- Kategori
- Blog
Mercimek köfteli "mini parti" yaptık.

Gül Hanımın Org dersi almışlığı var. Klavyelerin yabancısı değildi,
Film içinde film. Kemeraltındaki Blog buluşmasından sonra aynı gün, sıcağı sıcağına, bizde buluştuk. 5 Çayı tertipledik. Gülgün Karaoğlu, Gül Serhat Tuna’larla…( Gülgün’ün köfteleri lezizdi)
Arka pencereden bir yel esti
Yaptık evlerimizde bir mini parti
Hem Dürüyenin güğümlerini kalayladık
Mercimekli köfteler yaptık
Sahanlardan kaptık
Geçti piyanoya Serhatın sarı Gül’ü,
Çaldı Rodrigo’nun “mercimekli köfte üvertürünü”
Ah vakitler nasıl geçti, nasıl geçti
Hızımızı alamadık
Pirmete’lerden başladık
Blogcuları dolaştık
“Giden Gelmez Dağı’na” gidenler
Acep, niye geri dönmezler”
Diyerekten söylendik durduk
Yoklamalar yaptık
Kaçakları saydık /
Kimileri, hava değişimine girmiş
Kimileri “Daça’sına” çekilmiş
Kimileri “Giden Dönmez Dağlarında” telef olmuş
Pirmete, pirzolalık kahkahalar peşinde:
”MB’da kapıdan böyle kaçılıyor”
“MB’da bacadan böyle giriliyor”
Diyor
Seslendik: “Kumsala oturttuğun kayık,
“Yüzmek istiyor artık”
Bekleme Med-Cezir’i sen
Daha henüz vakit varken
İşte büle büle
Namik gitti askere
Alır gelir teskere
Hayde bre!
Nah teskere
Kandırdılar bir olup da bizleri
“Büle büle” deyip de avunduk.
“Sanallar” bir araya geldik
Böylecene sanallıktan kurtulduk
“…Aaaa dedik, bak, eli, var gözü var”
“…Aaaa dedik o da bizim gibi bakar
Yokmuş birbirimizden farkımız
Hep aynı sokağa açılır kapımız
Bu fasulye iki buçuk lira
Hem kaynasın, hem oynasın
Eski bakırlar, eski mangırlar
Sanal blogcular alıyorum.
En’amlar, kur’anlar, tesbihler
Seccadeler, rüya tabirleri,
Minare gölgesi, imam vaizler
Sela’lar, imameli tespihler,
Kaçan kocayı, geriye getiren dualar
Alıyorum, para peşin, kırmızı meşin
Sanal blogcular alıyorum
Hakikisiyle değiştiriyorum
Yeter ki, sizler de isteyiniz
Sevgi ile bir araya geliniz
Bu dünyayı siz mi yarattınız
Onlardan önce, siz mi vardınız?
Hadi ordan, sanallık yapmayalım
Kişiliğimize, kişilik katalım
Dünya dönüyor nasıl olsa
Canı sıkılan olursa
El frenini çeksin
“Ben sanalım inadı olursa
“Hadi sana, “uğurlar ola!”
Andık Sabiş’in o gece, güzelim meleklerini
Öpsünler dedik neremi, neremi?
Biz öpülmekten, onlar öpmekten bıkmadı
Ah, bu ne sevgi, bu ne sevgi
Eskiler bir bir anıldı
Olaylar kefelere kondu, tartıldı
Men Dakka duka, elemtere şiş
Bu değirmen nasıl dönmüş, bu ne iş?!
Anlayan beri gelsin vallahülazim mafiş!