Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ocak '09

 
Kategori
Edebiyat
 

Edebiyatın anlamı

Edebiyatın anlamı
 

Bazı insanlar yaşamlarında birçok işi bir fayda sağlamak için yaparlar. Eğer zihnimizde hep bir fayda elde elme isteği varsa yediğimiz yemeğin lezzetinden çok hangi vitamini aldığımız daha önemli olmaya başlar. Yemek yemek sadece bir faydaya dönüşür, işin zevk kısmı yavaş yavaş koybolur.

Peki yazan insanın amacı ne olabilir? Acaba fayda ile bir ilişkisi olabilir mi? Edebiyatın ‘edep’ kökünden geldiği hepimiz biliriz. Edep ve terbiye öğretme tarafını düşünürsek direk bir fayda aklımıza gelebilir. Bu bağlamda yazan kişinin tek düşüncesinin bu olduğu düşünebilir mi? Bana sorarsanız elbette hayır. Sanatın amacının güzellik olduğunu düşünürsek, yazar sadece güzelliğin peşindedir. Güzel sözcüğü ise duygularla ilişkili bir sözcük. Güzel olanla aramızda duygusal bir gönül bağı olması gerekir. Bunu kuramıyorsak o nesne güzel olmaktan çıkar. İşte bu güzelliğin peşinde olan yazar için yazmak bir keşiftir. Sürekli yeni keşiflerle yaşamda yol olmak ister.Yağan yağmurun bereketi onun için pazarlanan ürünlerin fiyatı değildir. Gülen yüzler, mutlu insanlar, doyan çocuklar onun ilgi alanıdır.Her yağmur damlasında, damla damla sözcüklere can verir. Hiç kimsenin zorlamasına bağlı kalmadan yazmadan duramayan yazar cesaretle atılır yazma serüvenine. Evet yazmak bir serüvendir. Kendimizi yaşamı yeniden okumaya başlarız. Okuduklarımızdan elde ettiklerimiz kağıtlara dökülür.

Sanat ‘ben’ den çıkar ve o ‘ben’nin dünyasını ortaya koyar. ‘Ben’ den çıkan insanın hedefi koca bir dünyadır. Kimsenin göremediği güzelliklerin peşi sıra yollara çıkmaktır. Tıpkı uçsuz buçaksız denizin ortasında yeni keşiflere yelken açan gemiciler gibi. Yanıp sönen fenerlerin ışığında ufuklara doğru yol almak ve fırtınalara göğüs gererek yolculuğa devam etmek. Belli bir sanat etkinliğinin içinde bulunan insan için bir çok tuzaklarla doludur bu yolculuk. Bu etkinliğin içinde bulunan her insan kendi alanında en güzele ulaşmayı elbette ister. İyi bir şair olmak, iyi bir ressam olmak ya da güzel bestelerle varlığını ortaya koymak. Bunu isterken de geleneğin içinden etkilendiği birçok sanatçı vardır. Yazan insanın da dönüp dönüp okuduğu dizeler, satırlar hep vardır. Yüreğimize kazırız bu sözleri , aynı sözcüklerden yola çıkarak yüreklere kazınacak sözler yazmayı hedefleriz. Yazdıklarımızın beğenilmesi birilerinin de bizim dizelerimizi, sözlerimizi yüreklere kazımasını isteriz. Yazan her insanın arzuladığı duygulardır bunlar fakat arzularımız yazma amacımızın önüne geçerse tehlike o zaman başlar. Bir an önce en güzele ulaşıp, bir numara olabilmek yazarın asıl hedefi olamaz. Yazmanın hedefi şaşarsa edebiyatta kirlenmeye başlar. Belki edebiyat da olmaz.

Günümüz insanın hız sözcüğü ile özdeşleştiği düşünürsek bir çok alanda insanlar bir önce sonucu hedeflemektedirler. Sonuç önemli olunca çıkılan yolun güzelliğinin bir önemi kalmıyor. Günümüz eğitim sisteminde de aynı yol izleniyor. Öğrenme sürecinin zevkine varamayan nesiller direk sınavlarda elde ettikleri sonuçla yaşamda kendilerine bir yol çiziyorlar. Sonuçta iş bulabilecekleri, çok para kazandırabilecek mesleklere yöneliyorlar. Bu alışkanlıkla yaşamda direk sonuç getiren her şey pirim yapmaya başlıyor. Bu ister istemez edebiyata yansıyor. Yapılan her etkiliği ilk önce fayda diye nitelendiren toplum için edebiyatta bu anlamı çağrıştırmaya başlıyor. Bu kültürden etkilenen yazan insan için ne yazmak istediği değil de insanların en çok ne istediği önemli olmaya başlıyor. Toplumun ve popüler dünyanın gündemin de olanlar bir bakıyoruz ki en çok okunanlar oluvermiş.

Yazan bir insanın karşılığında onu okuyan insanların olması gerekiyor. Yazan ve okuyan edebiyat dünyasında bir bütün. Bu dünyanın içinde kimileri yazan olaran var kimileri ise okuyan olarak. Okurların yazma eyleminde büyük bir payı olduğu da bir gerçek. Yazarken insan yazma serüveninin içine okucuyuda çekmek ister. İster ki kurduğu bu dünyanın içine başkaları da dahil olsun. Belki de yalnızlığının çaresi olan yazdığı sözcükler başkalarının yalnızlığına da ilaç olun ister. Gerçek olan bir dış dünyadan kurmaca olan farklı bir dünyaya diğer insanları da dahil etsin. Edebiyatın kurduğu bu dünyadan gerçek dünyayı daha farklı görebilelim. Çünkü edebiyatın en güzel özelliği bence budur. Edebiyatın dünyasına girenler dış dünyayı daha bir güzel görmeye başlayabilirler. Bütün bunları düşününce edebiyatta yazar olmak kadar iyi bir okur olmakta önemlidir.

Günümüz okur insanı aynı zamanda da bu ‘hız’ dünyasında çalışma yaşamında yer alan insanlar. Bir yerden bir yere sürekli koşuşturmaya alışan, gündelik yaşamında sürekli koşuşturan okurlar içinde direk hedefe yönelmek önemli. Kendi beğenisine, kendi dünyasına hitap eden bir yazarı keşfetmek uzun ve zahmetli bir süreç. Bunun için de en popüler olana yönelmek daha kolay oluyor.

Edebiyat ister okur, ister yazar açısından çağın hızından ve popüler dünyanın gündeminden mutlaka etkileniyor. Bugün internette yayınlanan dergilere bir göz attığımız zaman en çok okunan yazıların bir çoğunun gündem ile ilişkili olduğunu görüyoruz. Sadece okunma kaygısı ile yazılanlar ne kadar edebi değer taşır bilmiyorum. Tabiki edebiyatçı yaşadığı toplumun zihniyetini yansıtacaktır ancak bu kültür edebiyatın önüne geçmemelidir.

Sanat; ürünlerini ortaya koyarken, bir sanat anlayışı ve yaratıcılıkla bunu yapmalıdır. Bizi güzellikten ve estetikten uzaklaşırtıran sözcük yığını haline getirdiğimiz her ürün edebiyatıa vurulan bir darbedir. Edebi alanda yaratma isteği duyan herkesin bu ayrımı yapması gerekir.

Her sanat dalında olduğu gibi edebi alanda da bu serüvene katılan insan bunun zorlu bir süreç olduğunu bilmelidir. Emek ve yetenek birleşmesiyle doğan eserler gerçekte bir değer taşır. İnsan o sanata her anlamda emek vermelidir. Emeğimizin karşılı ise her zaman maddi değildir. Ondan duyduğumuz haz herşeye değer.

 
Toplam blog
: 36
: 2748
Kayıt tarihi
: 14.10.08
 
 

1970 Kaş doğumluyum. Trakya üniversitesi edebiyat fakültesinden 1992'de mezun oldum. Halen edebiy..