- Kategori
- Basın Yayın / Medya
Medya halkın sesi mi?

Ah medya ah.
Hani bir deyim var ya. At izi it izine karıştı diye, işte tam da öyle bir dönem yaşıyoruz. Küresel sermaye ve yerli işbirlikçileri pervasızca ortalarda dolaşmaya, toplumun maddi ve manevi değerlerini sömürmeye devam ediyorlar. Korkunç bir kirlenme var ortalıkta. Siz ülkemize gelen bir cumhurbaşkanının karşılanma töreninin ve anıtkabir ziyaretinin canlı yayınlandığını gördünüzmü? Hadi ona da birşey demiyeceğim ama uluslararası alanda soykırım sorumlusu olarak bilinen Sudan devlet başkanına ilişkinse bu karşılama, medyayı ve yayıncılığını tekrar gözden geçirmek gerekir bence.
Veya şu örnek nasıl? Başbakanın partisinin Üsküdar ilçesi kadın kolları toplantısında yaptığı konuşma bütün tvlerde ve Trt 2'de canlı yayınlanıyorsa burada bir sorun var demektir. Medya eğer bir partinin yayın organı gibi olmuşsa zaten dipde olan güvenilirliğini arttırması söz konusu olamaz.
Medya günümüz demokrasilerinde yasama, yürütme ve yargı gibi ayrı bir kuvvet olarak görülüyor. Sadece bu bile medyanın üzerine düşen sorumluluğun büyüklüğünün bir göstergesi. Kuşku yoktur ki çıkar amaçlı kurulan ve yayın yapan medya kuruluşları vardır. Bunlar gayet normal, ancak toplumu doğru bilgilendirme, tarafsızlık ve gazetecilik etiğine bağlı kalması gereken medya eğer gereğini yerine getirmek yerine çıkar odaklı hareket ederse süreç tasviye süreci olur.
Çok dinamik bir toplum yapımız var. Dünden bu güne herşey değişebiliyor. Yani dün kral diye sırtlarda dolaşanları yarın yerlede görebiliyoruz. Ya da insanlar kendi çıkarlarına biraz dokunulsa bile tepkileri çok farklı olabiliyor. Yani keserde sapda dönebiliyor. İş ne keser ne de sap olmakta, iş halkın söyleyen dili gören gözü olabilmekte.