- Kategori
- Siyaset
Maç başladı, kural değişmez..”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dan sevindirici bir açıklama geldi: ”Maç başladıktan sonra kurallar değiştirilmez, ” dedi. Dünyanın en akllıca lafı. Kutluyorum. Doğrusu da buydu işte. Bu sözün ne anlama geldiğini irdelemeye gerek var mı?
Diyelim ki, futbol oynayacak iki takım sahaya çıkmış. Maçın başlama düdüğünü de hakem çalmış. Maçın başlamasından önce şöyle bir kural vardı: ”Oyun sırasında bir oyuncu topa eliyle dokunursa, bu yanlıştır. Buna faul denir.”
Kural bu iken birileri maç başladıktan sonra bu kuralı değiştirmeye kalkışıyor. Hatta, oyunculardan birinin eli topa değdikten sonra kendi oyuncusunu kurtarmak için kuralları değiştirmeye kalkışıyor. İşte Başbakan diyor ki: ”Bu olmaz.”
Evet, biz de diyoruz ki, bu olmaz.
Hem hukuka sığmaz, hem ahlaka sığmaz. Hem tarafların şanına yakışmaz.
Ancak, durun hemen sevinmeyin.. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bu sözleri partisinin kapatılması davası konusunda söylemiş değil. Hani ”Dava açıldı, biz de bu davanın önünü kesmek için Anayasa değişikliğine gitmeyeceğiz, ” filan demedi.
Bu sözleri Avrupa Birliği için söyledi. Bizi alacaklarına dair söz verdikleri halde sürekli değişik kurallarla karşımıza çıkmalarından yakındı ki, haklıdır. Avrupalılar dengesizlik ve densizlik ediyorlar. Çünkü, artık görüşmeler başlamıştır. Ondan sonra yeni kurallar, yeni zorluklar getirilmesi doğru değildir.
İyi ama, Başbakanın bu söylemini kapatma davası için de uygulayamaz mıyız? Aynı durum söz konusu. Dava açılmıştır. Yani maç başlamıştır. Maç başladıktan sonra kurallar değiştirilmemeldir. Ben inanıyorum ki, bu böyle olacaktır. AKP Anayasa değişikliğine giderek parti kapatmayı zorlaştırıcı önlemler almaya kalkışmayacaktır.
Türkiye Başbakanı ne dediğini bilmek durumundadır. Dediğinin nereye gideceğini hesap etmek durumundadır. Ve inanıyorum ki, hesabını yapmıştır. ”Maç başladıktan sonra kurallar değiştirilmez, ” biçimindeki sözleri milletimize İsveç’ten yolladığı bir müjdedir.
...
Diyelim ki, ben birini bir mağazaya götürdüm ve “Bu kişiye kendime inandığım gibi inanırım” deyip kefil oldum. Buna karşın götürdüğüm kişiye istediği verilmedi. Şimdi bu ne anlama gelir. Adamı gözleri tutmamıştır. Ama arada ben varım. Beni de adam yerine koymamışlardır. Öyle değil mi?
Şimdi kimilerine sesleniyorum. Herkes üstüne alınmasın.
Bu olayda o kişiyi mağazaya götüren ben isem, ”Doğrudur, ” diyeceksiniz. Ama Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ise ”Nayır, Nolamaz” diye yırtınacaksınız.
Niye? Çünkü o akşamları evinize helva gönderiyor. Makarna gönderiyor.
Suudi İşadamı El Kadı’nın malları üzerindeki tedbiri kaldırmasına yönelik yaptığı son hukuki başvuru sonuçlanmış ve Danıştay bu isteği reddetmiş. Bir bakıma Başbakana ”Senin kefilliğin geçmez, ” dememiş diyelim, ama en azından ”Sen araya girme, ” demiş.
...
Gazetelerde haber var. Bir eski bakan rüşvet pazarlığı yapmış. Pazarlıkla ilgili laflar mahkeme dosyasına girmiş. Para da öyle ufacık filan değil.. Trilyonlar söz konusu. Geçmiş dönemin bir Aşık’ı bu. Eyüp sabrıyla tekkeyi beklemiş ve çorbayı içmiş.
...
Ve müjdeler olsun! Yüksek mahkeme kararı onayladı. Şimden sonra artık Allaha şükür sahtecilikten hükümlü bir eski başbakanımız da var. Devletin bir trilyon lirasını ne yaptıklarının hesabını devlete veremediler. Yargılandılar. Yargılama süresi içinde kimileri Milletvekili seçilip kapağı dosyanın dışına attılar. Kimileri ise ”Nasıl olsa bir şey çıkmayacak, ” diye kulaklarının üstüne yattılar.
Şimdi sahte evrak düzelemek suçundan iki yıl dört aya hükümlü saygıdeğer eski başbakanımız elbette cezaevine konulmayacak. Cezasını evinde çekecek. Kendisini sokakta zaten az görüyorduk. Allah sağlığını daim eylesin, hastaneye rapor almaya gelirken tekerlekli sandalyeyle geliyordu. Başka yerlere ayaklarının üstünde geliyordu.
Şimdi on bir ay süreyle evinde dinlenecek.
Iyi dinlenmeler efendim.. Ikimiz de Kozanoglu´ yuz. Aynı sülalenin çocuklarıyız. Yalnız ben hiç suç işlemedim. Siz bilmiyor da olsanız, ben hep sağlığınız için dua ettim.
Allah sizi bildiği gibi yapsın.