- Kategori
- Tiyatro
Kuzguncuk Türküsü

Kuzguncuk Türküsü, Devlet Tiyatrolarının bu sene Üsküdar Tekel Sahnesi'nde sahneye koyduğu, 6-7 Eylül olaylarının Kuzguncuk'taki etkilerini ve yansımalarını anlatan oyun yazarı Sn. Güngör Dilmen'in yazdığı ve Sn. Cemal Ünlü’nün(*) yönettiği müzikal bir oyun.
Oyunun gösterim öncesindeki son provasını izleme şansı bulmuştum. Sanırım altmışa yakın bir temsil sahnelenmiş.
Gösterimin Kuzguncuk’ta oldukça ses getirdiğinin işaretleri de özellikle internet üzerinden yapılan tartışmalardan takip edebiliyoruz. Kuzguncukluların bir kısmı semtlerinin adının bu oyun ile yanlış tanıtıldığından şikâyetçiler.
6-7 Eylül Olayları ya da provokasyonu cumhuriyet tarihimizin en talihsiz ara kesitlerinden biridir. Bugün bir kesim bu tarihi olayın üzerini örtmeye çalışırken bir diğer kesim de ısrarla yeniden gündeme taşımaya çalışıyor. Sadece gündeme taşımakla kalmayarak tarihle hesaplaşmaya, birilerini sanık sahnesine çıkarma uğraşı veriyor.
Aynen Kuzguncuk sakinlerinin yaptıkları gibi…
Öncelikle oyuna gelen eleştirilerden başlayalım.
Facebook Kuzguncuk Grubundaki tartışma panosuna eklenmiş Sn. Nedret Ebcim’in yazısından bir alıntı yapmak istiyorum.
<ı>“ı><ı>Oyun belki biraz aşırıya gidecek ama tamamen Türk ve Kuzguncukluların düşmanlığı üzerine kurulmuş. Oyun boyunca Gayri-Müslim vatandaşlarımız mazlum ve acıklı bir halde Kuzguncuklular ise duygusuz, saldırgan, açgözlü ve cahil insanlar olarak gösterilmiş. Üzüldüm! Biz Kuzguncuklular o kadar kötü insanlar mıyız?ı>
<ı>…ı>
<ı>Tekrar oyuna dönersek oyunun özeti Gayri-Müslimler iyidir Türkler kötüdür. Hayır, Sayın DİLMEN her ırktan, her dinden kötü veya iyi insanlar çıkabilir ayrıca üzülerek söylemeliyim ki uzun yıllardır Kuzguncuk'ta oturmanıza rağmen semtimizi hiç tanımamışsınız. Bizleri de hiç tanımamışsınız…ı>
<ı>…ı>
<ı>Kusura bakmayın GÜNGÖR Bey siz TÜRKİYE’NİN en iyi tiyatro yazarlarından birisi olmanıza rağmen “KUZGUNCUK TÜRKÜSÜ" oyunu düşündürücü derecede bir hayal kırıklığıdır.
Ayrıca biz Kuzguncukluları da çok ama çok üzdünüz. Ama her şeye rağmen sizi medeni uygar bir insan olarak tanıyoruz. Zannedersem Kuzguncuklulardan özür dileme olgunluğunu da göstereceksiniz.” ı>http://www.facebook.com/notes.php?id=86147300362
Oyunu izlerken iki şey düşündüm.
Birincisi, oyunun biraz aceleye getirilmiş olduğuydu.
Özellikle müzik eşliğinde yapılan danslarda oyuncular arasında bir uyum sorunu vardı. Ayrıca olaylar fazlasıyla birbirinden kopuk parçalar halinde sunuluyordu. Yönetmen Cemal Ünlü ile yaptığımız konuşmada hazırlık süresinin çok kısa olduğunu öğrendim. Proje bir anda önüne koyulmuştu. Ağustos ayının ikinci yarısında başlayan çalışmalar 26 Ekim 2009 günü son prova ile tamamlanmıştı. Oyun da bu şekilde yazılmıştı.
Yönetmen Cemal Ünlü’nün uzmanlık alanına girdiğinden müziklerdeki seçim tam isabetti. Gerçekten oyundan zevk almayanların bile müziklere fazla ses çıkarmayacaklarını düşünüyorum.
İkinci konu; neden 6-7 Eylül Olaylarını merkeze alan bir oyun seçilmişti?
Oyunlar genellikle bakanlık kanalıyla seçilip, müdürlüklere gönderiliyormuş. Yani bir anlamda hangi oyunun oynanacağına “siyasiler” yön veriyorlarmış.
Açıkçası oyunu izlerken Sn. Ebcim’in giriş cümlelerinde yazdığı “düşmanlık” vurgusuna hiç rastlamadım. Ortada bir dram varken kuşkusuz rahatsız edici duygular da olacaktır. Ancak burada savunma refleksine dönüşecek bir tepki vermeyi gerektiren bir vazife çıkarmak fazlasıyla zorlamadır. Sanırım Sn. Ebcim, kendi görüşleri, duruşu ile oyunun verdiği dramı karıştırıyor.
Şimdi biraz da tarihi yönüyle ile konuyu boyutlandıralım.
Aslında ortada kafa karıştıran bir temel bir yanlış var.
Biz bu yanlışı, 12 Eylül Darbesini, öncesindeki 1 Mayıs 1977 Taksim Mitingini, Maraş - Çorum Katliamlarını, Ermeni Meselesini, 6-7 Eylül Olaylarını, Dersim’i ortaya koyarken, eleştirirken her an her yerde yapıyoruz.
Tarihe diyalektik ve materyalist bakış açımızı burada terk ederek bir anda dogmalarla örülmüş idealist bir yönlenmeyle yaklaşıyoruz.
Sorunu Türkler ve diğerleri olarak ortaya koymaya çok meraklıyız. Hele Türklerin yüz yıllardır egemen olduğu ve bütün olup bitenlerden direkt olarak sorumlu tutulacağı şeklindeki tarihi suçlama artık bir paradigmanın belli bir formatı haline gelmiştir.
Aslına bakılırsa Cumhuriyet öncesi ve sonrasında yaşanan ve bugün muhasebe kayıtları incelenen bu olayların tamamından görünürdeki sorumlu olan Türk tarafı da yeterince mağduriyet sahibidir.
Bu coğrafyadaki bütün sorunların tohumlayıcısı baş mikseri konumundaki emperyalizmin görünmeyen etkilerini tarihsel olarak ortaya dökmeden de görünür tarafların sorunlarını çözümleyebilmesi ve bir yol bulabilmesi mümkün değildir.
6-7 Eylül Olayları neden çıkmıştır? Kıbrıs nasıl bir anda sorun haline gelmiştir? Öncesindeki mevcut durumla sonrasındaki gelişmelerden kimler nasıl nemalanmıştır?
Bütün bu sorulara sadece Kuzguncuk’taki birkaç sokağın sakinlerinin evlerini kaybederek yerine Türklerin geldiği şeklinde bir sonuç çıkarıyorsak zaten başka bir şeyi tartışıyoruz demektir.
İşte bütün bunların tartışılabildiği ve tarihsel olarak bütün boyutlarıyla ortaya koyulabildiği tartışmalara, forumlara, düşünce platformlarına, incelemelere, sanat eserlerine ihtiyacımız var.
Yazar Güngör Dilmen’in Kuzguncuk Türküsü adlı eseri bu ihtiyacı karşılamakta mıdır?
Bence eser kendi yazıldığı dönemi içindeki yargıları bakımından bugün sorduğumuz soruları cevaplama eksiklikleri taşımaktadır.
Ancak başarısızdır demek de mümkün değildir. Hele iki aylık bir hazırlık dönemiyle, müzikleriyle, sahne performansıyla yani sanatsal estetik değeri bakımından oldukça da iyi olduğunu söyleyebiliriz.
Refleks sahibi olmak bir yere kadar doğrudur. Ancak reflekslerimiz şartlanmamalı, özellikle de kontrolden çıkarak “tik” halini almamalı. Bunu iki yönlü olarak söylüyorum.
Son söz de bu oyunların sahnelenmesi kararını veren siyasilere…
Kültür, sanat faaliyetlerine destek vermek demek eskiden bir şekilde yaratılmış, yazılmış eserleri bulup onları tekrar tekrar ortaya çıkarmak demek değildir. Yeni çalışmaların, eserlerin ortaya çıkmasına katkıda bulunmaktır.
Uzay Gökerman