- Kategori
- Sosyoloji
Mental ve Sosyal Yeniden İnşa
Kişisel gelişim kitapları hayatımıza yanlış bir mit kazandırdı. Tıpkı bir virüs, bir mikrop, bir hastalık gibi düşüncelerimizi hasta etti bu yanlış mit. Sağlam soğanların içindeki çürük soğan gibi etrafındakileri de etkileyen, yavaş yavaş diğer soğanları da çürüten bu mit, çoğumuzu yanlış bir yola yönlendirmektedir. Nedir bu yanlış yol? Bu mit “gereğini yapmadan isteklerine kavuşabilirsin, istemen yeter” mitidir.
Eskiden masallarda vardı. Parmaklarını şıklatıp “hokus-pokus” dediğinde birden dileklerinin gerçekleşeceği, lambayı ovduğunda içinden tüm isteklerini yerine getirecek cinin ortaya çıktı, üstüne bindiğinde halının havalanıp uçtuğu ve her nasılsa direksiyonsuz bu halının seni dilediğin yere götürdüğü fantastik kurgular vardı. Ama dinleyen herkes bunların masal olduğunu bilirdi. Özellikle yetişkinler, okumuş, eğitimli milyonlarca yetişkin bunların gerçekleşmesi için ömründen kesitler heba etmezdi. Fakat bu kişisel gelişim mitleri insanlara sanki bu gerçekleşebilirmiş gibi anlatılıyor. Başaramayanlar sadece beceriksizliklerinden veya samimiyetsizliklerinden beceremiyorlardı. Hiç kimsenin aklına “hadi önce sen yap ta görelim, biz de seni izleyelim” diye sorgulamak gelmiyordu nedense.
Evren hakkında kayda değer bilimsel teorilerden birini bile sonuna kadar okumayan yazarlar; “Dileklerini evrene gönder, evren sana karşılık verir” diyorlar.
Fizik hakkında ortalama bir lise öğrencisinin bildiğinden bir gram fazlasını bilmeyen yazarlar; “Kuantum olumlama yaparsan, tüm sorunlarını çözebilirsin” diyorlar.
İnanç adına hiçbir samimiyeti olmayan, arzularından ve hırslarından başka hiçbir tanrıya dahi inanmayan birileri “Eğer samimi olarak inanırsan…” diyorlar.
Kendilerinin hiçbir baltaya sap olamadığı, sonunda geçinmek için kişisel gelişim yazarı veya seminercisi olduğu, insanlara harika fikirler verdiğini sanarak, aslında sadece bir iki hafta uyutacak, geçici bir coşku verecek, gaz verecek bu Amerikan yapımı mitlerle ortamda yarattıkları kirlilik çöp dağları gibi yığılmış. Bu kirliliği geçmek kolay değildir.
İnsanlara, aslında bir şeyi elde etmek için, her şeyden önce onu hak etmek gerektiğini, hak etmediği şeyi zaten kabul etmemesi gerektiğini yeniden hatırlatmak kolay değildir. Hak ettiği şeylerin de bir nedensellik ilişkisi içinde geliştiğini, girdi-çıktı dengesi içinde olduğunu, bu konuda gerçekçi, akla uygun olmak gerektiğini, diğer seçeneklerin kendimizi uyutmaktan başka bir işe yaramadığını hatırlatmak gerekir.
Kişisel gelişimcilerin çokça çiğnediği, çiğnedikçe de kirlettiği kavramlardan biri de “her şey zihinseldir” kavramıdır. Bu aslında Hermetik bir aforizmadır, çok kadim bir bilgidir ve doğrudur. Evet, her şey zihinseldir, değiştirilecekse de önce zihinde değişecektir. Fakat her nedense bunu nasıl yapacağımızı hiç biri açıklamaz.
Bu kitapta, her şeyin aslında nasıl zihinsel olduğu ve zihinde gerekli değişikliklerin nasıl yapılacağı açıklanmaktadır. Ancak hokus-pokus yok, gaz yok, dogma yok. Her şey bilimsel, akla uygun ve nedensellik ilkeleri içinde, hak edilerek elde edilecektir.
Eğer kendinizi ve çevrenizi gerçekten değiştirmek istiyorsanız, gerçek sonuçlar elde etmek istiyorsanız, buradaki yöntem, aradığınız yöntem olabilir. Elbette bu yöntem size uygun yöntem olmaya da bilir. Çünkü herkesin yaklaşım açısı, herkesin bir olguyu kavrayış tarzı farklıdır.