratmaktadır.

Havalimanı'nı hemen yanındaki Terkos Gölü Havzası ise İstanbul'un en önemli içme suyu havzasıdır. Bu havzanın hem inşa sürecinde hem de işletme sürecinde olumsuz yönde etkileneceği aşikar. İstanbul'a Istrancalar'dan ve Melen'den su transferi yapılırken, kendi suyunu kirletmek ne kadar doğru acaba? 

Ve dahası... Bekleyen projeler; Kanal İstanbul, Yeni İstanbul, Belgrad Ormanı raylı sistem inşaatı, TOKİ uydukent projeleri... Beton, doğayı yeniyor ve bu iyi bir şeymiş gibi pompalanıyor! İstanbul'un kuzeyi devasa bir şantiyeye dönmüş ve her yer hafriyat kamyonlarıyla, beton mikserleriyle ve iş makineleriyle işgal edilmiş durumda.

Başta söylenecek olanı sonda söyleyeyim: İstanbul kuzeye doğru kaydıkça ölüyor; gören, duyan var mı?

 

 
Toplam blog
: 34
: 10895
Kayıt tarihi
: 14.05.14
 
 

Kamu yönetimi ve sosyoloji öğrenimi... Tarih bölümüyle devam eden öğrencilik... Siyasetbilim, top..