Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ağustos '07

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Memleket elden gidiyor!

Memleket elden gidiyor!
 

Bu sözü ne çok duymuş, kendimiz de kaç defa tekrarlamışızdır değil mi? Yetişkin her Türk vatandaşının haftada en az bir defa telaffuz ettiğine ya da aklından geçirdiğine eminim. Daha çok siyasi ve ekonomik olumsuzlukların, krizlerin ve toplumsal kargaşanın yükseldiği dönemlerde pelesenk olur ağızlara bu laf.

Çoğu zaman büyük ölçüde abartı içerir. Bunun bir biçimi de “din elden gidiyor” iddiasıdır. Çıplaklık, gençlerin ulu orta flört etmesi, ibadet edenlerin konjoktürel nedenlerle azalması gibi belirtilere bakıp birileri canhıraş bir çabayla milleti zorla hidayete erdirmeye girişir. Bir başka biçimi ise son zamanlarda “memleket satılıyor” söylemidir. Dünyanın hemen her ülkesinde yabancılara şirket ve gayrımenkul satışı serbest bırakılıp hatta teşvik edilirken bizde bu girişimler panik nedeni olabiliyor. Bizim zenginlerimizin, iş adamlarımızın başka ülkelerde yatırım yapmasından, fabrika kurmasından, inşaat ihaleleri almasından gurur duyuyoruz ama İngilizin, Almanın Ege veya Akdeniz kıyısında ev almasından paniğe kapılıyoruz.

Bu çeşit korku yayma kampanyalarının kimi hedefine ulaşır kimi ise havası kendi kendine inen bir balon gibi söner gider. Ancak öte yandan memleket gerçekten elden gidiyor. Hayır, öyle yabancılara satılma yoluyla falan değil ama çölleşip kuruyup gidiyor. Hem de gözümüzün önünde, hem de hiçbir düşmanın dahli olmadan. Kendimiz yavaş yavaş yok ediyoruz bu güzelim memleketi. Topraklar erozyonla yok oluyor, yeraltı suları aşırı kullanım yüzünden çekiliyor. Bütün akarsularımız kuruyor. Kurumayanları ise sanayi ve evsel atıklarla birer zehir ırmağına dönüştürüyoruz. Türkiye’de ne kadar akarsu veya göl varsa gidin görün, hepsi kirletilmiştir. Yerleşimlerin kanalizasyon sistemlerinin ucu denize, göle ya da bir akarsuya bağlıdır. Kentlerimizin çoğunda arıtma sistemi yoktur. Su kaynakları bir yandan müsrifçe tüketilir bir yandan kirletilir.

Her yıl onbinlerce hektar ormanımız yanıp yok olur. Bu yangınların çoğu da ya mangal sefası, ya piknikçilerin umursamazlığı yüzünden çıkar. Kimi zaman da rant beklentisiyle kasıtlı olarak yakılır. Kıyılar yazlık site merakıyla betonlaştırılır. Güzelim ormanlık alanlar yok edilip yerine, içinde yılın iki ayı ancak oturulan çirkin villalar kondurulur. Sözde kamu alanı olan plajlar otellerin, yazlık sahiplerinin özel mülkü haline getirilir. Bugün Marmara denizinin kuzey batısından başlayıp kıyıdan tam bir çember çizerek Çanakkale boğazının güneyinden Ege’ye çıkın, oradan taa en doğudaki Hatay’ın İskenderun ve Samandağı’na kadar gidin kesintisiz, birbirine bitişik biçimde beton yazlıklarla doldurulmuştur. İstisnaları vardır mutlaka ama yakında onlara da sıra gelecektir.

Topraklarımız bilinçsiz ve aşırı sulama nedeniyle tuzlanır ve tarıma elverişsiz hale gelir. Bir yandan da sel ve rüzgârla her yıl biraz daha erir. Verimli tarım toprakları imara açılarak beton ve asfalta kaplanır. Trakya’nın, Sakarya’nın, Çukurova’nın Bursa Ovasının en verimli toprakları sanayi ve yerleşim alanı olmuştur bugün. Yani memleket asıl böyle böyle elden gidiyor. Bu gidişle küresel ısınma falan olmasa bile yirmi - otuz yıl sonra tarım yapacak, hatta yaşayacak toprak bulamayacağız. Anadolu da göçmek zorunda kaldığımız Ortaasya bozkırlarına benzeyecek. Orası doğanın kendi dengesi sonucu o hale gelmişti Anadolu’yu ise biz çöle dönüştüreceğiz.

Peki memlekette bu kadar milliyetçi, yurtsever, vatansever, ulusalcı vesaire varken hiç bu sorunların dile getirildiğini gördünüz mü siz? Habire “bir karış toprak için, bir çakıl taşı için savaşırız” sloganını atarız ama öte yandan her yıl bir Kıbrıs yüzölçümü büyüklüğündeki verimli toprağımız denize karışır umursamayız. Bu sorun hemen hiçbir partinin, hükümetin gündeminde ciddi yer kaplamaz. Adet yerini bulsun kabilinden bir iki laf edilir o kadar. Bu sorunla TEMA Vakfı ilgileniyor ya yeter, bizim nemize lazım. Biz daha ciddi sorunlarla uğraşırız canım. Mesela Cumhurbaşkanı’nın eşi başörtülü olur mu, olmaz mı? Olursa, Cumhuriyet elden gider mi gitmez mi?

Bir kadının başını örtüp örtmemesinin zararı, günahı ya da kârı sadece kendisini ilgilendirir. Ama biz kafamızın içindeki örtüleri çıkarıp şu gözümüzün önünde olan biten gerçeğe bakmazsak ortada ne memleket kalacak ne de cumhuriyet.
 
Toplam blog
: 431
: 3853
Kayıt tarihi
: 30.06.06
 
 

Anahtar kelimeler: Antep, İstanbul, Haziran, İkizler, Beşiktaş, MÜ İletişim Fakültesi, Gazetecilik. ..