- Kategori
- Basın Yayın / Medya
Marmaris'i, "Tavşan Kızlar" bastı

Bu kızcağız da işinden olmuş. Şimdi boştaymış.
“Tarlanın ufak taşlısı, ineğin öküz başlısı” nasıl önemli ve makbulse, bir tavşan kızın da kulağının ucundan, ayağının tırnağına kadar seksapeli olan; Yağı tuzu içinde, salçası kalçası yerinde, ön farları çok uzağı gösteren, modeli yeni, çok vitesli, önden çekişli, doğrultmaya gitmemiş şasesi, kaportası çok açılmamış, fazla yağ yakmamış olanları makbuldür. Bir de buna seksapelini, cilvesini ve nazını eklerseniz, tadından yanına varılmaz ki, deme gitsin bre!
Bir tavşan kız deyip de geçmeyin.”Playboy” da deniyor onlara. Kolay yetişmiyor onlar. Japon geyşaları gibi özel ihtimam isteyen müşteri münasebetleri var. Müşteriyi, uzaklardan, seksapelliğin manyetik alanına daha girmeden, bakışlarınla yakalayıp, daha elini size uzatmadan, kafanızda süratle dört işlemle çarpıp, bölüp, tekmeleyip, paketleyip bu zatın resmini çekeceksiniz uzaktan. Cebi, dolu veya boştan ziyade, kalbinin katmanlarını, her odacıklarında kimler kiracı, kimler değil, bunları bile bileceksiniz.
Bunlardan bir tanesine Marmaris’te, İçmeler şehir içi belediye otobüslerinde rastladım. Binmeleri ile; İninceye kadar, ilgi odakları hep gülmek, kahkaha atmak, samimi pozlarla şakalar yapmaktan ibarettiler. Onlardan her yerde rastlıyorum. Sözleşmişler gibi, soluğu Marmaris’ te almış tavşan kızlar. Her tarafta onlar. Marmarsi "Tavşan Kızlar" basmış!
Arkalı önlü oturuyorlardı. İşaret ettim, yan yana olun diye. Oldular. Araba, sallanır da sallanır ha!. Şöföre: ‘ Durdur arabayı da bir resim çekeceğim’ demek olmaz. Dijitaller aynı zamanda baş belası makineler. Neyse çekebildik. Kadınlar, otobüsten fazla sallandıkları için, resim sakat çıktı tabi. Kendiliğinden poz verdiler. En güzel gülümsemelerini takındılar. Saatler gece yarısını geçmiş. Onlar işe gidiyordu bir otele. Bense yatmağa. Ayaküstü konuştuk sarsıntılar arasında.
Kısaca tatil için gelmişler. Krizden dolayı, patronları kısıtlamağa gitmişler. "Harç bitti, yapı paydos" denmiş kendilerine.‘ Herkes başının çaresine baksın’ manasında... Bina yarım kalmaz. Kimi almış küreği, kimi almış malayı eline. Binayı tamamlamağa çalışıyorlar. Kimileri sıvasını yapıyor. Kimileri badanasını yapıyor. Onlar da Marmaris’e düşmüşler. Otel otel dolaşıp Tavşan kızcılık oynuyorlar. İslimlerini boşa harcamıyorlar. Hem para kazanıp, hem eğleniyorlar. Türk arkadaş da edinmişler. Tavşanlığı bırakıp, birer uslu kedi de olabilirlermiş. Marmaris rüya kentiymiş. Keşke burada doğsalarmış.
Anlaşıldı. İktisadi finans krizi, bu tavşanları dağıtmış. Dolar milyarderi Huph Hefner, şirketlerindeki tavşanlarına serbestiye verdi. Neden? Çünkü şirketler emir aldılar: ‘Harcamaları kısın!’
Önceki yıllarda paskalyalarda, delikanlı olmağa aday yetişkin erkek çocukları, ormana salarlarmış: “ Kız avlamağa” (Pardon) yumurta aramağa.” Bululunca da yumurtayı, “ergin” sayılırlarmış…Buyrun, buradan yakın. Tevekkeli erkekleri, “üfürükten” oluyorlar. Getirip tavşan kızların sepetine korlarmış. Böylelikle tavşan kızlar, hem uğurlu tavşanları, hem de sepetlerinin içindeki yumurtalarla, bol bol döllenmeyi simgeliyorlar. Bir nevi seksüel çağrışım, anlayacağınız. Konuştuklarımızda ne sepet vardı, ne yumurta. Krizden memnundular. Marmaris’ten de.
Siz tavşanı nasıl bilirsiniz? Uzun kulaklı, ön ayakları kısa, arka ayaklarını çok kullanan, zıplayan, üst dudağı yarık, aradan tek bir dişi gözüken, çok su içmeyen, her şeyi kemiren, ömrü yemek ve sevişmekle geçen, kafeslerde niyet çektirilen bir hayvandır.
Oldu olacak, biz de bir niyet çektirdik:
<ı>“ Sensizliği,
<ı>“Sedir” Adasındaki
<ı>Kumlara yazdım
<ı>Dalga vurunca, silinsin diye
<ı>Hasretini yıldızlara yazdım
<ı>Sabah olunca, kaybolsun diye
<ı>Sevgini kalbime yazdım
<ı>Ölene kadar yaşasın diye!
<ı>Gel de:
<ı>‘ Ört ki, ölem’, deme!”
<ı>