Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Mayıs '13

 
Kategori
Siyaset
 

Laiklik özgürlüğün teminatıdır

Özgürlüklerin adım adım,sinsice kısıtlandığı bir yasaklar ülkesinde yaşamak ister misiniz? Halkın özgürlüğünün güya halkı dindarlaştırma çabalarına kurban edildiği bir ülkede. Özgürlüğün en önemli güvencesi olan laikliğin adeta düşman ilan edildiği, hedef haline getirildiği bir ülkede. 1979'dan sonra İran'ın şeriata geçiş süreci aynen böyle oldu.

Hayat ancak özgür olduğunuz müddetçe güzeldir. Özgürlüğü sınırlandırılmış ya da tümüyle sonlandırılmış bir insanın ölüden farkı yoktur. Bugün İran, Suudi Arabistan gibi ülkelerdeki insanların durumu özgürlüğün ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Ancak bu ülkelerde yaşayan insanların içinde bulundukları koşulları görebilenler Türkiye Cumhuriyeti'nde 1928 yılında ilk adımı atılan ve 1937'de anayasaya konulan laiklik ilkesinin öneminin farkına varabilirler.

Laiklik neden önemli? Laiklik inançlı ya da inançsız, müslüman ya da gayri-müslim herkesin haklarını güvence altına aldığı için önemlidir. Devletin resmi dini olmamalı ki o ülkede yaşayan her vatandaş eşit haklara sahip olarak, özgürce ve rahatça yaşayabilsin. Laiklik ateistlerin güvencesi olduğu gibi müslümanların da güvencesidir. Laik ülkede insanlar istedikleri dine inanabilir ve hür bir şekilde ibadet edebilir. Türkiye'de insanların ibadet özgürlüğüne müdahale edildiğini iddia edenler buna somut bir kanıt gösteremezler. Ancak bunu iddia edenler laikliğe aykırı olmasına rağmen okullarda din derslerinin zorunlu olmasını savunurlar ve savunduklarını da uygulamaktalar. Halbuki din dersini zorunlu kılmak, inançlı birinin ibadet etme özgürlüğünü yasaklamakla benzer bir zorbalıktır. Her ikisinde de benzer zorbalık vardır. Her vatandaşın eşit haklara sahip olduğu bir ülkede müslüman ya da sünni olmayan birinin sünni islam içerikli din dersinden muafiyet talep etmesi en tabii hakkıdır.

21.yy'da şeriatla yönetilen ülkelerde hala insanların recm cezasıyla taşlanarak vahşice öldürülmesi, sözde dini ahlakı bozdukları savıyla kırbaçlanması, Tanrı'ya inanmayanların ya da din hakkında basit bir eleştiri dahi yapanların idam edilmesi laikliğin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Kadınların bırakın siyasi hakları, istedikleri gibi giyinebilme, eğlenebilme hakkının dahi yasaklandığı şeriat rejimleri zulmün emsali olarak karşımızda duruyor. Meydanlarda joplarla saçı görünen kadınları tehdit ederek, hatta karakola götürüp cezalandırarak, güya ahlak polisliği yapanlar şeriat zulmünün kanıtıdır. Siyasi ve sosyal hayatta kadınların hiçbir hakkının olmadığı, erkeklerinse İslam'ın her kuralına uymak zorunda olduğu şeriat düzeni zulmün kanıtıdır.

Radikal dinciler dini savunurken, inançlılarla inançsızlar arasındaki farkı vicdan, merhamet farkıyla ifade edip, geçmişte ve hatta günümüzde din adına yapılan katliamları söylemek istemezler. Tarihsel muhasebe yaparak dini yaymak ve korumak için hristiyanların, yahudilerin, müslümanların, budistlerin vs. milyonlarca insanı katletmiş olduğu gerçeğini kabul etmek de istemezler. Bu dinlerin her birine mensup insanlar kendi dinleri ile ilgili bu realiteyi reddederken diğerine ait olanları da kendi dinini meşrulaştırmak için kullanır. Örneğin bir hristiyan ya da müslüman tarihte karşılıklı olarak yapılan katliamların sorumluluğunu birbirlerinin üzerine atar. Ama daha kötüsü çatışma sadece tarihsel çarpıtmalarla sınırlı değildir. Bunu günümüz sorunlarını güya çözmek adına kendi lehlerine de kullanmak isterler. Filistin-İsrail örneğinde olduğu gibi her iki tarafın birbirini terörist - katil devlet diye yaftalaması, karşılıklı işlenen suçları reddetmesi de dini çatışmaların bıraktığı bir tarihsel mirastır. Bu sorunun temelinde bazı devletlerin anayasal olarak laikliği kabul etse dahi uygulamada dinsel bağnazlığın belirgin olması ve dinsel ortaklıktaki egemenlik alanını genişletme arzusu bulunmaktadır.

Laikliğin anayasal olarak kabul edildiği bazı ülkelerde teoratik unsurlar devlet kurumlarından uzaklaştırılamadığı ve toplum eğitim yoluyla bağnazlığın etkisinden kurtarılamadığında ciddi sorunlar ortaya çıkar. Bu da ekonomi ve kalkınma meselelerinin tartışılması gerektiği bir çağda din ve laiklik meselelerinin tartışılmasına sebep olur. Sözde dini korumak adına yapılan her eylem toplumu modern dünyanın gerisinde bırakmaktan başka bir işe yaramaz. Önemli olan dinin kişisel tercihlere bırakılması ve devlet kurumlarının bir çatışmaya, bölünmeye sebep olmaması, gelişmeye engel olmaması adına dini unsurlardan uzak olmasıdır. Böylece laiklik tüm vatandaşların haklarının güvence altına alınmasında önemli bir ilke olur.

Kısacası laiklik özgürlüğün teminatıdır. O halde özgürlüğünüz için laikliği savunun.

 
Toplam blog
: 45
: 1915
Kayıt tarihi
: 28.03.12
 
 

1981 yılında Bursa'da doğdu. İnönü Üniversitesi Tarih Bölümü ve Uludağ Üniversitesi Türkçe Eğitim..