Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

30 Ekim '06

 
Kategori
Tarih
 

Millet kavramı ve Cumhuriyet Bayramı

Millet kavramı ve Cumhuriyet Bayramı
 

Bugün 30 Ekim, belki de bu yazıyı yazmakta biraz geç kaldım diyebilirim. Ülkemizin en önemli bayramı olan Cumhuriyet bayramını bir gün geçirmiş ve geride bırakmış olsak da hepimizin Cumhuriyet bayramı kutlu olsun. Sonuç olarak bakıldığında cumhuriyet bayramının bir günlük bir bayram olmasından öte bir yaşam tarzı olduğunu, değerlerini hergün daha da iyi anlıyor olduğumuzu ve bir gün değil hergün artan bir çoskuyla kutlamamız ve sahip çıkmamız gerektiğini düşünürsek hiçbir zaman geç olduğunu söyleyemeyiz.

İlk olarak bu blog girişini yazma gereksinimimi düşünürsek bunun nedenini ana sayfa haberi olan cumhuriyet bayramı ve taciz konulu habere bağlayabiliriz. Düşündüm ki bu mutlu bayram günün de bazı değerleri biraz daha irdeleyelim ve tekrardan hatırlayalım, ülkesel gelişimimiz için bazı konuları tekrardan kurcalayalım.

Öncelikle millet neye denir? Millet olabilmek için neler gereklidir bunun tanımını yüzeysel olarak yapmakla konuya giriş yapabiliriz...

Millet bir ruhtur, manevi bir prensiptir. Bu ruhu, bu manevi prensibi aslında bir olan iki şey teşkil eder. Bunlardan biri maziye, diğeri ise hale (bu güne) aittir. Biri, zengin bir hatıralar mirasının müşterek sahipliğidir. Diğeri, birlikte yaşama arzusu konusunda mutabakat ve bir bütün halinde devralınan mirası yüceltme iradesidir. İnsan kendiliğinden olmamıştır. Fert gibi millet de, cehdler, gayretler, feragatler ve fedakarlıklarla dolu uzun bir mazinin nihai halidir. Ecdat kültünden daha meşru bir şey yoktur. Bizi biz yapan ecdattır. Kahramanlıkla dolu bir mazi, büyük insanlar, şan ve şeref (hakikisini kastediyorum), işte üzerine millî bir ideal inşa edilebilecek beşeri sermaye budur. Mazide müşterek bir şan ve şeref, halde müşterek bir irade, birlikte büyük işler başarmış olmak ve yine başarmak istemek- işte millet olmak için gerekli şartlar bunlardır. İnsan, hakiki manasıyla, katlandığı fedakarlıklar ve çektiği ıstıraplar nispetinde sever. Kendi elleriyle yaptığı ve kendinden sonrakilere devrettiği evi sever. "Sizler ne idiyseniz, bizler de oyuz; sizler ne iseniz bizler de o olacağız" diyen Sparta şarkısı, o sadeliği içinde her ülkenin kısaltılmamış millî marşıdır. (Ernest Renan)

Kısaca bağlamak gerekirse sadece dil, din, tarihi değerler, toplumsal birtakım değerler ve tam anlamıyla iniltili olmasada benzer ekonomik yapıya sahip olmakla millet olunamaz. Millet olabilmek için bu faktörlere ek olarak aynı duygulara sahip olmak, psikolojik yapi ve değerleri taşıyabilmek ve olgusal olaylar karşısında benzer tepkileri verebilmekte gerekmektedir.

Bu uzun ve yorucu tanımsal ifadelerden sonra tekrardan konumuza dönmemiz gerekirse isterim ki "cumhuriyet bayramında ki tacizin nedenleri" sorusuna cevap arayabileyim ve ülkemizdeki eksiklikleri irdeleyebileyim. Bu sorunun cevabını düşündüğümde ilk aklıma gelen örnekleri yazmak gerekirse: millet bilincini aşılayamamış olmamız, sosyoekonomik dinamiklerimiz, eğitim stratejilerimiz ve çekirdek aile eğitiminde geçen süreçteki aksaklıklar.

İlk olarak benim görüşüme göre şüphe götürmezdir ki millet olabilme kavramı doğuştan gelen bir kazanım değildir. Sonradan öğrenilir, ilk olarak çekirdek ailenin girişimleriyle kazanımlar elde edilir. Birey için doğduğu andan itibaren en önemli değer ailedir. Kişi ailesel değerlerin kazanımından sonra millet olma konusuna ilk girişini yapar, çünkü dış dünyaya ilk adımını atmıştır. Buda şunu açıkça göstermektedir ilk olarak ailesel (ailede ki anne - baba olarak statüsel değer verdiğimiz bireyler) eğitim verilebilmelidir. İkinci olarak bu konu da eğitim henüz daha genç beyinlerimiz anaokulunda iken başlar. peki yeterli midir? Ne düzende uygulanabilmektedir? Bence yeterli değildir ve bu yetersizlikden ötürü yeterli düzeyde uygulanamamaktadır. İşte eğitim sistemimizde ki ilk açıklardan birisi ve kanayan bir yaramız.

Sonrasında ekonomik yapılar üzerinde durabiliriz. Türkiye'nin ekonomik yapısını sürekli inceler,sorgular ve çoğu kez bilinçsizce isyan ederiz fakat nettir ki isyan etmek ve sadece üzerinde fikir değerlendirmesi yapmak birşeyleri değistiremiyor. O halde ne yapılmalıdır? Ekonomi eğitimi henüz daha genç beyinlerimiz ortaokul sıralarında iken verilebilmelidir. İnsanlara ekonomi bir ders olarak değil, yaşamsal gereklilik olarak tanımlanmali ve sevdirilebilmelidir.Hazır ekonomiden bahis etmişken birde altını çizmek ve bir noktaya işarette bulunmak istiyorum. Bugün ülkemizde seçim zamanlarında kaçımız oyumuzu kullanırken partilerin ekonomik planlamalarini inceliyor, ödenek kaynaklarını araaştırıyor, bütçe planlamasını tartışıyoruz?

Bir başka değer olarak da devletimizin sosyal eksiklikleri. Ülkemizde halen yardım göremeyen , kaderine terk edilmiş belkide binlerce vatandaşımız var. Peki neden? Nedeni çok basit sosyal varlık olarak geçindiğimiz bu dünyada sosyal değerlere gereken önemi veremiyor olmamız ve devletin sosyal devlet olabilme yolundaki eksiklikleri. Peki ne yapalim? Bence insanlarin sadece biraz arastirabilir olmasiyla problemin ilk ve ana maddelerini gözden geçirmiş ve akabininde çözmüş olacağız.

Diğer bir konuda fırsat eşitliği? Peki nedir fırsat eşitliği konu ile nasıl bir ilgisi vardır? Belki de bu sorunun cevabini bireysel olarak araştırmali ve konuya ilintilendirmesini birseysel olarak yapabilmeliyiz.

Sonuç olarak bağlamak gerekirse artık Türkiye'm bu ve benzeri haberlere sadece belli bir pencereden bakmayı bırakmali, bu haberleri sadece ahlaki açıdan incelememeli, sorgulamaya, soru sormaya başlamalı, araştırmacı benliğini ön plana koyabilmeli ve sivil toplum örgütleri ve dayanışma ile ülkemizi geliştirebilmek için elinden geleni yapmaya çok geç olamadan başlayabilmelidir. Bu ağır ve kanayan yaralarımızı çözdüğümüzde bir daha ne bu tip haberleri okuyacağız nede değerlendirmeye alacağız ve emin olalim ogün geldğinde diğer devletlere ve uluslara karşı ufakda olsa birşeyler kazanabilmek için kendimizden verme politikamızı kullanmayi bir kenara koyalım karşıki tarafların bu politikalari bizlere uygulayacağını göreceğiz. Başta da dediğimiz gibi tekrardan Cumhuriyet Bayramınız kutlu olsun. Ne mutlu Türk'üm diyene...

 
Toplam blog
: 15
: 9597
Kayıt tarihi
: 30.10.06
 
 

Kadir Has Üniversitesi Uluslararasi İlişkiler öğrencisiyim, 1987 İstanbul doğumluyum...

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara