- Kategori
- Şiir
Meşeler dövülerek öldürülür

Meşeler dövülerek öldürülür
Rüzgâr çırılçıplak etsin etini
Burun kanatların sızlasın
Kokusu yayılırken geceye
Sevgin korkundur bilesin
Aktın kumların içinde
Kanlı pis bir irin gibi
Dalgalarda derin izler bırakarak
Çamur içinde kırıldı dizlerin
Meşeler dövülerek öldürülür
Bahar sızıntısı yayılır kanına
Küçücük bir kozalaktır aslın
Gizlidir tüm törenler
Karanlığın diline sor olup biteni
Tanrılar öldü basılan ilk sikkede
Okunan ilk hutbede
Fethedildi tüm tapınaklar
Kazandın
Başına mersin dalları kondu
Ne Roma Ne Kartaca
Ne Sparta Ne İskenderiye
İnsanlığım en son Berlin'de yitirdin
Su sesi mi, çocuk sesi mi sesine karışan
Uyanık bir yürekle dinle
Fatihin kılıcı değil
Dervişin yüreğidir
Çifte küheylan
Başına serpilen erguvan
Gönüllü köle olmuşsun hayatın akışına
Boynun kıl ince
Sanmam ne Hızır yetişecek
Ne zincirini kıracak proleter
Dikkat et hırpalama yüreğini
Son törenden önce
Dikenli incir dikenli iğde
Tozlu yol
Sıkışmış yıkıntı hayat
Kırık ayna kırık kalem
Sessiz kelam
Buruşuk kağıt
Kırılmış tüm içki şişeleri
Kan küf tortu
Gömütü açılmış yağlanmış bir hayat
Kardeşini boğdurmuş
İncir ağacına astırmış
Tüm halkını ok kirişinde cellât
Ocağına kül serpmiş Kapıkulu
Kan karışmış aşına saltanat
Hayalini görüp korktuğun
Mührü hümayunun, karnı dolu sofran
Sümbül kokulu Çerkez cariyen değil
Kanına doyduğun Türkmen gelini
Herkes giyiyor kendi zamanım
Benekli bir atın sırtında
Hüzün akıyor teninden
Acıdıkça her İsa dönüyor bir Neron'a
Dinlediğin tüm öyküler aymlaşırken
Koparıp ömrünün kitabından bir sayfa daha
Duydun Menofis'in sesini
Sökülen zamanın en derin yerinde
08 Mart 2010 Mehmet Özgür Ersan