Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Temmuz '08

 
Kategori
Mizah
 

Marmaris' ten Ay'a yolculuk

Marmaris' ten Ay'a yolculuk
 

Haydi Ay'a bir-iki...Ay yolcuları kalmasın. Bu gemi durmaz. Kalkıyor. Acele edin beyler.


Hadi, hadi, gözümüz aydın. Marmaris’te, ‘Ay seferleri’ ni de başlatabildik şükür!

Gemilerin sefere çıktığı limanda yerimiz. Hemen bitişiğindeki Atatürk Meydanındayız. Adam müjdeyi veriyor. Elinde uzun bir alet, meydana kurduğu uzun borulu sehpa hasının başında bağırıyor: ‘Haydi Ay’a seyahat başladı. Haydi bir – iki.. Yolcular kalmasın. Sona kalan, dona kalır…

Sesini daha da yükseltiyor, bitişikteki gemi çığırtkanını bastırmak için: ‘Aktarmasız Ay seferleri başladı beyler.Yeşil deniz, mavi mağaralar, Cennet Adası, Fırtına koyları sizi bekliyor.’

İnsanlar şaşkın. Gemici de müşteri toplarken yeşil deniz , mağaralar, Dalyan seferleri diyor amma, elinde boru gibi şeyin başındaki bu adam Ay’a seferlerden bahsediyor.

Evet.Yaklaşınca anlıyoruz ki, gökyüzüne doğrulttuğu periskopuna müşteri çekmek için, o da gemicileri taklit ediyor: ‘ Yeşil deniz, mağaralar, Cennet adası. Hem sudan ucuz. Gidiş-dönüş bir YTL.Öğle yemeği de içinde.

Ve adam, yıldızları da işin içine katıyor bir ara: ‘Gökyüzünde yıldızlar yalnız gezmez. Arkadaşları da vardır. Çıplak gözle göremezsiniz. ‘Bir lirayı’ bastıran görebilir ancak!’ Bu sözleri söyleyen ‘Gökyüzü bilimcisi’ ne, Marmaris Atatürk heykeli dibinde rastladık yine. Kendisine ‘Seyyar astronot’ deniyor.Yeni yeni de

Ay seferleri düzenlemeğe başlamış.

Elindeki aygıttan yıldızlara baktırır. Ay’ı ekrana getirir. Aysız gecelerde bile o, dili alışmış, yine Ay’a baktırır. Yine böyle bir günde, baktığı Ay’ı göremeyen adam: ‘Ay kaybolmuş, yok’ dediğinde, ‘Merak etme, yine gelir. O, buralardan ayrılmaz, der! Anlaşılan bizim astronotumuz, koskaca Ay’ı, ‘Marmarisli’ yaptı. Buralardan ayrılmazmış! Sevsinler. Muhtardan nüfusunu çıkar da olsun bitsin bari. ‘

Bu dil alışkanlığı fena şey. Sen tut Aysız gecelerde Ay’dan bahset. Kasabın biri hep öğünürmüş : ‘ Etlerimiz süt kuzusudur’ diye..Heep dili böyle diye diye alışmış ya, farkına varmadan, yine aynı ciddiyetle‘ Sütlerimiz et kuzusudur’ demeğe başlamış. Taaa, ki, uyarılıncaya kadar.

Bize resim, mesim çektirtmez, oldum olası. Bir defasında Aysız bir gecede yine Ay’a baktırıyordu elindeki teleskopla. Bir defasında da : ‘Ay’ı, may’ı göremezsem, para yok!’ demiştim. O gün bu gün, bana Ay haram! Baktırmıyor. Beni bellemiş. Bana ne baktırtıyor ne de resim çektirtiyor. Kızgın ifadesi bundan. Unutmamış beni.

Yaptığı iş şu: Aysız gecelerde, illaki Ay’ı göreceğim diye kimse tutturmuyor. Onun yerine, Ay yoksa, ortalıkta Venüs var. Yaptığı iş şu : ‘’ En büyük yıldız Venüs. Aha şu en başta parlak olanı.Yanında da beş adet uydusu var. Masa yoksa, sandalye verelim der gibi. Ver bir baknot!’

İlginç diyaloglar da oluyor iki metrelik aletin başında. Durup, kulak misafiri oldumdu. Bilhassa küçükler soruyor adama: ‘ Amaca, fal da bakıyor musun?’ Veya: ‘ Ay’a tur düzenliyor musun?’ ‘ Oradakiler de bizim gibi mi?’ ‘Amca, oradakilerle konuştun mu? ‘’ Amca, Ay’a beni de ışınlasana’ Bir sürü deli saçması. Adam, çocuklara ses çıkarmıyor pek.

Resmi kaçak çektik, Makine, aceleden dolayı sallanmış. Az daha yakalanıyorduk . Laf dinlese, arkadaş olsa benimle, ona yardımcı olurdum. Bir kağıda yazar verirdim Mukadder Özakman’ın Ay üzerine yazılmış hicviyesini. O da müşterilerine çoğaltarak ‘hedaye’ si olurdu.

‘ Ayın adı Ay ama, aybaşı, aysonu yok,
Tasarruf bonosu yok, Personel Kanunu yok,
Politika, parti yok, sağ ve sol sorunu yok,
Hiç kimse çıkmaz bizi nutukla aldatmaya
Dünya yalan dünyası, gel gidelim biz Ay’a!

Ayda ne fırıncı var, ne bakkal, ne de kasap
Ne kira var, ne taksit, ne borç, ne de hesap,
Nasıl olsa dünyada olmadık baltaya sap.
Ne kuaför derdin var, ne terzi, ne de boya
Dünya kazık dünyası, gel gidelim biz Ay’a!


Adamcağız bize gıcık. İsmini bile soramadım. Bu yüzden isim yazamıyorum. Oysa bir haber, dört başı mamur olmalı. Biz ustalarımızdan öyle gördük. Attila İlhan’ın deyişi ile: ‘’Haber, her şeyi içine almalıdır. ‘Tıpkı bir mini etek gibi!’ O’nun sözleri unutulmaz. Öyle biriydi.’ Mıh gibi’ tuttum aklımda.

Ne yani. Adam bir boru ucundan baktırıp, ‘Ay’ı’ ayağınıza getiriyor. Az buz şey mi o! Bu hicivleri bastırıp ‘Hedaye’ etse, daha çok ilgi toplar. İşte, birilerinin ona, bunları demesi lazım. Adam baktı mı, çok kızgın bakıyor. Üstüne varmamak lazım.Bir sıkımlık canı olsa da!

Sonracığıma astronotlardan, kapsüllerden, yörüngelerden bahseden şiirler de katsın dağıtacağı risalelere. Adı, yedi düvelde anılır valla. ‘İrsaliyeli, yanarlı, dönerli, hicviyeli , teleskoplu Ay adamı’ diye de adı çıkar. Gelsin liralar, gitsin liralar. Bizim ‘bişey’ istediğimiz yok! Devam edelim:


‘’Gökte Ay’ın on dördü: ‘astronot’ lar beğensin…
Ben mehtabı neyleyim, sen benim güneşimsin.

Aştı ‘seks duvar’ını platonik aşkımız;
Sonsuz aşk yılı’ dır aradığım eşimsin.

‘Çekim kuvveti’n ile girerim ‘yörünge’ne;
Aracıma ‘yakıt’sın, ‘kapsül’ e ateşimsin.

Gözlerin ‘göktaşı’ mı, parıldayan yıldız mı?
Yeryüzünde sevdalım , gökte meleğimsin.

Dudak dudağa oldu bizim ‘kenetlenme’ mi;
Hem benim içimdesin, hem benim kemiğimsin

Yürüyorum ‘boşluk’ ta aşkının kuvvetiyle;
Uzaydaki ‘sinyal’ im, yolum, paralelimsin,

Bir ‘yumuşak iniş’ le bambaşka alemdeyim;
‘Fizikten de öte’ sin, arzumsun, emelimsin

Görülmemiş böyle aşk uzay uzay olalı
Hem dünya güzelimsin, hem uzay güzelimsin.’’


Bizim Şair Özakman’ı götürmeli oraya. Anlaşırlar mı onunla, ne der siniz?

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..