Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Haziran '06

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Med-Cezir ya da Ying-Yang

Hayatın kurgusu içinde en tutarlı ilişki zıtların mükemmel birlikteliğidir. İyi kötü ile, artı eksiyle, güzel çirkinle, doğru yanlışla, siyah beyazla, aydınlık karanlıkla, sadakat ihanetle, gece gündüzle, yaz kışla ne kadar da iç içe geçmiş ve sanki yek vücut olmuştur değil mi? Ve işin enteresan tarafı hep birbirlerinin karasularında hayat bulurlar.

Bazen, bazı toplumsal hadiselerde ya da bireysel olarak başımıza gelen olumsuz bir olay sonrasında isyan eder ve dünyada iyi kalmadığından, toplumun ve ortamın çok bozulduğundan şikayet ederiz. Yine bir an gelir ki bir olay olumlu anlamda bizi çok duygulandırır ya da bazı gelişmelere şahit olur ve dünyada iyilerin ne kadarda çok olduğunu vurgularız kendimize veyahut da çevremize. Aslında dünyada ne kötüler sandığımızdan çok çoğalmaktadır ne de her tarafı iyiler kaplamaktadır. Gündüz hükmünü sürer, bırakır geceye tahtını, her yazdan sonra gelen kıştır, her fani doğar çığlık çığlığa bir ananın rahminden ve alırken toprak emanet bedenleri içine, sessiz çığlıklar ve hıçkırıklar duyulur sevenlerinden.

Hayat hep böyle med-cezirlerin, ying-yangların, diyalektiğin, tez-antitez çarpışmalarının, ittifakların ve iltihakların gölgesinde yaşanır gider. Mülteci duygular uçuşur, konar oradan oraya. Vatansızlık, kimliksizlik, aidiyetsizlik ve zaman ve mekansızlık kaderi olmuştur duyguların. Kilometrelerce uzakları şahdamarından yakın edebilen o hisler, dip dibe yaşanmaktan vıcık vıcık olmuşları ise fırlatıp atıverir çıkmaz sokaklarının dip köşelerine.

Şarkıların en can alıcı yerleri meyan kısımlarıdır. Yani seslerin en dik perdelerden çıktığı, bir boksörün nakavt için en son ana sakladığı yumruk gibi zamanı gelince dinleyicinin suratına inmeyi bekleyen bölümleri. Mükellef sofralarda önce aperatifler, sonra zeytinyağlılar, ara sıcaklar gelir ve altın vuruş ana yemek ile yapılır. Sanatçıların ya da sanatçı olduğu iddiasında olanların, sinema ve tiyatro oyuncularının, en geniş anlamıyla medyatik tiplerin büyük bölümünün ortak özelliği, geçmişlerinde dramatik birer hikayeleri olmalarıdır. Bir zamanlar meşhur olan ve sosyal röntgenciliği adeta kurumsal bir olgu olarak hayatımıza yerleştiren “BBG” evlerinde ya da şarkı-türkü-dans yarışmalarında hatırlarsanız hikayesi olmayanların kazanma şansları yok denecek kadar azdı. Olanlar da bir şey yapmadan prim yapıyorlardı. Toplum hep uçların peşindedir. İnsan denen varlık kendi hayatında, tercih etmesi gerektiğinde genelde ortayolu seçer ama ilgisi hep yan yollardadır. Orada neler olup bittiğini hep merak eder. Bu merak zaman zaman da o yan yolların yolcusu ve yoldaşı yapar onu. Psikoloji vasatla, sosyoloji ise ekstrem ile ilgilidir.

Kontrastlar ihtişamı, albeniyi, ihtirası, mücadeleyi, farkındalığı ve farklılığı simgelerken hayatta ton in tonlar uyumu, sıradanlığı, tekdüzeliği ve süregeleni sembolize eder. Yaşam ise bir harmonidir. Çok sesli ve çok sazlı. Ve hep doğaçlama, irticalen icra edilir eserler. Vurmalılarla ayarlanır hayat adımlarının aksak ritimleri, nefesliler yaşam verir benliklere. Yaylılar en kuvvetli iç çekişleridir hayatın, tellilerle ilan edilir savaş ve aşk ilanları. Sekiz oktav piyanonun altmış dört tuşunda dolaşır ince ve uzun piyanist parmakları, akorlar atarken hayatın tam göbeğine.

Güzel bir şarkı gibi yaşanan hayatlar, güzel bir şarkı gibi çabuk mu biter?

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..