- Kategori
- Kişisel Gelişim
Metrodaki Adam ve Farklılıklar

Kaldır başını bak... Dünya geçiyor yanından :)
Bir arkadaşım paylaşmış Facebook'da "Metrodaki adam " ı ... Okumayanlar için kısaca öykü şöyle:
Soğuk bir akşam saatinde Washington'da bir metroda, bir adam keman çalıyor. Önünden geçenler ya bir dolar bırakıyor ya da duraksamadan geçiyor. En fazla ilgilenenler ise çocuklar... 6 farklı Bach eserini 45 dakika boyunca çalan adam 32 dolar topluyor. Bu adam aslında "dünyanın en iyi kemancısı" ünvanına sahip Joshua Bell, kemanı da dünyanın en pahalı kemanı.
Washington Post gazetesinin algılama konusunda yaptığı bir araştırma için böyle bir mizansende rol almış ünlü kemancı. Boston'daki konserinin bileti 100 dolar olan sanatçıyı tanıyan olmamış demek ki...
Sorgulananlar ; sıradan bir yerde uygunsuz bir saatte "güzelliği" algılayabiliyor muyuz , beklenmedik bir ortamda bir yeteneği fark edebiliyor muyuz...
Üç dakikamızı bile ayıramadığımız hangi güzel duyguları, yaşanası güzellikleri yaşamadan "yaşıyoruz"...
Hayatta neleri kaçırıyoruz...
Bu okuduklarım üzerine ben de birçoğunuz gibi "Evet gerçekten etrafımızdaki güzellikleri fark edemeyecek kadar meşgulüz. Hele zamanımızın gençleri; kafaları önlerinde, elleri akllı telefon tuşlarında iken ağaçların gökyüzünün renginin bile farkına varmadan geçiriyorlar o en güzel zamanlarını..." şeklinde bir değerlendirmede bulundum.
Hayata ne kadar farklı pencerelerden baktığımızın örneklerini "facebook" denilen birçoğumuzun "vazgeçilmezi " konumundaki paylaşım sayfasında görebiliyoruz. Ne kadar "uç" larda olduğumuzu da oradan anlayabiliyoruz.... Bu yazının altındaki yorumlarda da söz konusu çok farklı görüşler vardı. Konu ile ilgili olarak iki yorum dikkat çekici geldi bana.
Birinci yorumcu, öyküde anlatılmak istenen; genelde toplum psikolojisinin hakimiyeti ile insanların etki altında kalmaları ve hayat koşusunun neden olduğu sorgulama ve araştırmadan uzak kalma , güzelliklerin farkına varamama gerçeğine ilişkin, ilginç başka bir örnek vermiş. Bir resim sergisinde tuvalin üzerine rastgele boyalar dökülüp bunun ünlü bir ressama ait olduğu söylenmiş. Bu resmi çok büyük paralar ödeyerek almak isteyenler olmuş...
İkinci yorumcu ise, öyküdeki keman sanatçısı için "eğer gerçekten değerli olsaydı herkes dinlerdi,demek ki o kadar da büyük bir yetenek değilmiş. Bir Pavorotti olsaydı, nasıl herkes dinlemek için toplanırdı " şeklinde görüş beyan etmiş.
Klasik batı müziği ile aram hiç iyi olmadığı için bu ünlü kemancıya ilişkinin öykünün anlatıldığı kısa film sırasındaki müziği dinlemekte zorlandım... "Rafine" diye adlandırılan üst düzey kalitede olan kişilerden olmadığımız için olsa gerek... :( Bu nedenle ikinci yorumcunun bakış açısına da hak verdim.
Hani şu ünlü sarraf öyküsünde olduğu gibi "mücevherin değerini ancak sarraf anlar" dan hareketle insanın değerini, insan sarrafı yani bilge insan anlar gerçeği; sanatla ilişkilendirildiğinde, bizler "gerilerde kalanlardan"ız herhalde diye düşünmeden edemiyorum doğrusu... Buna benzer bir ; sanat ve sanatçıya farklı bakış, komedyen diye adlandırılan güldürü ustaları için söz konusu bizim evde...Ünlü komedyenimiz Cem Yılmaz'ın esprilerine, nedense gülemiyoruz eşim ve ben... Bir Metin Akpınar-Zeki Alasya bir Kemal Sunal bir Ata Demirer'in dünyayı mizah yönüyle değerlendirmelerindeki başarısını onda göremiyoruz....
"Milyonlar gülüyor ben gülmezsem bende bir eksiklik, algılamamda bir noksanlık olduğu düşünülür "düşüncesi mi hakim insanlarda bilemiyorum. "Ya bizde bir acaiplik var ya da bu insanlar gülmek için adamın elini havaya kaldırmasını bekleyecek kadar kendilerini şartlamışlar" diyorum eşime...
Arabesk dinleyenleri " ay, ne kadar banal" diyerek küçümseyen ama yalnız kaldığında Müslüm baba, ,Tatlıses , Kibariye ile "kafa bulan"lar ... Klasik batı müziği dışında başka müzik tanımayan, sadece o tür müziği dinleyenler... Bizim öz müziğimiz türkü ve şarkılarımız dışındaki müziği dinleyenler, bizden değildir zihniyetindeki "kafatasçılar "...
Müzikte ve sanatın diğer kollarında olması son derece doğal olan ne güzel farklılıklar bunlar... Keşke her konudaki "uç"lar böyle güzel farklılıklardan oluşsa...
Kendi siyasi düşüncesi ve küçücük beyni, küçücük dünya görüşü dışındakileri "tu-kaka" olarak gören ,ülkemizi yaşanmaz hale getiren "farklılıklar" ; keşke sanat konusundaki farklılıklar kadar anlamlı, düşündürücü, onaylamayan ama hoş gören bir çizgide olsa...
"Başınızı örtmediğiniz için ( o güzel çocuğun ismini böylesi rezil bir benzetme dolayısı ile anmaktan utandığım için Ayşe diyeceğim)Ayşe'nin başına gelen sizin de başınıza gelebilir " diyen ..... (o noktalı yerlere aklınıza gelen her "müsait" sıfatı yazabilirsiniz) sözde "eğitimci"yi yüreğimin bütün hıncı ve öfkesi ile esefle kınıyorum...
Dünyaya bu denli, pencere değil, ufacık bir delikten bakan farklı ve hasta bakışların tümünü , yüce Allah'a havale ediyorum...