- Kategori
- Aşk - Evlilik
Mektup
Dur orda dur sana bakayım doya doya , Kalbim dayanamayacak gibi bu heyecana. Arkadaşım sıkı dur dediğinde anladım, senden haber vardı. Senden yıllardır beklediğim haber gelmişti.Telefonda bana iletilen cümlelere darmadağın ediyor. Unutamadığım özlediğim, kömür gözlerin, saçların beni deli eden dudakların her yanımda dolanıyordu. Yeter dememde telefondan bana ulaşan cümleler bitmiyordu. Artık sussun yoruldum onsuzluktan dediğim yüreğim şimdi senden haber almışken susarsa ve ben sana mektubumu ulaştıramazsam diye korkar oldum. Boşuna beklememişim, yaşananlar yalan değilmiş diyordum sürekli olarak. Sensiz içimi delip geçen yıllarda senden gelen haberle her şey anlam kazandı, sevdam aklandı.
Diyorsun ki ben mahpusum, ben neyim söylermisin? Deli, Aşk delilere göre. Normal insan taşıyamaz bu hastalıklı duyguyu yıllarca içinde bir hayale tutunarak. Hayalin içimde yaşamaktan yorulmadı, yeter bırak tutunma demedi. Biliyordum ve inanıyordum ki sende bana tutunuyordun. Bazan yok ya onun için bir kadını sevmek önemli değil anlamsız, onun sevda anlayışı seninki ile aynı değil diyen iç sesimi bastırıyor ve seninle olan birlikteliğimize devam diyordum.
Hatırlıyormusun? Biz iki uslanmaz deli çocuktuk tanıştığımızda. Gözlerine bakamıyor, heyecandan konuşamıyordum. Geçen yıllarda en çok neyi özledim biliyormusun? Boynuna burnumu dayayıp sessizce ağlamayı… Çok özledim. Zor günlerdi çok zor. Sana olan sevdamı, Dağa taşa, hiç anlamayacak olana dahi anlattım. Bazen bende inanamıyorum, değişen gerçekler karşısında direnen sevdama. Gurur duyabilirsen kendinle haklı çıktın. Biz yaşayamasak birileri tarafından hep yaşatılacak, anılacak sevdalar açtık insanların yüreğinde.
Zor günlerdi zor…
Asla affetmeyeceğim ablanı yaşadığım sürece. Sevgi bu kadar acımasız yargılanmaz. Yıllarca evinin avlusunda, beni beklediğin pencerenin karşısında kaç gece sabahlamışım, kaç gece kaç sabah yaralarımı berelerimi kimseye göstermeden toparlayıp sessizce oradan uzaklaşmamı görseydi. Sensiz geçen yıllarda her şeyle baş etim, hiçbir şey korkutmadı beni ablanın ve emelin sevgisizliği, vicdansızlığı ve hoşgörüsüzlüğü kadar. Seni onlara soramadım, haberini alamadım.Yaşıyormuşsun senden haber alıyorlarmış ve ben ve ben, lanet olsun onlara , biliyorum kırılacaksın bu cümleme lütfen kırılma anla beni. Lanet olsun onların sevgisizliklerine bu cümleleri yazarken bile hala içimi sızlatıp, gözyaşlarımın akmasına neden oluyorlar. İstediğim senden iki satır haberdi. O kadarcık.
Neyse…
Yaralarla yaşamayı öğrendim geçen yıllarda. Özleminle yüreğimi kasıp kavuran acılarla yaşamayı öğrendim. Yorulmadan bekledim, ben ne yaşarsam ne yaparsam yanımda idin. O yüzden üzülme pek bir şey kaçırmadın yaşama dair.
Seni sevdim deli çocuk anlıyormusun beni, seni sevdim, sevdalandım. Yazık gözyaşlarına değer mi? gençliğini harcıyorsun. Anlamadılar sevgimi hiç anlamadılar sensizliğin ölüm olduğunu.
Sen hayatıma girip aniden yok olunca, her sabah dünyaya gözlerimi açıp etrafıma baktığımda burası neresi diyordum. Kimim ben kim bu insanlar, sanki hayatta bildiğim her şeyi unutmuştum. Sen yoktun gecenin sabaha vurduğu saatlerde. Acılarımın gecenin acısı ile eridiğini gözyaşlarımın kuruduğunu görür acırdım kendime. Sen yoktun sevgilim.
İsimsiz kalıp, hayatın en uzak en tenha köşesinde tuttum yasını hasretine sımsıkı sarılarak. Hatırlamaya çalıştığım en ince ayrıntılardan yeni anlamlar oluşturarak sana sevdana tutundum.
Korkuyordum sevgilim, hasretinden başka tutunacak hiçbir şeyi olmayan ben, ömrümün anlamı olan yüzünü unutmaktan korkuyorum.