Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ocak '09

 
Kategori
Edebiyat
 

Meh-lika

Meh-lika
 

Gündelik yaşantımızda birçok insan yüzüyle karşılaşırız. Birçoğuna dikkat bile etmeden o anlık bir iletişim yaşarız. Oysa dikkat etmediğimiz o yüzler birçok şeyi anlatır. İnsanın mutluluğu, sıkıntıları, hüzünleri, pişmanlıkları o yüzünün bir ifadesinde saklı durur. 

Bir insanla daha iyi bir iletişim kurmak istiyorsak yüz yüze konuşmayı tercih ederiz. Birbirimizin yüzünü görmeden yaptığımız konuşlar biraz samiyetsiz gelir. Söylemek istediklerimizi birinin yüzüne karşı söylemek önemlidir. Aksi takdirde hep birşeyler yarım kalır. Konuşurken birbirimizin yüzünü görerek konuşmak sözcüklerin işini kolaylaştırır.  

Herşeyin görünen bir yüzü var. İnsanın görüneni ise yüzünde. İnsanın konuşma yeteneği onu diğer canlılardan ayıran en önemli özelliği olsa da bence yaşadıklarını, duygularını hemen yüzüne yansıtması da en belirleyici farklarından bir tanesi. Dış dünyaya bakan yüzümüz aynı zamanda iç dünyamızı dış dünyaya gösteren bir ayna. Dışarıdan içeriye, içeriden dışarıya gidişlerimizin durağı. Taşıdığımız ne varsa ilk önce orada konaklıyor. Acılarımız, sevinçlerimiz orada kendini gösteriyor. İnsan güzelliği orada başlıyor. Tanrı özene bezene yaratmış dediğimiz güzelliklerde yüzdeki estetetik, uyum hemen dikkati çekiyor. Bütün bunların yanısıra insan da sadece yüz güzelliği geçici bir güzellik. Yıllar yüzümüzdeki tazeliği ve güzelliği yavaşça götürebilir. Güzel yüzlü olmak aynı zamanda ruhumuzdaki güzellikleri oraya yansıtabilmek demek. Bize güzel gelen insanlara baktığımızda hepsi ile aramızda duygusal bir bağ oluşturduğumuzu görürüz. Ruhumuzun onaylamadığı bir güzellik gelip geçidir. 

Gözlerimiz, burnumuz, ağzımız, kulaklarımız yüzümüzün bir parçası. Duyuları algımamızı sağlayan organlarımız yüzümüzde durur. O duyulardan elde ettiklerimiz ise içimize süzülerek duygu olarak yüzümüze yansır. Gördüğümüz, duyduğumuz, tadını, kokusunu aldığımız herşeyden elde ettiğimiz duygularımız var. Bir anlamda somut olanlar yüzümüzde eriyip içimizde soyuta dönüşmüyor mu?  

Bir insanın yüzünü görmek özlemlerin dinmesi demek. Yüzünü görebildiğimiz an başlar herşey. Ruhlarımız o yüzlerden hareket eder. Dudak kıvrımları, çizgileri, gamzeleri, gözlerini kapatışı, gülümsemesi ile bir insanın ruhuna girmeye hazır olabiliriz ancak.  

Edebiyatımızda ise güzellik daha çok yüz güzelliği olarak ifade edilir.Yüz ve güzellik eş anlamıdır. Özellikle divan şiirinde sevgilinin yüzünü inceleyecek olursak karşımıza bu anlama gelen bir sözcük çıkar. 

Ân, didâr, rû, likâ bu sözcükler yüz anlamına gelir. Güzellik anlamında olan hüsn sözcüğü yüzü çağrıştırır. Sevgilinin güzelliğinin büyük bir bölümünü yüz oluşturur. Orası kaş, göz, dudak ve yanaktan oluşan güzellik meydanıdır. Bayram anlamında olan ‘ıyd’ sözcüğü de yüz güzelliği anlamında sıklıkla kullanılır.Sevgilinin kaşı bayram hilali gibi onun habercisidir. Zindan olan çene çukuru yüz ve yanağın bayramında dolaşır. 

‘Meh-rû’ ay yüzlü anlamındadır. Çoğu zaman ‘mah’ olarak da kullanılan bu sözcük sevgilinin yüzünü çağrıştırır. Onun yüzü daima aydınlıktır. Divan şiirindeki yüzde parlaklık vardır. Ay, güneş, nur, sabah, su sözcükleri yüz anlamına gelir bir çok beyitte. Sevgilinin saçları Şâm (kara, akşam rengi) zülüfleri Çin (kıvrım ve büklüm) yüzü ise Rum-Anadolu- ( diğerlerine galip gelen ) dur. Bazen de mushaf, ayet, kabe, kıble, olur. Aşık yüzünü ona döner. Yüz mushaf (kur’an) olduğunda yüzdeki ayva tüyleri hat ( ayet) olur. Sevgilinin güzelliğinin büyük bir bölümünün yüz olduğunu ifade eden en güzel sözlerden biri ‘Kaş ile göz gerisi söz’ deyimidir. Yüzün en güzel bölümlerinin ifadesi olarak kullanılmıştır.  

Divan şiirinde güzelliğin bir ifadesi olan yüz tasavvuf düşüncesine göre de Allahın tecellisinin yerine kullanılır. Allahın sıfatlarından olan cemal yüzün güzelliğini ifade eder. İlahi güzelliğin bir yansıması olarak kullanılmıştır. Bu güzelliği görmek için aşk ile bakmasını bilmek gerekir. Leyla ile Mecnun hikayesinde gerçekte Leyla güzel bir yüze sahip değildir. Hatta Mecnun’un bu halini görenler : ‘Şu kara kuru kıza mı aşık oldun derler.’ Mecnun: ‘ Siz onu benim gözümle görün’ der. Mecnun’un onda gördüğü güzelliğin sebebi sadece aşktır. Aşk gönle dolunca bakışlar değişir. Aynı Aşık Veysel’in dizelerinde olduğu gibi. ‘ Güzelliğin on para etmez bu bendeki aşk olmasa’ 

Aynı zamanda yüz bir aynadır. Bütün güzelliklerin yansıdığı bir ayna. Edebiyatımızda aşk ilk yüzde başlar. Sevgilisinin yüzünü rüyada görmeyle başlayan bir çok aşk hikayesi vardır. Rüyadaki güzeli aramaya başlayan aşığın tek derdi o güzelliği bir kere görebilmektir. Halk arasında ‘Ay parçası gibi’ya da ‘Ayın on dördü gibi’ diye betimlenen güzel için bu söylemler yüzü ifade eder. Güzellik anlayışımızda tasavvufun büyük bir payı olduğunu düşünüyorum. Tanrının güzelliği insanın yüzünde başlamaktadır çünkü. Edebiyatımızda yüz mazmunun bu özelliği gelenekten gelen güzellik anlayışımızı yansıtmaktadır. 

Kadı Burhanetin’in tasavvuf içerikli şu gazelinde şöyle der:  

Şaha senün cemalini göreyim andan öleyim 

Susamışım visaline ereyim andan öleyim 

Sevgiliye seslenerek yüzünü göreyim ondan sonra öleyim, kavuşmayı özlemişim sana kavuşayım sonra öleyim demektedir. Kavuşma sadece sevgilinin yüzünü görmek demektir. O aynı zamanda mutlak güzelliğin simgesidir. 

Çağlar değiştikçe değişen bir çok şey gibi güzellik anlayışı da değişiyor. Ancak yüz her zaman güzelliklerin başladığı ilk nokta bana göre. Bir insanın yüzüne yansıyan güzel duygular onun bir aynasıdır.  

Yüzü tamamlayan gözlerdeki bakışlar ise bütün çıplaklığı ile her şeyi ortaya koyar. İnsanlar yüz yüze gelmeyi unuttuğu zamanlarda başlar bütün sahtelikler. Bütün sorunların da çözümü sadece yüz yüze gelmektir. İnsan bu arada kendisiyle yüzleşmeyi de unutmamalıdır. İnsanın içinde saklı duran bütün güzel değerler yüzlere yansıyabilirse yaşam hem kendimiz hem de başkaları için daha anlamlı olacaktır. 

 
Toplam blog
: 36
: 2748
Kayıt tarihi
: 14.10.08
 
 

1970 Kaş doğumluyum. Trakya üniversitesi edebiyat fakültesinden 1992'de mezun oldum. Halen edebiy..