Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

21 Eylül '12

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Marmaris

Marmaris
 

Marmaris; sabahın alacasında sınırlarına yaklaştığımda, otobüsün penceresinden bana göz kırpan o sevimli sahil kasabasını gördüğümde hissettiğim ilk şey çok sıcak ve samimi bir yer olduğuydu. Bir anda geçen seneki Bodrum tatilimin ilk sabahı geldi gözümün önüne ve içimden Marmaris’in kesinlikle daha sempatik ve daha sıcak kanlı bir belde olduğunu geçirdim. Benim şehirlere, kasabalara, kısacası ilk kez gördüğüm yerlere dair hep böyle bir yaklaşımım olur. Onları insani özelliklerle bağdaştırırım; bazen gittiğim şehri burnu havada genç bir adama benzetirim, ya da görmüş geçirmiş tabir edilen olgun bir kadına veya çocukluğunu yaşayamamış bu yüzden hırçın ve adeta kaybolmuş bir orta yaşlıya..

Otobüsten inip bizi şehir merkezine götürecek olan servise bindik kardeşimle. Kalacağımız otel merkezdeydi. Şunu özellikle belirtmeliyim ki Marmaris’te çok fazla otel seçeneği yok. İyi olanlar iyi, kötü olanlar kötü. Bu kadar net. Ortasını bulmak için çok çabalamış olmama rağmen otele gittiğimizde bu savımın kesinlikle doğru olduğu gerçeğini kanıtlamış oldum. Odamıza çıktığımızda pansiyondan bozma, apart otelden toplama gibi duran bir yere gelmiş olduğumuzu gördük. Ama tüm bunlar benim, Marmaris’e ilk görüşte aşık olduğum gerçeğini değiştiremezdi elbette. Eşyalarımızı valizlerden çıkarıp odaya yerleştik. Gece yolculuğunun yorgunluğunu üzerimizden atmak için uyuyakalmışız. Uyandığımızda saat 13:00 olmuştu bile. Toparlanıp öğlen yemeğine indik.

Yemek sonrasında Ege’nin serin sularını tatma zamanı geldiğini düşünerek plaja gitmeye karar verdik. Plaj, otele 5 dakikalık yürüme mesafesindeydi. Bu iyi haberdi işte; fakat bu haberin etkisi çokta uzun sürmedi; çünkü plajların hepsi karşılarında duran kafeler tarafından zaptedilmiş ve aralarına iplerle sınırlar çekilmiş bir vaziyetteydi. Bembeyaz tenleriyle Marmaris’ e yeni geldiği ve etrafı keşif halinde olduğu yüzümüzden, hal ve tavırlarımızdan belli olan biz, hangisine otursak diye karar vermeye çalışırken plajların sonuna geldiğimizi fark ettik ve karşımızda duran, hiçbir kafeye ait olmadığı bakımsızlığından belli olan küçük bir bölüme oturmaya karar verdik.

Pişmanlığımız uzun sürmedi; zira, deniz, inanılmaz derecede kirliydi ve iki- üç adımdan sonra bir anda derinleşmeye başlıyordu. Büyük bir hayal kırıklığı yaşamış olmamıza rağmen etkisinden hemen kurtulduk. Henüz keşifteydik, mutlaka denize girmek için uygun olan bir yerler vardır diye düşündük. Demek ki Marmaris merkezde denize girilmezmiş!! Bu, birinci kural olmalıydı.

Otele dönüp akşam yemeğimizi yedikten sonra sahil boyunca yürüyüş yapmaya karar verdik, tabi Marmaris’in kozmopolit bir yer olduğunu deneyimlememiz çokta uzun sürmedi!

Resepsiyondan edindiğimiz bilgilere göre denize girmek için İçmeler’ e gitmemiz gerektiğini öğrendik. Caddeden geçen dolmuşlar bunun için oldukça ideal. Kişi başı 2.50 tl’ ye Marmaris’ten İçmelerdeki ünlü NirvanaBeach’eulaşmakmümkün . ..   . http://http://nirvanabeachmarmaris.com/index.html Minibüsten inip caddenin karşısına geçer geçmez plajla karşılaşmayı ummayın; çünkü yaklaşık yüz merdiven inmeniz gerekiyor. Uçsuz bucaksız maviyi izleyerek, hatta arkanıza o enfes manzarayı alıp birkaç kare fotoğraf çekerek inmek gerçekten müthiş bir keyif veriyor insana. Giriş ücretsiz. Gençlerin yoğunlukta olduğu keyifli ve şık bir yer. Yer bulmakta oldukça zor, en çok tercih edilen plaj olması sebebiyle her gün kalabalık. Akşam üzerleri mütemadiyen saat 17:00 da köpük partisi yapılıyor ve o saatten itibaren alacağınız bir kokteylin yanında ikincisi ücretsiz olarak servis ediliyor. Deniz orada da hemen derinleşmeye başlıyor ama en azından temiz ki bu en önemli unsur.

Marmaris’te mutlaka yapmanız gereken bir şey var; günübirlik tekne turlarına katılmak. Bunu, geldiğiniz turizm acentası’ nın rehberinden temin edebileceğiniz gibi, ki bu size oldukça pahalıya malolacaktır, Marmaris sahili boyunca, her adım başı karşılaşacağınız tur acentalarından da temin edebilirsiniz. Emin olun böylesi daha hesaplıdır. Biz, tur’u acenta rehberinden satın alma gafletinde bulunduğumuz için size tavsiyem rehberlerin ticari diline asla kanmamanız yönünde olacak.

Tur sabahı, eğer akşamdan kalmaysanız uyanmanız oldukça zor olacak fakat tekneye ulaşana kadar uykunuzdan eser kalmayacağı konusunda size garanti verebilirim. Hele bir de, o, virajlı Hisarönü yolundan sizi teknenize götürecek olan servisinizin şöför amcası tam bir ‘’eskilerden kim kaldı’’ kıvamında hız tutkunu bir rallici gibiyse..

İlk durak Kız Kumu! Orhaniye Beldesinde görülmeye değer; kıyıdan denize uzunluğu 600 metre boyunda, kırmızı kumdan meydana gelen enteresan bir oluşum. Birçok yerli ve yabancı turistin üzerinde yürümek için can attığı bir yer. Kız Kumu’nun şöyle bir efsanesi varmış; zamanın birinde, bundan yüzyıllar önce bölgenin kralının kızı ve genç bir balıkçı birbirlerine aşık olmuşlar. Kral, kızının balıkçı gençle evlenmesine izin vermemiş. Fakat bu durum iki genç aşığın birbirleriyle gizli gizli buluşmasını engelleyememiş. Balıkçı genç, denizden sandalıyla gelip kumsalda ışık yakıp sevgilisini beklermiş. Bir gün kral bu buluşmalardan haberdar olmuş ve askerlerine kızını yakalayıp, balıkçı genç adama da ışık yakmalarını söylemiş. Balıkçı gelip ışığı gördüğünde bir gurup askerin onu beklediğinden habersizmiş. Bu arada askerlerin elinden kurtulmayı başaran genç kız da sevgilisini kurtarmak üzere koyun karşı tarafına geçmek için kendini denize atmış. O an da bir mucize gerçekleşmiş ve kızın adım attığı yerler kuma dönüşmüş. Bu şekilde sevgilisine ulaşmayı başarmış. Tam da birbirlerine sarıldıkları anda askerlerin attığı ok kralın kızına saplanmış. Genç kızın kanı denize akmış ve geçtiği toprak olan yol kırmızıya bulanmış. Genç balıkçı, sevgilisini de alıp sandalıyla uzaklaşmış. Bir daha da onları gören kimse olmamış.

Bu mistik yer Marmaris’te beni etkileyen yerlerden biriydi. Orada yürürken kendimi zamanın sihirli yolculuğunda gibi hissettim. Kız Kumu’nun tamamını yürümek tam bir saat sürdüğü ve daha gidecek çok yerimiz olduğu için 15 dakikalık bir yürüyüşle yetinmek zorunda kaldık.

Akvaryum Koyu, Aşıklar Adası, Tavşan Adası, Bozburun, Selimiye; rotamızın diğer duraklarıydı. Ege’nin muhteşem koyları, elinizi uzatsanız dipteki altın sarısı kumu avuçlayacakmışçasına gördüğünüz berrak suları tek kelimeyle mükemmeldi. Teknenin üst katında güneşlenirken müzik dinlemek, kitap okumak ve elbette o harikulade manzaralar eşliğinde fotoğraf çekmek insan ruhuna öyle iyi geliyor ki.. Tatil hiç bitmesin, Ankara’nın soğuk kucağına hiç düşmeyim kabilinden cümleler geçirdi zihnimden.

Teknede dikkat edilmesi gereken en önemli husus, tabi eğer bir piliç kızartmasını andırmak istemiyorsanız, çok sıkı bir şekilde koruyucu güneş kremleri kullanılması gerektiğidir.

Marmaris’in Turunç Beldesini anlatmadan geçmek haksızlık olur. Marmaris merkezden geçen minibüslerle kişi başı 6 tl’ ye yaklaşık bir saatte, kıvrımlı yollarla tepeleri aşıp inişe geçerek Turunç’a ulaşabilirsiniz. Sessiz, sakin, doğanın içinde saklı kalmış, sevimli mi sevimli, küçücük bir belde. Tatilde huzur ve dinginlik arayanlardansanız Turunç tam da size göre. Meydanda, plajın hemen yanı başında harika bir çay bahçesi var. Akşamüzeri acıktığınızda nefis gözlemelerinden yiyip yanında buz gibi bir ayran içmek hiçte fena olmuyor doğrusu. Hayatımın geri kalan kısmını bu huzur dolu yerde geçirmeyi çok isterdim. Kalabalık ve kaostan uzak, saklı bir cennet gibiydi Turunç adeta..

Marmaris’te gün hiç bitmiyor. O, güzeller güzeli, içi kıpır kıpır kaynayan kız yorulmak nedir bilmiyor ve asla uykuya dalmıyor. Gece çöktüğünde üstünde siyah elbisesi ve ışıl ışıl parlayan takılarıyla göz kamaştırıcı bir hale bürünüyor. Sokaklarında kaybolmak isteği duyuyor insan ve doyasıya eğlenmek.

Marmaris’in barlar sokağı bugüne kadar gördüğüm en keyifli, en şeker tadında sokaktı. Gece hayatının en hızlı ve ünlü delikanlıları gibi karşılıklı boy gösterisinde bulunan barları, clubları enfesti. En büyüğü Club Areena, yanında Back Street Disco, karşısında Crazy Daisy Bar ve daha birçokları.. Barlar Sokağı boyunca güzel kızların yanlarından geçerken sizi davet ettiği küçük shot barları da geçmemek lazım; 3 shot için 10 euro vermek isterseniz tabi..

Sahil yolu boyunca yürürken midyecilerin küçük tezgahlarına uğramayı sakın unutmayın. Hayatımda yediğim en büyük, en dolgun, en taze ve en lezzetli midyelerdi. Şiddetle tavsiye ediyorum.

Limanda bir restoran var ki; hizmetiyle, güler yüzüyle, nefis çupra ve kalamarıyla hem ruhunuza hem de damağınıza hitabediyor; Azmakbaşı Restoran. Bar çıkışı karnınız acıkmışsa, saat gece yarısını çoktan geçmişse ve canınız mis gibi bir balık çektiyse hiç durmayın ve Azmakbaşı’nın yolunu tutun. Barlar Sokağına dönmeden köşe başında onu bulabilirsiniz. Hem hesaplı hem de güzel bir sofra sunuyorlar konuklarına.

Edasıyla, işvesiyle; kah masumiyeti ve güzelliğiyle; hareketliliğiyle ya da kuytularıyla; Marmaris, görülmeye değer muhteşem bir kız. Dilerseniz kendinizi hareketli gecelerine karıştırın, ya da isterseniz doğanın kucağındaki masumiyetine... Seçim sizin...

 
Toplam blog
: 31
: 636
Kayıt tarihi
: 14.11.11
 
 

Puslu, gri, kışın dondurucu ayazıyla ve her daim diplomatik yüzüyle ünlü sevgili başkentte 1986 y..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara