Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Mart '12

 
Kategori
Deneme
 

Medeni’nin hayattan istediği…

Medeni’nin hayattan istediği…
 

Net'ten


Sağlığımız yerindeyse, bir işimiz varsa, birde oturacak bir evimiz. Daha ne isterim hayattan desek de istediğimiz çok şey var. İstemeyenimiz de yok sanırım.
 
Daha iyi bir ev, sahil kasabasında bir yazlık, bir araba, varsa daha yeni modeli. Metropol yaşamından kaçıp ekip biçebileceğimiz bir kaç dönüm toprak, ya da bir hobi bahçesi, hobilerimizi yapabilmek için biraz daha zaman ve biraz daha fazla gelir….

Ne ihtiyaçlar biter ne istekler ve isteklerimiz, çoğu zaman ihtiyaçtır.

Ekonomistlerin dediği gibi ihtiyaçlar sonsuzdur kaynaklar kısıtlı olsa da.

Benim de hayattan istediğim şeylerin başında gelir Ege de yaşamak. Soğuk iklimlerin ve sert ayazların verdiği yorgunluklardan kaçıp sıcacık güneşlerde hayat bulmak isterim.

Hepimizin hayattan istedikleri şeylerin hepsi de hakkımız olan şeyler aslında. Ama bir gün; Medeni’nin öyküsünü okuyup, hayattan istediği şeyi öğrenince dondum kaldım ve bu en doğal isteğimden birden utandım.
*
Medeni; genç,esmer,kirpi gibi dik saçları olan zayıf bir genç.Aslında uzaktan bakınca kimseden farklı değildi.O da herkes gibi görünüyordu.
Ama her zaman boynu bükük hep yere bakarak yürürdü Medeni. Çünkü gözleri sadece insanların kendisine yaklaşan gölgeleri fark edebilecek kadar görüyordu. Kornea hastalığından (kornea; gözün ön tarafında olan saydam tabaka) dolayı gözleri bu haldeydi.

Ama sağlıklı insanların bile olamayacağı kadar neşeliydi.

İki yada üç haftada bir uğradığı poliklinik de ağrı duymamak için gözlerindeki lenslerini temizletirdi. O da, hayata geriden başlayanlardandı. Hem de çok geriden.

Ailenin 8 çocuğundan biri olan Medeni, babası ölünce bütün nüfus dayısının evine göçmüşlerdi. Dayısının durumu da pek iç açıcı değildi.

Bu zor şartlarda olmasına, görmeyen gözüne, çalışamamasına  ve  sokakta yürürken az gördüğünden dolayı insanların üzerine doğru yürümesi  nedeniyle  aldığı omuz darbelerinden dolayı sağa sola savrulmasına rağmen mutluydu. En azından halinden hiç şikayetçi olmuyordu.

Televizyon izleyemiyor, kitap okuyamıyor ve daha birçok şeyi yapamıyor olmasına ve hayatın güçlüklerini hepimizden daha çok yaşamasına rağmen yine de sesi hep gür çıkıyordu Medeni’nin.
 
Muayeneye geldiği günlerden birinde ona hep yardımcı olan doktor, Medeni’ye;

“Hayatta en çok neyi isterdin?” diye sorar. Daha iyi gören bir göz, daha iyi yaşam koşulları cevabını alacağından emin olsa da.

Oysa Medeni; hayattan sadece bir abla istediğini söyler.

Ve neden sadece bir abla istediğini, soruyu soran doktora anlatır;

-“Doktorum, Annem bizi büyütmek için hep çalıştı. Eve gelince de yorulur yatardı. Bize ayırdığı zamanı hep sekize bölmek zorundaydı. Çok fazla vakit geçiremedik onunla.

Ama bir ablam olsaydı o benim saçlarımı okşar, beni öper, koklar, sarıp sarmalardı…Sevgi  gösterirdi.”

Bu cevap karşısında donup kalan doktor gibi ben de donup kaldım.
*
Aynı zamanda en çok ihtiyacımız olan şeyin sevgi olduğunu ve bunu göstermeyi unuttuğumuzu hatırladım Medeni’nin öyküsünü okuyunca.

Aslında sevgi’nin her yaşta en temel ihtiyaç olduğunu hep unutuyoruz…
*
Mart 2012 / Kurşun

*Medeni’nin öyküsü Dr. Çağatay ÇAĞLAR ‘ın yazısından alınmıştır.

 

 
Toplam blog
: 193
: 998
Kayıt tarihi
: 13.01.10
 
 

Kırklı yaşlarda başladığım yazma serüvenine elli li yaşlarda da devam etmeye çalışıyorum. Ünivers..