Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Kasım '17

 
Kategori
Deneme
 

Mektup-1

Mektup-1
 

    Değerli büyüğüm uzun zamandır sizden haber alamadığım için mektup yazmak istedim. Yazdığım mektuplara cevapta gelmez oldu artık. Belki işlerinin çokluğundandır diye ona yoruyorum.  Bir daha yazayım da eğer cevap gelmezse yazmayacağım artık bilesin. Sonra bana darılma ha. Büyüğü sormayı, saymayı sizden öğrendim. Birçok güzel şeyi siz öğrettiniz. Bu yüzden size minnet borçluyum. Sizin öğrettiğiniz insanlığı, dostluğu, insanlara tahammülü unuttuğum için utanıyorum. Utanmayı unuttuğum için utanıyorum.

    Değerli büyüğüm mektubumun başında seni daha daraltmadan bizim buralarda neler oluyor onları anlatayım. Merak etmişsindir diye söylüyorum. Buralarda her geçen gün biraz daha karışıyor işler diye telaşlanıyoruz. Savaşsız, katliamsız bir gün bile olmuyor neredeyse. Kimler savaşıyor bilir misin? Şaşırma! fakat kardeşler savaşıyor. Evet ya kardeşler. Hep çocukluğumuzda sizler öğretmiştiniz ya tüm insanlar kardeştir diye. Ya işte o kardeşler savaşıyor. Savaşan kardeşlerin arkasında da kocaman büyük ağabeyler var ya. Hani beşten büyük olanlar. İnanmayacaksın ama onlar da her gün savaşan kardeşlerden bir gün birine, diğer gün öteki kardeşine yardım ederek savaştırıyorlar. Birde geçip arkadan seyrediyorlar.

    Hani çocukken uçurtmalar uçururken yükseklerden geçen o el salladığımız uçaklar var ya onlar bombalar atıyorlar herkesin üstüne. Herkes diyor ki! Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Niye öyle diyorlar ki bir türlü anlamıyorum. Hani komşularımız var ya oyunlarda mızıkçılık yapan çocuklar gibi. Bu gün kabul ettiğini yarın değiştiriyor. Kurallara uymuyor ha bilesin. Bir diğer komşumuz kendi akraba-i tahlukatını emniyetle yanına aldı. Dışarı da kalanların vay haline. Ölen, ölene, kalan kalana. Dünya’nın dört bir yanına çil yavrusu gibi dağıldılar. Kimi kavşaklarda mendil, havlu, çorap satıyor. Kimisi de eski filikalarla denizi aşıp başka yerlere giderlerken su alan teknelerden can simitleri ile denize atlayıp boğuluyorlar. Küçücük bedenleri bazen kıyıya vuruyor. Bazıları da kuytu kaya köşelerinde akbabalara yem oluyor.

     Oysa değerli büyüğüm on sene önce böyle miydi. Hani hepimiz okuyup büyük adamlar olacaktık. Hani hep zengin olup Dünya’yı gezecektik. Artık o anlattıklarına inanasım gelmiyor. Yoksa sendemi kandırmıştın beni. Sevindirmek için mi öyle güzel hayaller anlatmıştın.

    Artık zamanımızın yeni icadı internet sayfalarının başında oturan asosyal insanların çetelesini tuttuğu ölümlerin geyiğini yapıyorlar. Bilemez olduk biz de kimin doğru söylediğini. Şu internet dünyası var ya değerli büyüğüm hiç güvenilecek bir şey değil ha. İstediklerini istedikleri gibi değiştirerek kandırıyorlar bizi. Doğruluğu unuttuk bu kadar kalpazanın içinde billahi. Utanmayı unuttuğumuz için utanıyorum.

    Bu günlerde her şey daha güzel olacak diyorlar fakat ben bile şüphe ile bakıyorum artık. Ama bu hep böyle gitmez ha rüzgâr bir tersine döndü mü ha işte o zaman o kalpazanlık yapanların başına yıkılacak Dünya. 

    Değerli büyüğüm hep başını ağrıtacak şeyler yazdım durdum. Umarım kusuruma bakmazsın. Umarım her şey bir gün düzelir, yine eskisi gibi komşularımızla barışır huzurlu bir şekilde yaşarız. Çocuklarımız da artık korkusuzca sokaklarda uçurtmalarını uçurur, kör ebe oynarlar. Rafa kaldırdığımız vicdanımızı, maharet saydığımız cehaletimizi, içimizde biriktirdiğimiz öfkeyi pazarlamaktan vazgeçeriz, barış ve huzur içinde günlerin gelmesi umudu ile hürmetlerimi iletirim. Hoşça kal.

15.01.2017 Adil Bozkurt

 
Toplam blog
: 58
: 542
Kayıt tarihi
: 10.11.17
 
 

TANIYIN BENİ Yaşım on üç idi resim çektirdim Şimdi aksakalımdan tanıyın beni Ayağımda kara lastik..