Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Kasım '13

 
Kategori
Siyaset
 

Meğer kadın vekillerimiz de varmış!

Meğer kadın vekillerimiz de varmış!
 

Her zamanki gibi canım Türkiyem bize ters köşe yaptı ve kadına iki yönlü baskı aracı olarak görülen başörtüsünün meclise girdiği gün, kadınların daha doğrusu kadın milletvekillerinin en baskısız konuşabildiği gün oldu. İki yönlü baskı aracı derken de, başörtüsünün bir kesime göre takamama diğerine göre ise takma baskısıyla özdeşleştirilmesini kastediyorum. Diğer tüm meclis tartışmalarında olduğu gibi, Perşembe günü de aslında tüm kavganın yine erkek vekillerin arasında kopması beklenirdi. Ama çok şükür ki bu defa ağırlıklı olarak hep kadın vekillerimiz kendilerini bu kadar yakından ilgilendiren bir konuda - olması gerektiği gibi - söz aldılar.

Ben de bunun üzerine twitter’e şu mesajı girdim: “Allah'ım, inanamıyorum! Meğer gayet de yetkin konuşabilen kadın vekillerimiz varmış. Bugüne kadar neredeydiniz?”

Evet, nerelerdesiniz sevgili kadın vekillerimiz?

Gayet de gür ve yetkin çıkabilen sesinizi başka zamanlarda neden duyamıyoruz?

Tabii bunun böyle olmasında her şeyden önce kadın vekillerinin sayısının az olması etken. Neticede ne kadar çok veya az temsil varsa, ses de o kadar çok veya az çıkmaktadır. İkinci olarak da, milletin vekillerinin sesini en çok duyurdukları konumlar bakan, bakan yardımcısı ve grup sözcüsü gibi görevlerdir. Bu görevlerde de kadınlarımızı görmek neredeyse mümkün değildir, bunlar halen çoğunlukla istisnaları oluşturmaktadır.

Bu açıdan bakınca da, mecliste gerektiği kadar “gözükmeyen” kadınlarımıza en azından yaşam tarzından bağımsız olarak “gözükme” hakkı tanındı. Yani, neredeyse yarı yarıya kadın vekilleri olan CHP ile tek tük kadın vekili olan AKP karşı karşıya gelmedi. Sonuçta teorik olarak kadını dilinden düşürmeyen, ama pratikte onu partiye kazandıramayan ve kazandırsa dahi önemli görevlere taşımayan iktidar ile muhalefet kozlarını paylaştı. CHP, kadına ve toplumdaki önemine yönelik bunca söylemine rağmen bunu vekil temsil oranlarıyla gösterebilmiş değil, yerel seçimlerde de. Aynı şekilde AKP de 10 yıllık paylaşımsız iktidarına ve neredeyse her istediğini seçtirme yeteneğine rağmen, her daim sadece 1 kadın bakanla temsil edilmektedir. Teşkilatta arka planda çalışan kadınlara minnet büyükken, bu minneti mecliste önemli görevlerle takdir etme geleneği pek yok gibi AKP’de.

En azından bundan sonra, başörtüsü engeli yüzünden kadınların önemli siyasi mevkilere getirilemedikleri bahanesi olmayacak. Gönül isterdi ki, bu konuda CHP örneğin çok sayıdaki kadın belediye başkanıyla veya geçmişteki zengin bakan sayısıyla iktidarı sıkıştırabilsin. Ama ne yazık ana muhalefetin de bu konudaki karnesi zayıf. Deniliyor ki, bu konuda yetkin kadın bulmak zor. Peki, şerefli meclisimizi temsil eden erkek vekillerimiz çok mu yetkin? Hepsinden eğitim, kültür ve birikim mi fışkırıyor?

Bu yüzden de twitter’e şu mesajı da girdim: “Ancak en önemli sorun - başörtülü ya da başörtüsüz - milletin gerçekten vekili olabilecek ortalama vatandaşa meclis hala açılmış değil.”

Sonuçta özünde halen gerçek anlamda demokratik, özgürlükçü ve çoğulcu bir meclis yapısına kavuşmuş değiliz. Liderler sultasının son bulmasından hala ışık yılı kadar uzağız. Bu açıdan da başını örten kadın vekillerden her konuda özgürlükçü bir yaklaşım beklemek yanlıştır.  Sonuçta onlar sadece yaşam tarzlarına uygun kıyafetlerle giyinebilme özgürlüğü için savaştılar, bu genel anlamda özgürlükçü olmaları gerektiği anlamına gelmez. Netice onların erkek versiyonu olan vekillerden de bu beklenmiyor, adı üstünde onlar “muhafazakârlar”. Şimdiye kadar kadınların bunu giysilerle gösterme özgürlükleri yoktu. Değişen bu oldu.

Merve Kavakçı’yla ilgili mecliste yaşanan gerginlikte çok derinden üzüldüğümü ve ümitsizliğe kapıldığımı hatırlıyorum. Sonuçta karşımızda yine tayyörlü bir kadın vardı. Farkı, etek boyu ve başındaki eşarptı. Bunun bu kadar tepki yaratmasını anlamak gerçekten de zordu. Sonuçta dindar kadınlar nerede örtüneceklerdi, yabancı meclislerde mi? Bu açıdan bakınca Türkiye’nin çok katı bir laiklik anlayışı taşıdığını görmek mümkün.

Diğer taraftan, belli bir yaşa gelmiş kadınların bilinçli ve istekli bir şekilde kapanmasıyla, kendisi de aslında pek öyle dindar olmayan abisinin zoruyla örtünmek zorunda kalan lise çağında veya daha küçük yaşlardaki kızların durumu çok farklıdır. Aynı şekilde klimalı lüks arabalarda seyahat eden şık tesettürlü kadınlarla, başında kocaman bir eşarpla sıcak havalarda tıkış tıkış toplu taşıma araçlarıyla okula gidip gelmek zorunda kalan küçücük kızların çok farklı bir dindarlık yaşadıkları aşikârdır. Aslında benim gördüğüm, eğitim seviyesi yükseldikçe bu konuda dindar ailelerin çocuklarına şekil olarak daha az baskıcı, içerik olarak ise daha sağlam bir eğitim verme eğiliminde olduklarıdır. Ya da bazen şeklen o kadar dindar gözükmeyenlerin, içerik olarak çok daha derin bir inanç ve bilgi taşıyabildikleridir.  

Bu açıdan sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada farklı bir Müslüman profili ortaya çıkmaktadır, hem kadında hem erkekte. Yani görünüş itibariyle belki daha batılı gibi gözüken, ama içinde doğulu İslami değerler taşıyan. Ya da tam olarak Müslüman gibi gözükmese de, aslında gerçek anlamda Müslüman olan. Yanlış anlaşılmasın sakın, bunu birini iyi diğerini kötü olarak gösterme anlamında kullanmıyorum. Ama bu gibi farklı renkleri içinde yaşatan toplumların, çok daha huzur dolu ve fikren zengin olup gelişebileceklerine inanıyorum. Türkiye de batılı Cumhuriyetçi lacivert ve doğulu İslami yeşil renkleriyle aslında gerçek anlamda ekoseli bir toplumdur. Ekosenin tonları bölgelere göre değişse de, en koyu lacivertin içinde mutlaka yeşil ve en koyu yeşilin içinde de mutlaka lacivert vardır. Bu ekoseyi yok etmeye kalktığınız ölçüde ise bu toplumu beyin ölümüme mahkûm edersiniz. Öldürürsünüz, her anlamda.

Bu açıdan bakınca da, Şafak Pavey’ın siyaseten temsil ettiği kitlenin duygu ve düşüncelerini dile getirdiği görülebilir. Kendisiyle ilgili öncellikle şu iki twitter mesajımı paylaşmak istiyorum:

“Gerdanını şişire şişire konuşan söylemi eski, kendisi eski Adnan Keskin'in herhangi bir seçmen karşılığı yok. Alo duyan var mı? @CHP_online

“CHP'li Şafak Pavey yine müthişti. Bugün gerdanını kıra kıra konuşan demode Adnan Keskin'den sonra ilaç gibi geldi.”

Söylediklerine katılın veya katılmayın, ama CHP’li tabanın kesinlikle özlediği bir gençliği ve dinamizmi temsil ediyor kendisi. Bu açıdan da eski bir Kemalist gibi konuştuğunu düşünmüyorum. Özellikle de Afganistan gibi ülkelerde çalışırken başını zorla kapatmak zorunda kalmasını örnek olarak vermesinin neresi yanlış? Başörtüsünü kişisel olarak seven bir insan olarak da şu korkuyu çok iyi anlıyorum: İstemeyerek örtünmek zorunda kalmak ve gittikçe bu konuda daha da çok köşeye sıkışmak. Neticede örtünme ve ibadetler gönülden ve bilinçli bir şekilde yapılınca mutlulukla huzur veriyor. Zıddıyla yan yana var olabilince gerçek anlamda yerini buluyor ve de anlam kazanıyor.

İşte bu yan yana var olabilmek de bizim ülke olarak en büyük sınavımız.

Bu konuda hiçte iyi bir sınav vermiyoruz ve bu asla dini özgürlüklerle sınırlı değil. Ne demek istediğimi daha iyi anlayabilmeniz için, Der Spiegel’de rastladığım şu iki resme göz atmanızı rica ediyorum (bkz. “Türk polisinin şiddeti: Gözlerdeki plastik mermi / Amnesty International”).  Genç kızın iç sızlatan durumu bir yana, ondan sonraki resimde yer alan erkek nasıl dövüldü ki, bu hale geldi?  Bu konuda genel olarak duyduğum en sık yorum, bu insanların “öldüresiye” kâfirler olarak görüldüğü ve bu yüzden bu şiddete maruz kaldıklardır. Böylesine bir acımasızlığa artık başka bir yorum bulanamıyor.

Diyeceğim, başı açık veya kapalı gerçek anlamda demokrat ve çoğulcu insanlar ve vekillerdir sonuçta bu toplumu her anlamda ileri götürecek olan. Doğrudur, Müslüman bir ülkede kadınlara başörtüsü yasağı koymak kadar abes bir şey olamaz. Ama aynı şekilde klasik Müslüman ülkelerde farklı olana yaşam hakkı tanınmadığı da bir gerçektir. Linç kültüründe de muhafazakâr kesimin aynı şekilde iştahlı olduğunu görmüş bulunuyoruz.

Bilmiyorum, biz iki ucu harmanlayıp orta yolu bulabilecek miyiz?

Lacivert yeşil olduğumuzu ve bunun bizi aslında güçlü kıldığını fark edebilecek miyiz?

Dilerim.

Zuhal Nakay

Not: Madem konu açıldı, diğer (dinleyebildiğim) kadın vekillerle ilgili twitter mesajlarımı da vermek gerekir diye düşünüyorum:

“MHP'li kadın vekilin konuşmasını da çok beğendim, partisini bilmesem sosyal demokrat derdim.” (Vekilin adı: Ruhsar Demirel)

“Sebahat Tuncel'in kadınların güç birliği yapması ve Alevi mazlumluklardan dem vurması gayet yerindeydi.”

“AKP'li başı açık vekilin konuşması klasik kaçsa da, fena değildi. Ama erkek vekilin yerine son anda konuştuğunu söylemesi işi bitirdi.” (Vekilin adı: Belma Satır)

Son olarak da araba kullanmasını seven hatun kişi olarak bu sabah haberlerde izlediğim şu harika klipi sizlerle paylaşmak istiyorum: “No woman, no drive”

 
Toplam blog
: 102
: 618
Kayıt tarihi
: 24.08.13
 
 

Mimar / Blog Yazarı ..