Mehmetçik Irak'ta

Türk Genelkurmayı’nın başındaki isim, Türk Ordusu’nun komutanı olan Yaşar Büyükanıt Paşa’nın bugün verdiği mesajlar, birileri için, öyle yenilir, yutulur cinsten değildi. Milyonlarca vatandaşının hislerine ve sıkıntılarına tercüman oldu adeta. Yaklaşık aynı saatlerde ise Doğan Haber Ajansı, bir gazetecilik başarısı ortaya koyarak, Irak topraklarının tam üç kilometre içinde konuşlanmış Türk birliklerinin fotoğraflarını servis etmekteydi tüm dünyaya.

Girecek mi, girmeyecek mi tartışmaları yapıladursun; Mehmetçik, haberde adları da verilen köy ve kasabaları hakimiyeti altına almış, bölgedeki bir havaalanını kontrol etmiş ve sözkonusu yerleşim birimlerinin cadde ve sokaklarında devriye bile dolaşmaya başlamıştı. Her biri fotoğraflarla sabit.

Hatta ve hatta bölgedeki bir tepeye “Dilmen Tepe” olarak Türkçe isim de vermiş ve bu adı tepenin zirvesine büyük harflerle yazmış.

Bu askeri adımın akabinde, terör örgütü, Irak’ın iç kesimlerine doğru çekilmiş durumda. Bölgesel Kürt grupları ise birleşip Türk birliklerine karşı cevap vereceklermiş. Yine DHA mahreçli haberin içeriğine göre.

Büyükanıt ise aynı saatlerde yaptığı bir konuşmada “PKK ile birlikte Barzani’yle de bir şeyler yapabiliriz” ifadelerini kullanmaktaydı. Ve konuşmanın devamında “teröriste yardım eden de teröristtir” diyerek; Kuzey Irak topraklarındaki tepeye isim verip, o ismi de oraya yazan askerlerine çok net bir mesaj vermekte. Büyükanıt, şüphesiz ki iyi bir asker ve savaş uzmanıdır. Öyle olmasa, koskoca Türk ordusunun komutanı olamazdı. Ancak Paşa’nın, aynı zamanda çok da iyi bir psikolojik harp ustası olduğunu söylemeye, gerek yok sanırım.

Hatırlarsanız, bundan birkaç gün önce adi ve soysuz bir mayına basıp şehit olan altı vatan evladı için gelen bir soruya; değerli(?) cumhurbaşkanı adayımız, değerli(?) başbakan yardımcımız ve değerli(?) dış işleri bakanımız, çok sayın, bay Gül “orada operasyon olmasaydı mayına basmazlardı” deme gafletini göstermişti.

Bu millet, bu yaşananları, bu sözleri unutmamalıdır. “Sayın” dedikleri ele başlarının kanını döktüğü “kelle”lerin mübarek elleri, iki cihanda yakalarını bırakmayacaktır. Milletle kavgalıdırlar, devletin en yüce ve saygın kurumları ile kavgalıdırlar, devletin başı ile kavgalıdırlar. Şaşkınlıklarından hata üzerine hata, gaf üstüne gaf yapmaktadırlar.

Bu millet, inancım odur ki dış politikadaki sorunlu konu başlıklarında sadece ve sadece orduya güvenmektedir. Kıbrıs’ta, Irak’ta, terör bölge ve olaylarında milli iradeyi maalesef ki hükümet yerine muhalefet partileri, bazı sivil toplum kuruluşları, bazı medya organları, Genelkurmay ve Çankaya Köşkü temsil etmektedir. Halkın hislerine, bu kişi ve kurumlar tercüman olmaktadır.

Dilmen Tepesi’ndeki; İzmirli, Trabzonlu, Konyalı, Ardahanlı, Edirneli, Antalyalı, Elazığlı vatan evlatlarına selam olsun. Gönlümüz, dualarımız, gözyaşlarımız ve inancımız sizlerle. Sizler dört bin yıllık bir milletin, dört bin yıllık ordusunun yaşayan son neferlerisiniz. İlk değilsiniz, son da olmayacaksınız.

Netice olarak demem odur ki karanlıklar şafağın müjdecisidirler. Büyük millet çadırlarını tutan ana direkler her zaman vardır ve varolacaktır. Yeri ve zamanı geldiğinde ortaya çıkaracağı çok kahramanı vardır bu toprakların. Bu topraklar mangal gibi yüreklerin, yufka ve gözü yaşlı gönüllerin, efelerin, zeybeklerin, sufilerin, gönül erlerinin, devrimci ve mücadelecilerin, iman ve inanç önderlerinin, inanmışlığın ve güvenmişliğin, sadece Hakk’a teslim olup, art niyetliye isyankarlık ve dünyayı dar etmişliğin harman olduğu topraklardır.