- Kategori
- Deneme
Mavi Atlar Adası

- Ağlamalar ne sana yakışır artık ne bana-
Anlam değişikliğine uğradık sözlüklerde. Kavram karmaşasında kaybettik kendimizi. Değeri- değersizlikle, varı-yokla, çoğu-azla eşleştirirken, hayat dengede bir yanlış-bir doğruyla dik dursun istedik belki.
Yaşamak, sıfırdan sonra saydığımız “elde var bir” bile değildi. Üst üste sayıp toplayamadan sevmelerimizi. ne çok eksi yanımız kaldı, biz bizden kendimizi çıkarırken.
Ne aritmetik, ne hayat bilgisi anlayabilirdi bizi. Anlatamadık biz de anlaşılmaz halimizi. Saklımda binlerce harfi yitirdiğimdendir ki şiirler öksüz şimdi.
Seslerdeki boşluk sessizlikti. Isıran bir ayaz hücrelerde dondurdu ikimizi. O an can verdi yaşamalar ve mavi atlar adasında ürktü o mavi atlar.
Sonsuzluk, bir bakışlık tebessümde ve birkaç anlık zaman onurunda gizliydi, “olmaz”lar sonu getirdi. Bundandır basite inmesi cümlelerin şimdi.
Kırmak kolay geliyor artık içimden. Kırıldığımdan bu yana ne varsa kırıyorum. Kalemler kırıyorum mesela kendi adıma. Düşler, özlemler kırıyorum ve kutsalımken dal ucu pembeleri sen diye kırıyorum.
Dönüp dönüp kırdığım her renk kırma arzularıma bakıyor, şaşıyor. Ben bile şaşırıyorum. Acık yaralara bir tuhaflık esintisi bu haller ve tuhaflıkla içime siniyor garip serinlikler.
Hiç böyle değildim sıcaklıklar severken. Ağustos’a serilirken. Artık, örtsün istiyorum üstümü karlar ve anlıyorum ki hiç uzak değilmiş böyle bir sevmişliğe bile pişmanlıklar.
Göz yummak, yüreği başa koymak kâr etmiyor, duruyorken yanı başımda eziklik, ağır geliyor başa sol yanım,
Mavi Atlar adasının ıssız ve karanlık limanında pası çözülmüş geminin ilk seferiyim. Bir mendil beklemekten yorgun gitme zamanında…
Ağlamalar ne gidene yakışır artık ne kalana.
Nevin Kurular
Yazıların yayım hakkı yazarına aittir çoğaltılamaz