- Kategori
- Güncel
Madımak 93
Milliyet te iki gündür yayınlanan Madımak yazısında, Serdar'ın acı hatıralarıyla tekrar o kara günü yeniden yaşamak kara günlerden ders çıkarmak gerektiğini düşünerek bir şeyler yazmalıyım, yazdıklarımı paylaşmalıyım diye düşündüm.
2 Temmuz 93 günü Sivas ta Madımak Otelinin önünde yaşananlar tüm Tv kanalllarından canlı yayın olarak tüm ülkeye veriliyor. Hepimiz çok uzaklardayız ve çaresiziz, iktidar da sosyal demokratlarda.
Belki bir emirle herşey değişebilirdi. Belki bir kahraman çıkıp güzel sözçüklerden kurulmuş cümlelerle otel önündeki kalabalığı ikna edebilirdi.
Ne yazıktır ki beklenilen olumlu hiçbir katkı, hiçbir destek gelmemişti sadece bir kahraman polis komiseri grubu terk etmeden sonuna kadar görevini yapmıştı.
Genco Erkal'in Madımak 93 sahnesini üç dört yıl önce izlemiştim. Dayanılmaz bir oyun böyle bir oyunun ne izleyicisi ne de oyuncusu olmayı istemem.
Kimi kanaat önderleri böyle günlerin untulması gerektiğini söylüyor belki haklı olabilirler.
Bence böyle günler unutulmamalı. Toplumun her kesimine gösterilmeli ve hatırlatılmalı orta çağ zihniyetinin tüm izleri toplumumuzun beyinlerinden silininceye dek sürdürülmeli. Beyinlerde çağdaş insan ve birey olmanın önemi ve merhamet duyguları ekilmeli ve yeşertilmeli.
2 M birincisi Menemen. Bir an düşünün genç bir subay bir yobazın elindeki bağ bıcağıyla boğazı kesiliyor bir Cami avlusunda ilk devrim şehitlerinden KUBİLAY unuttunuz mu?
Birileri diyecek kardeşim ne alakası var Madımak ile Menemen'in.
İrtica kanyaş otuna benzer kimileri buna ayrık otu derler eğer tarlanızda bir boğum kökünü bırakırsanız bir kaç sene içinde tarlanızı sarar ve hiç bir ürün alamazsınız.
Şansım beni komşu ülkelerimizi gezmeye tanımaya fırsatlar verdi Suriye/ Irak/ İran'a seyahatlerim oldu onları ve kendi halkımı daha iyi tanıma olanağı verdi. Din merkezli yönetimlerin komşu ülkelerimizdeki yaşananan kaos dolu günleri onların arasında yaşayarak gördüm. Hepinizin her gün televizyonlardan izlediğiniz kan göz yaşı ve barut kokan haberlerin kökeninde din merkezli yönetim özlemlerinin olduğu yadsınamayacağı bir gerçektir.
Adımdan da anlaşılacağı gibi sunni bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldim ve dinsel anlamda Hanefi mezhebinin gelenekleriyle yetiştirildim. Yüzyıllar boyu bu topraklarda yaşayan insanların farklı kültürleri dinsel ve mezhepsel farklılıkları birlikteliklerini kurmasınlar diye köylerini bölmüşler kimi Türkmen köyü kimi
Tahtacı köyü vs vs biri diğerine kötü bildiği ne varsa onu söylemiş bir diğeri ötekine yüz yıllarca bir birlerini hiç tanımadan bir birlerini hiç dinlemeden bir birlerine kılıçlarını bilemiş durmuşlar. Kazananı olmayan bir kavga süre gelmiş bu günlere.
Kırsaldan kentlere göç ve sanayileşme farklı dinsel, mezhepsel, etnik, kültürel özelliklere sahip insanlarımızı kentlerde buluşturur. Farklılıklarımızın farkında olmadan onlarla aynı sokağı aynı apartmanı paylaşmaya başlarız aynı sınıfı aynı sıraları paylaşırız. Hiçte öyle anlatıldığı gibi olmadığını o farklı insanların sıradan bizler gibi birileri olduğunu anlamaya başlarız.
İştee o an gelmiştir. Korku imparatorluklarının yıkıldığını fark edenler yeniden binlerce yıl önceden yaşanmış olayların üzerinden yeniden imparatorluklarını sürdürebilecekleri zeminler arayıp senaryolarını yazmaya başlamışlardır. Bu gün Irak ta yazdıkları oyunlar gibi.
Serdar bana bu gün yine derisi yüzülen Nesimi yi Hallacı Mansuru, Muhittin Arabi'yi hatırlattı onların efsaneleşen hikayeleri bu gün bile güncelliğini korumakta.
Bir Rivayette Peygamberlerimizden Hz.İbrahim in mancılıkla büyük bir ateşe atıldığı söylenir onu kurtarmak için herkes ateşe su taşır ucan kuşlar bile seferber olur bu arada karınca yolda görünür sen ne yapıyorsun diye sorarlar bende su taşıyorum. Görmüyor musunuz der. Karıncaya sen gidene kadar ateş söner derler. O da önemli olan bizim yönümüzün belli olmasıdır diyerek karınca yoluna devam eder.
Karınca kararınca bizlerde yolumuzu yönümüzü belirlemeliyiz. Nazım'ın dizelerindeki gibi Bozkırda tek bir ağaç gibi direnmeliyiz. Güneşin kızgın sıcağına fırtınalara kara kışa soğuğa özgürlük için ve yine milyonlarca ağaçtan oluşan bir orman gibi kardeşçesine yaşamalıyız. Ustanın dediği gibi yaşamak ''Tek bir ağaç gibi hür bir orman gibi kardeşçesine''
Yine ustanın dediği gibi sen yanmasan, ben yanmasam nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa, Madımak ülkemizin karanlıklarını aydınlatmaya devam ediyor.