Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Temmuz '10

 
Kategori
Özel Günler
 

Mevlüt'ün düğünü!

Plan yaparım ama uymam! Aksilikler de olur!

“Saat üçte çıkarız hanım. Önce bizim köye gideriz. Gece orada kalırız. Sabah erkenden kalkarız Hendek’teki amcamın oraya uğrarız oradan sizin köye gideriz!”

Tam altıydı evden çıktığımızda! Bir türlü hazırlanamıyorlar. Yavuz Sultan Selim yüz bin kişilik orduyu bir haftada hazırlamış Mısır seferine giderken!

Yavuzlanacağım bir gün ama!

İzmit’in içine girelim dedim. Yollar bitmemişti geçen girdiğimde, bakalım ne durumda? Çok güzel olmuş. Fakat bir şey dikkatimi çekti. İl müftülüğü hemen yolun kenarında!

“A, Selami; baksana müftülük yolun kenarında! Sola bak! Tabelası yukarıdan aşağıya!”

“Gördüm baba!”

“ İlginç geldi bana!”

“Şey içindir baba; yoldan gelen geçene dua ediyorlardır!”

“Duayı kaptık yani, öyle mi?”

“ Niye olmasın?”

Akyazı Ormanköy’den bizim köye sapılıyor. Oraya yaklaştım, hanıma baktım dikiz aynasından.

“Bizim köye gidiyoruz ha!”

“Bize gidelim bence! Düğünden sonra sizin köye gideriz!”

“O zaman Hendekteki amcama gidelim, oradan sizin köye geçeriz!”

“Olur!”

Bu huyumu çok severim! Şeytan bile şaşırır bu halime!

“Yahu bu Ahmet Hacıkışla’ya gitmeyecek miydi? Ne işi var Hendek’te?”

“Abi onun ipiyle kuyuya inilmez!”

Yengem çok sevindi. Bizi görünce ağladı. Suda pişmiş mısır ikram etti bize. Güzel bir bahçesi var, orada yalınayak dolaştım negatif enerjimi boşalttım! Haber verdim ama!

“ Yenge, buraya biraz negatif enerji bırakıyorum! Haberiniz olsun! Sonra demeyin kim bıraktı gitti bunları diye!”

“Önemli değil oğlum! Tavuklar yer onları korkma!”

Akşam yemeğini muhtar olan bacanağımda yedik. Köyün camisinin yanına bir bina yaptırıyor. Cemiyet işleri burada olacakmış. Telefon etti baldıza.

“Ahmet eniştenin karnı açmış. Ne yemek var evde?” Bana döndü!

“Bacanak kuru fasulye varmış!”

“Ya bacanak, ta İstanbul’dan gelip kuru fasulye mi yiyeceğim? Valla yemem! Taze fasulye de yemem!”

“Haber verdin mi de konuşuyorsun?”

“Muhtar adamsın. Senin buzluğunda her zaman et türü şeyler olmalı! Diyelim kaymakam geldi; ne yapacaksın?”

“Kavurma vardır herhalde!”

Gittim ki gerçekten kuru fasulye de var masada! Ama yedim!

Köyün kahvesinde bir saat oturduk yemekten sonra! Beş altı tane çay içtik! Bacanak yatsı namazına gitti!

“Selami, var mısın bizim köye gidelim oğlum?”

“Olur baba!”

“Gece amcamda kalırız öğleye doğru geliriz!”

“Pijamalarımızı alalım o zaman!”

Hanıma haber verdik!

“Biz bizim köye gidiyoruz! Ertuğrul sen de geliyorsun!”

“Hani yarın gidecektik!”

“Boş ver! Sen kal ağabeylerinin, kız kardeşlerinin yanında! Düğüne yetişiriz biz!”

Köyümüz kırk kilometre uzakta! Doğru bizim köye gittik. Gecenin on biriydi. Amcamlar yemek yiyorlardı. Bursa’dan, Adapazarı’ndan gelen kızları evdeydi! Çoluk çocuk kaynıyor ev!

Hemen çay koydular ocağa! Bir bardak çay içtim telefona sarıldım.

“Baldız; uyumayın ha, biz yarımda evdeyiz! Geliyoruz!”

Amcam kızdı!

“Ulan ateş almaya mı geldin? Yatakları serdiler!”

“Yok amca; şöyle bir uğrayalım dedim! Yarın gene geliriz!”

Tekrar döndük hanımın köyüne!

Dörtte yattık!

Hanımın Hamdi Ağabeysinin oğlu evleniyordu! İsmi Mevlüt! Takılırdım Mevlüt’e!

“Ya Mevlüt, senin ismini niye Mevlüt takmışlar Agasını?”

“Enişte, ben Mevlüt kandili gecesi doğmuşum!”

“İyi de, ya Regaib gecesi doğsaydın Regaib mi takacaklardı?”

“Ne bileyim enişte!”

“Ne komik olurdu değil mi?”

“Niye enişte?”

“Olmaz mı Agasını? Okulda kim diyebilir Regaib diye! Acayip kalacaktı ismin! Bilmiyor musun, Recep’e Ercap diyor sizin manavlar!”

“Doğru diyorsun enişte!”

“Doğum günlerini nasıl kutluyorsun Mevlüt!”

“Haziranın on beşinde enişte!”

“Olur mu Agasını? Her yıl on üç gün erken geliyor kandil ya!”

“Yok ya, biz ona bakmıyoruz enişte!”

Mevlüt’ün düğününde gururlandığımı da söylemem lazım!

Hendek’ten “Karadeniz Orkestra” sı geldi çaldı düğünde! Oyun havalarından bir tanesi “Kasap “ havasıydı! Gerisi hep Karadeniz müziğiydi! Gittim tebrik ettim gençleri!

“Uşaklar, sizlerle gurur duyuyorum! Bu Allah’ın Manavlarına müziğimizi öğrettiniz! Ama bu işi ilk ben başlattım biliyor musunuz? Otuz yıl önce ilk defa kemençe dinlettim bu Manavlara!”

“Abi, onu bir efsane gibi anlatırlar buralarda! Kahramanı sizdiniz demek!”

Çok gururlandım! Her oyunda vardım!

Az daha unutuyordum! Köyün camisinin hocasını da gördüm! Sanırım nikaha gelmişti!

"Hocam dikkatimi çekti! Ev caminin dibinde olduğu halde ezan sesi duymadım ben!"

"Abi pazar günleri ezan okumuyoruz!"

"Niye?"

"İş zamanı Abi! Millet yorgun oluyor! Pazar molası veriyoruz biz de! Ama yatsıyı okuyorum! Hadi yatın artık sabah iş var niyetine! "

Hocanın bu tavrı da çok hoşuma gitti!

Mevlüt'e mutluluklar diliyorum!

 
Toplam blog
: 1640
: 466
Kayıt tarihi
: 27.01.07
 
 

Doğum tarihim değişmedi ama çok şey değişti bu güne kadar. En başta, dede oluyorum! Evet; şaşırdı..