- Kategori
- Kitap
Lüsyen / Can Dündar

Lüsyen / Can Dündar
Lüsyen belgesel niteliğinde bir kitap.
Türk edebiyat tarihinin en önemli yazarlarından biri olan Abdülhak Hamit Tarhan ile eşi Lüsyen'in hikayesi.
Tarihi bir aşk hikayesi de diyebiliriz kitap için.
“Bir devletin ve bir adamın iktidarsızlaşma serüveni” diyor kitabı için Can Dündar. Büyük bir aşk hikayesi ile birlikte önemli bir tarihsel değişimin hikayesi Lüsyen.
Abdülhak Hamit 60 yaşında Brüksel'de Osmanlı sefiri iken, 18 yaşında Maria Lucienne Sacre ile tanışır, yıl 1912'dir. Kısa bir süre sonra da evlenirler.
Evlilikten çok kısa bir süre sonra Hamid, çapkınlığa, gece alemlerine, içkiye devam eder ve aynı yıl görevden alınarak İstanbul'a dönmek zorunda kalırlar.
Evliliği neticesinde ailesi tarafından reddedilen Lüsyen için, ailesini, ülkesini herşeyi geride bırakarak İstanbul'a göç etmek zor olur ve yolda hastalanır Viyana'da zorunlu bir ikamete mecbur kalırlar. Bu ikamet onları uzunca bir süre yokluğa ve esarete mahkum eder.
Bu arada Osmanlı İmparatorluğu çöküş dönemindedir ve diğer devletler Osmanlı'yı paylaşmaya başlamışlardır.
1913 yılında İstanbul'a döndüklerinde şaşalı Beyoğlu yaşamına adapte olmaları uzun zamanlarını almaz.
Kitabın bu noktasında Hamit'in içki bağımlılığı, gece hayatı ve bitmek bilmeyen çapkınlıkları İstanbulda da devam etmekte, şaşırtıcı olan ise Lüsyen'in tüm bunlara kayıtsız kalması ve kabullenişidir.
Arada bir Hamit yazdığı eserlerden para kazanmakta ve bir süre elleri para görmektedir. Ancak içte ve dışta çalkantılar devam etmektedir.
Hamit oğlunu amansız bir hastalıktan kaybetmiştir. Hemen ardından da Lüsyen babasının vefat haberini alır ve hemen ülkesine döner. Cenazeden ve miras işlemlerinden hemen sonra bazı nedenlerden Roma'ya geçmek zorunda kalır ve Roma'da tanıştığı bir kontla evlilik kararı alır.
Hamit içinde kopan tüm fırtınalara rağmen, bu haberi büyük bir olgunlukla karşılar. Çünkü Lüsyen, Hamit'e defalarca kez bu evliliği onaylanıp onaylamadığını mektupla sormuş, Hamit ona Git! demiştir. Lüsyen'i kaybetmektense paylaşmayı kabul etmiştir. Hamit'in Lüsyen'i istediği zaman görebilmesi şartı ile evliliğe onay verir, yıl 1920'dir.
Gerdek için İstanbul'a gelen çifte Pera Palas'da 3 ayrı oda ayırtır Hamit. Birinde Lüsyen, diğerinde kont, diğerinde ise Hamit kalacaktır ! Hamit içkinin de tesiriyle gece Lüsyen'in odasına giderek, hakaretler ve küfürlerle Lüsyen'i fazlasıyla incitir. Ardından Lüsyen hemen Venedik'e döner. İstanbul ve Venedik arası artık mektuplaşmalarla devam etmektedir. Lüsyen her mektubunda Hamit'i Venediğe çağırır ve Hamit aynı sene Venediğe Lüsyen'i görmeye gider.
Uzun bir süre Viyana'da kalan Hamit, 1922 yılında tekrar İstanbul'a dönme kararı alır ancak Lüsyen'siz bir yere gidemeyecek kadar onu çok sevmektedir. Lüsyen'in eşini İstanbul'a tayin ettirmek için planlar yapmaya başlar.
Anadoluda ise savaş hali sürmektedir. Kurtuluş savaşı olanca hızıyla devam etmektedir. 60 küsür yaşına kadar imparatorluğa yakın durmuş olan Hamid yeni oluşumla birlikte gelecek kaygısına düşmüştür.
1924 yılında yeni hükümetin bir kararıyla Hamit'in İstanbul'da yaşamasını kolaylaştırmak için Maçka Palas'ta bir daire tahsis edilir ve Hamit bunun üzerine, Mustafa Kemal Paşa hazretlerine, gönüllü bir methiye yazar !
Eşi ile beraber Venediğe dönen Lüsyen'in evliliği Hamit'e olan aşkı ve özlemi yüzünden çatırdamaktadır. Hamit ile Lüsyen'in devam eden mektuplaşmaları, artık birbirleri olmadan yaşayamayacaklarının bir göstergesidir.
" Sen sen, şahsi müşkülatım, daimi imkansızım, terk ettiğim büyüm, sihrimsin. Sen cazibe ve damgadan yapılmışsın".
" Diğer yokluklar mühim değil, fakat sen yoksun asıl; bendeki en feci yokluk sensin. Seni göremedikten sonra gözlerime ne lüzum var? "" Ruhumun diğer yarısı sende...Çabuk gel iade et; ruhun yarısıyla yaşanmaz".
Hamid
"Elim titriyor, çünkü ben bu elin bir süre sonra sizin elinizde olacağını düşünüyorum. Efendiciğim, bana siz olmayan her şeyi unutturacağınıza söz verin".
Lüsyen
Haziran 1927 de Lüsyen eşinden ayrılıp, Hamit'e koşmuştur. O sırada Hamit , Türkiye Cumhuriyeti'ne mebus seçilir.
Resmi bir kokteylde Hamid ve Gazi arasında şöyle bir diyalog geçer.
"Var mıdır Türkler arasında böyle bir hanım ?
Hamit'in ejnebi eşini övmek isterken, Türk kadınını aşağılayan bu sözüne, Gazi hazretleri inanılmaz öfkelenir. Bu Gazi'nin affedemeyeceği bir hatadır ve gözleri şimşeklenir.
"Gazi Hamit'e, Beyefendi diye seslendi
Hamid- Estağfurullah Gazi Hazretleri, bana ' Beyefendi' demeyiniz.
Gazi- Ya ne diyeyim?
Hamid- Sadece adam deyiniz.
Gazi- İşte onu diyemediğim için 'Beyefendi' diyorum ya......"
Ama bitmemişti, Gazi Lüsyen'i göstererek,
"Bu mu Türk kadınlarının timsali olan kadın?" diyerek gürler.
"Bu hanım Türk kadınlığına örnek olamaz." der.
Durumun vahametini anlayan Hamit'in arkadaşları, alal acele Hamit ve Lüsyen'i kokteylden uzaklaştırırlar.
Hemen sonrasında Lüsyen ve Hamit resmi olarak nikahlanırlar.
<><><><>
Kitap Lüsyen'in Hamit'e yazdığı mektuplar sayesinde ortaya çıkmış. Türk tarihinin en önemli edebiyatçılarından biri olan Abdülhak Hamit Tarhan'ın hayatına ve Osmanlı'nın çöküş dönemine ışık tutuyor.
Lüsyen'i okurken bazen Hamit'e, bencilliği, patavatsızlığı, içkiye olan düşkünlüğü ve Lüsyen'i sık sık aldatıp üzmesinden ötürü çok kızdım. Ancak kitabın sonlarına doğru kızgınlığım geçti, zira aşk böyle gürültülü yaşanan bir duyguydu. Hamit ve Lüsyen'de aşklarını böyle gürültülü yaşamışlardı.
Can Dündar'ın, araştırmaları, belgeleri ve Lüsyen'in mektuplarından yola çıkarak yazdığı bu kitapla tarihte kısa bir yolculuğa çıkacaksınız.
Beğeneceğinizi umuyorum.