MEB, kaş yaparken göz çıkartıyor !

17. Milli Eğitim Şûrasında destek gücünü artıran Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavını (OKS) kaldırmak için kollarını sıvadı. Sıvadı sıvamasına da yapmak yıkmaktan çok daha zor... Evet, kalkmalı OKS, buna velisi de, öğrencisi de, öğretmeni de “evet” diyor… Fakat yerine ne koyacaksınız; fen liselerine, sosyal bilimler liselerine, Anadolu öğretmen liselerine, Anadolu liselerine ve diğer liselere yerleştirmeleri nasıl yapacaksınız?!

Sayın bakanımız, bir tv programında ilköğretimin son üç yılının not ortalamaları ve öğrencinin isteği dikkate alınarak yerleştirme yapılacağını açıkladı. Peki bunun uygulanabilir bir yöntem olabilmesi için, bütün ilköğretimlerin eşit koşullarda ve aynı standartlarda olması gerekmez mi? İlköğretimlerde görevli bütün öğretmenlerin aynı değerlendirme mantığına sahip olması gerekmez mi ve bu mümkün mü?

Bu sistemi önerenler, eğitim hayatlarında hiç mi istatistik görmediler. “Normal dağılım” kuralını hiç mi duymadılar. Normal dağılıma göre, her grup iki küçük oranlı uç noktaya ve bir de büyük oranlı orta bölüme sahiptir. Başka bir ifade ile aynı eğitime tabi öğrencilerin oluşturduğu her sınıf kendi yapısı içerisinde performansı yüksek küçük bir bölüme, performansı düşük küçük bir bölüme ve performansı normal büyük bir bölüme sahiptir. Ve bu normal dağılım, bütün öğretmenleri ve öğrencileri özenle seçilmiş merkezi bir sınıfta da, bazı derslere girecek öğretmeni bile olmayan kırsal bölgelerdeki sınıflarda da aynı mantıkla kendini gösterir.

Örneğin; şehir merkezinden uzak bir okulda kendi yapısı içerisinde performansı yüksek öğrenciler, çoğu zaman şehir merkezindeki okulların sınıflarındaki normal bölüme ancak denk gelebilmekte, hatta bazı zamanlar denk gelememektedir. Elbette ki bu sonucu doğuran birçok etken var. İşte bu sistemin uygulanabilmek için bu birçok etkenin etkisini sıfırlayabilmek gerekmez mi? Aksi halde şehir merkezindeki okula göre düşük ama kırsal bölgedeki okullarında yüksek performansa sahip öğrencilerle, şehir merkezinin yüksek performanslı öğrencilerini aynı fen lisesi yada Anadolu lisesinde toplamış olacağız. Sisteme göre homojen (benzer özellikli) fakat gerçekte hetorejen (farklı özellikli) yapıya sahip bu yeni sınıflarda fen ve Anadolu liselerinin kuruluş mantığını işletecek eğitimi verebilecek misiniz? Daha dün Anadolu liselerine çevrilen süper liselerdeki yerleştirmelerde kullanılan aynı mantıktaki sistemin istenen sonuçları vermediği ne kadar da çabuk unutuldu.

Tabii bu madalyonun sadece bir yüzü. Notların bol keseden verildiği özel ilköğretim okulu öğrencilerini nasıl ayıklayacaksınız. Öğretmeninden özel ders aldığı için artan/azalan notları, öğretmeniyle aynı ideolojik görüşe sahip olduğu için artan/azalan notları, öğretmeni babasının çok yakın arkadaşı yada akrabası olduğu için artan notları, hatır gönülle yada kavga gürültü ile artan/azalan notları, siyasi görüşlerle, maddi/manevi ve makam iktidarı ile artan/azalan notları nasıl ayıklayacaksınız?!

Peki ya ortadan kaldırılan 9 milyon dolarlık dershane cirosu yeni bir ticari sektör; “not” alış veriş sektörü oluşturursa, yıkıma uğrayacak “<ı>eğitimde fırsat eşitliği” ilkesini nasıl tamir edeceksiniz?! Devlet okullarında da, parası olan hak etmese de en iyi okullarda, performansı çok yüksek ama parası olmayanlarsa ser sefil koşullarda mı okuyacak… Peki yeni sistemin azmettiriciliği ile öğretmenle veli arasındaki kavga gürültülerle artabilecek şiddet olayları için yeni bir eylem planı mı hazırlatacaksınız rehber öğretmenlere…

Evet niyet iyi ve samimi olabilir. Fakat yıkmak kolay, yapmak zordur. Eğer bu sistemse uygulanacak olan, sonuçlarını düşünmek bile tüylerimi diken diken etmeye yetiyor. Ben cidden korkmaya başladım. Ne olur, kaş yaparken göz çıkarmayalım…