Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

10 Ağustos '09

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

Merkez Bankası yanlış mı yapıyor ? -2

Merkez Bankası yanlış mı yapıyor ? -2
 

Merkez Bankası’nın döviz alım ihaleleri düzenleyerek kur sistemine etkide bulunması ve bu sayede ihracatçıların kanayan kur yarasına merhem olmaya çalışması geçen haftaki yazımızda konu edilmişti. Dış ticaret hacminde ortaya çıkan düşüşün asıl nedenin kur olmadığını küresel kirizin ekonominin tüm değişkenleri üzerinde etkisini büyümenin lokomotiflerinden dış ticaret üzerinde de gösterdiğini açıklamıştık.

Merkez Bankası’nın temel amacı fiyat istikarını sağlamak ve sürdürmektir. Bu amaç doğrultusunda Merkez Bankası para basmak, faiz hadlerini kontrol etmek, diğer bankalara kredi merci olmak gibi görevler üstlenmiştir.

2009 yılında Merkez Bankası’nın faiz, enflasyon ve döviz değerleri üzerindeki düşüncesi düşük faiz, düşük enflasyon ve yüksek(ya da sürdürülebilir) kur politikası olmuştur. Bu doğrultuda Merkez Bankası faizlerin önümüzdeki 3 yıl boyunca tek haneli rakamlarda kalacağını, döviz alım ihaleleri düzenleyerek dövize müdahale edileceğini ve 2005 yılında başlanan enflasyon hedeflemesinin devam edeceğini duyurmuştur.

İç ve dış talepteki düşüş, enflasyonunun düşük seyretmesini sağlamış ve hedefin gerçekleştirilmesinde endişeye gerek olmadığı tezini güçlendirmiştir. Faizlerin düşürülme nedeni iktisadi faaliyetlerde oluşması muhtemel tahribatları önlemektir. Döviz değerinin belli bir seviyede tutulmaya çalışılması ise tıpkı faizlerde olduğu gibi ekonomik canlandırmayı arttırmak içindir.

Milli gelirin yatırım, tüketim, devlet harcamaları, net ihracat(ihracat-ithalat) değişkenlerinin artışına bağlı olarak yükseldiği düşünülürse Merkez Bankası’nın politikaslarının etkisi şu şekilde düşünülebilir:

Düşük faiz, kişi ve kurumların finansman gelirlerinin fırsat maliyetini düşürecek böylece eldeki kaynaklar yatırımların plasmanında kullanılacaktır. Artan yatırım harcamaları piyasada canlanmaya neden olacak, böylece tüketim de yatırıma bağlı olarak artacak tasarruflar azalacaktır. Döviz alım ihaleleri ile döviz kuru belli bir marjın altına düşmeyecek, böylece ihracat pahalılaşmaya başlayan ithalata göre avantajlı olacaktır. Bunun de net ihracat üzerindeki etkisi olumlu olacaktır.

Döviz kurunun yüksek seyri Türk Lirası’nın döviz karşısında değerinin düşmesi anlamına gelmektedir. Konvertibilite niteliği de olmayan (uluslararası mübadele işlemlerinde kullanılmayan ) Türk Lirası’nın değer düşüklüğünü bertaraf etmek için faiz değişkeni ile oynanabilir. Faizlerin yükselmelsi TL’ye olan talebi arttıracak böylece TL değerli olacaktır. Ancak Merkez Bankası faizlerin önümüzdeki üç yıl faizlerin tek haneli rakamlarda kalacağını duyurması bu politikanın uygulanmayacağı anlamına gelmektedir. Kaldı ki, TL değerini yükseltmek diğer taraftan ihracatı olumsuz etkileyecek, ithalatı ucuzlatacaktır. İktisat iki ucu kirli değnektir bu konuda.

Enflasyona gelince yıllarca canavar olup gırtlağımıza sarıldı, şimdi talepteki düşüşe ve Merkez Bankası’nın Enflasyon Hedeflemesi politikasına göre düşük seyrettiğini görüyoruz. Düşük faiz, yüksek kurun enflasyonu ilerleyen dönemde arttıması da kaçınılmazdır. Faizlerin düşük seyri yatırım ve tüketim harcamalarını arttıracak artan talep fiyat baskısını doğurcaktır.

Türkiye ekonomisinin özellikle dışa açılımını tam olarak sağladığı 80’li yıllardan sonra sürekli olarak 3- büyüme trendinde olması, daha sonra krizle bu büyümenin sekteye uğraması enflasyon, faiz ve döviz değişkenlerinin yönetilememesinden kaynaklanmaktadır. Bunun nedenlerine gelince o apayrı bir yazı konusudur.

Enflasyon, faiz ve döviz üzerindeki oynamalar 2 olumlu 1 olumsuz senaryo ile sonuçlanmaktadır. Bu üç değişkenin Merkez Bankası tarafından aynı anda başarı ile uygulanabilirliğini düşünmemekle birlikte sonucunun hayırlı olmasını dilerim.

İlhan ÇİFTÇİ

10 Ağustos 2009

 
Toplam blog
: 11
: 1343
Kayıt tarihi
: 17.06.09
 
 

İstanbul Üni. İngilizce İktisat Bölümünden mezunum. İstanbul Üni. Para, Sermaye Piyasaları ve Finans..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara