Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Aralık '08

 
Kategori
Güncel
 

Maraş Katliamı ve Türkiye

Türkiye'nin resmi olmayan müslümanlık dininin resmi olmayan 'Sünni' mezhebinin suçlu ve gerici unsurları tarafından 'Aleviliğe" yönelik yapılan kıyımlar, Türkiye'nin geçmişini karartan önemli olaylardandır.

Pek çok vahşet derecesinde kıyımlar yapılmıştır.

Bu kansal kıyımdır.

Bir de sosyal kıyım vardır. Aleviler devletsel yapılardan mümkün olduğunca dışlanmışlar, kendilerini geliştirmelerine izin verilmeyerek, hak hukuk sahibi yapılmayarak da kütleştirilmişler ve böylece kıyılmışlardır.

Tabiki Alevi derken, Alevi o l m a m a k l ı k açısından anlam kazanan bir Alevilikten bahsetmek gerekir. Bu anlamdaki Aleviliğe anlam veren, Alevilik değildir, Alevi-olmayanın Aleviliğe bakış açıdır ve ona verdiği anlamdır.

Çağdaş ve insancıl bir ülke olmaktan Türkiye yıllardır çok uzaktır. (Bu tabi onun tarihsel kurucu ilkelerinden kaynaklanmaz, ama son yıllarda öyle sanılıyor. Oysa daha çok, 70'ler ile birlikte özellikle hakim olan dinsel tandanslı, faşizan türk milliyetçiliğinin yarattığı sonuçlardır. 'Kürt, ' 'Türk' 40 bin kişinin ölümünü yaratan da bu eğilimdir. yaklaşık 5-6 bin genç kişinin anarşist olarak öldürülmesinin, kat be kat fazlasının işkencelerle feleğinin şaşırtılmasının, hapislerde hayatlarının karartılmasının da fail eğilimi budur.)

Son zamanlarda, Alevi kıyımlarından az da olsa bir utanç duyan, ancak hak ettiği yasal gerekleri yerine getirmeyen, iktidarın, alevi açılımından filan bahsedilmektedir.

Alevilik diye ya da adı her ne olursa olsun, bir kurumsal yapıyı güçlendirmek yanlıştır. Çağdaş bir toplumda, ister sünnilik ister alevilik ya da her ne olursa olsun, insanların bireyleşmelerinden önce gelişecek yapıları savunmak yanlıştır.

Kapalı ve içrek aidiyetler yaratacak, kimlik esareti oluşturacak şekilde, hiçbir kültürel hak hak değildir.

Her türlü kültürel hak, bireylere verilmelidir. Kurumlara değil. Kültürel hakka sahip bireyler, kurumsal yapılar oluşturabilir, ancak bunun kökeni bireysel olduğu için, kurumsallığın baskısı oluşmaz ve de meşru olamaz. Ama haklar kurumlara verilirse, bu kurumlara katılan insanlar, birey olamadan orada bulunurlar. O nedenle, o kurumun kimliğinin esaretine girerler.

Evet, sonuç olarak 'Alevilik', kendisini alevi görmeyenler tarafından ve kendi alevi-olmama durumlarını pekiştirmek için yapılmış olan iki temel kıyıma uğramıştır.

İlki açık bir suçtur. Hala bu olaylar, taraflarınca tazedir ve cezaları verilmemiştir. Türkiye, 50 yıllık geçmişiyle, eğer ilerde ak bir ülke olmayı umut ediyorsa, bunları yapanlardan hesap sormalıdır ve adaleti sağlamalıdır.

İkincisi ise kapalı bir suçtur. Ancak, yine gelecekte, Türkiye ak bir duruma gelecekse, bu kapalı suç ortadan kaldırılabildiği için olacaktır.

Bu yönde ülkede bir eğilim var mıdır? Tabiki yoktur, bırakın ülke çağdaşlaşmayı, daha dincileştirme eğilimi içindedir. Ülkenin çağdaşlaşmasını savunacak bir kurum da yoktur. Türkiye'nin sorunun çözülmesi, bu hakim ideolojisinin ortadan kalkması ile olacaktır, ancak bunu ortadan kalkarken, bunu Türkiye kavramı ile özdeşleştirmek, Türkiye'yi de ortadan kaldırmak olacaktır. Türkiye'de bu yılları belireyen ve sorun yaratan, 70'lerle hakim duruma gelen ideolojinin ülkeyi resmi ya da gizli olarak (yani suç işleyerek) kontrolü altına almasıdır. Aşılması gereken bu ideolojidir.

 
Toplam blog
: 467
: 1012
Kayıt tarihi
: 21.10.07
 
 

Ankara'da yaşıyorum. Çeşitli güncel konularda, zaman zaman "Neden olaya böyle bakılmıyor?" diye düş..