Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

15 Nisan '08

 
Kategori
Siyaset
 

Millet teferruat mıdır?

Millet teferruat mıdır?
 

Cumhuriyetin Sahipleri


"-Siyasete müdahale oluyorsa, bu, Hitler türü demokrasi dışı arayışların önünü kesmek içindir!.Milletin çoğunluğu Hitler'i iktidara getirirse bu da meşru mu sayılacak? Demokrasi kendini tahrip edecek kişilere yol vermemelidir.Yargı bunun yolunu kesmek için var!" diyor birileri…

O zaman şu soruyu sormak durumundayız:

”Adnan Menderes Hitler miydi? Yargılandı ve asıldı! Çünkü "onları oraya gönderen kuvvet öyle istiyordu!" Evet bir yargı kararı vardı, ama bu yargı kararı hukuku değil askeri darbe iradesini mahkeme kararına çeviren bir karardı.

-Demirel Hitler miydi? Bir askeri darbeye ve bir askeri muhtıraya muhatap oldu.

-Erbakan ve Çiller Hitler miydi? 28 Şubat Post-modern Askeri darbesine muhatap oldular!...”

Menderes, Demirel, Erbakan, Çiller Hitler falan değildi... Halktan oy almışlardı ve oligarşik yapıya karşı halk iradesini temsil etmekteydiler.Bunun bedeli, laiklik sopasıyla dövülmekti, dövüldüler; hem önceki , canından oluncaya kadar dövüldü.

Millet Hitler'i mi getirsin? Hangi millet? Hangi Hitler? Kim Hitler? Hitler'e özenenleri de biliyor bu ülke... "Milli Şeflik" günlerini de... Hitler özentiliği bir tek o zaman olmuş ve onu da millet ilk fırsatta sandıkta hesabını görüp o defteri kapatmış...

Lafı evirip çevirmenin hiç gereği yok:Türkiye'de asıl sorun milletle… Siyasi liderler, milleti cezalandırmak için cezalandırılıyor. Oyu - sandığı terbiye etmek için. 1960'tan beri yargı, siyasetin üstünde bir “Demokles'in Kılıcı” durumundadır...

”Askeri darbeye gelinceye kadar “Yargı” millet iradesini terbiye aracı olarak devreye girip görevini yapsın...Eğer Yargı da başaramazsa o zaman ortamı hazırlar zinde güçleri devreye sokup darbeyi yaparız…” Hesap budur ve Yargı üzerinden resmen siyasi operasyon yapılmaktadır.

Bu sistem, özde halkın aldatılabileceği, yanlış yapacağı yaklaşımından yola çıkarak oluşturulmuş, millete güvenmeyen, “halka rağmen halkçılık “ yapan, toplumu kendi inancına göre dönüştürmeyi amaçlayan ve kendi inandığı hayat tarzına milleti uymaya zorlayan bir sistemdir.

Türkiye'de en kolay şey, halk iradesini dışlamaktır.

Siz, Yargının, bir askeri müdahale operasyonuna karşı hukuku savunduğuna, darbe planlayanları yargıladığına tanık oldunuz mu?

27 Mayıs'ta Yargı nerede idi? Siyasetçileri yargılayıp asıyordu.

Ya 12 Mart'ta? Muhtıracılara onay yetiştiriyordu.

Ya 12 Eylül'de? Milli Güvenlik Konseyi'nin kararlarına gerekçe yazıyor ülkücü, solcu demeden gencecik evlatlarımızı sallandırıyordu.

Ya 28 Şubat'ta? Parti kapatıyor ve brifinglerde askerleri ayakta alkışlıyordu.

Bu mudur "Millet adına yargılama görevi" yapmak?

Son yirmi yılda Türkiye’de Dünyanın en büyük soygunları yapıldı.Bankaların içi boşaltıldı, hayali ihracatlar, hortumcular, sahtecilikler, rüşvetler, mafya-siyasetçi-bürokrat çeteleri, darbe ortamı hazırlayan çeteler, ihaleciler, Belediye soyguncuları, vergi yüzsüzleri bin türlü biçimde ülke soyulurken Yargı ne yaptı?

Hangisini yargılayabildi?

Kime ne ceza verebildi?

Kimden hangi parayı tahsil edebildi?

Zamanaşımından hemen bütün davalar düştü…

Baklava, simit çalan çocukları ceza evine göndermeyi beceren Yargı Türkiye her gün soyulmaya devam edilirken ne işle meşgul?

Darbe yapanlara, darbe ortamı hazırlayanlara, andıçlar yazanlara, darbe çığırtkanlarına, derin devlet süsüyle millete tuzak kurup ülkeyi karıştıranlara, iddianame hazırlayacak bir Savcı, onları zamanaşımına uğratmadan mahkum edecek bir hakim yok mu bu ülkede?

Darbe yaparak Anayasal düzeni, Anayasayı ortadan kaldırmak suç değil mi?

Darbe odağı olmuş kurumlara dava açabilecek bir savcı yok mu bu ülkede?

Her on yılda bir demokrasi yolunda ülkenin önünü kesenlerin, kesmeye çalışanların, millet iradesini yerle bir edenlerin yargılanmadığı, hesap vermediği bir ülkede demokrasiden, hukuktan, adaletten, kamu düzeninden, eğitimden, kültürden, çağdaşlıktan, özgürlükten söz edilebilir mi?

Yargı Adnan Menderes’leri, Deniz Gezmiş’leri, 12 Eylül sonrası Ülkücü ve sol görüşlü gençleri darağacına gönderirken, Nazım Hikmetleri vatansız bırakırken, Necip Fazıl’ları, Kemal Tahir’leri cezaevine gönderirken “Millet adına” mı, “Hukuk adına” mı, yoksa “Darbeleri yapan kuvvet adına” mı karar vermişti?

Gazete kupürleriyle, siyasi konuşmalarda söylenmiş cümleleri cımbızlayarak “devletin temel niteliklerini değiştirmek için odak” olduğu yorumuyla %55 oy almış Başbakanı asan yargı şimdi aynı “akıl-niyet okuma mucizesi”ni harekete geçirerek %47 oy almış bir siyasi partiyi kapatır mı?

Hepimiz biliyoruz ki Türkiye gene olağanüstü bir süreç içinden geçiyor.Türkiye’yi içine kapatmak, kendi iç kavgalarıyla ayağına pranga vurmak için yargı kullanılıyor.Bu nedenle de Anayasa Mahkemesi’nin kararı hukuki olmayacak.

Türk yargı sistemi için derinden akan böyle bir kuşkunun bulunması bile yeterli problem değil mi?

Bu durum vatandaşın çare kapısı, adalet kapısı olarak görmesi gerektiği yargıya vurulan büyük bir darbe değil mi?

Türk yargısının adalet dağıttığına hangi vatandaşı inandıracaksınız?

Yargı kanalıyla girişilen bir siyasi operasyonun toplumsal yansıması olan bu görüntü "Millet adına iş yapan" Yargı için çok şık bir görüntü müdür?

Yargı devreye girince içi titremeli ve durulmalı, sımsıcak olmalı insanın... Bizde yaşanan bu mu?

Milletin vicdanında da mahkeme vardır.Ve asıl olan milletin vicdanındaki mahkemenin vereceği karardır.Vicdan yargılamasındaki mahkeme kararı Devletin Mahkememsindeki karar ile örtüşmüyorsa mahkum olan yargının bizzat kendisi olacaktır.Tıpkı Adnan Menderes’in, Deniz Gezmiş’in idam kararı gibi…

Toplum Anayasa Mahkemesi kararından önce Anayasa Mahkemesi hakimlerini kimin atadığına bakarak karar sayısını önceden tahmin ediyor ve bu tahmin doğru çıkıyor ise verilen karar toplum vicdanında nasıl anlam kazanır sizce?

Yargının siyasi operasyon için bir araç olarak kullanıldığı kanaati toplumda derin bir inanç halindedir. AKP'nin bir biçimde tasfiye edilmesini isteyenlerin son raddede umut bağladığı ve heyecanla arkasında duruyor göründüğü bir yargı manzarası şu anda ortama hakimdir...

Bu süreçte, tıpkı askeri darbelerin askere bedel ödetmesi, askeri yıpratması gibi, Yargıya bir bedel ödeteceği kesin…Bunun, Yargı'ya, bir siyasi kampın, rakipleri tasfiye için devreye soktuğu operasyon aracı imajı yükleyeceği kesin.

Öncelikle yargı mensuplarının, bu durumdan kaygı duymaları gerekiyor mu?

Yargı bir ülkenin ve devletin en saygın kurumu olması hayati önem taşımaktadır.

Yargı kararı deyince yürekler durulmalı, ferahlamalıdır...Ama Türkiye'de siyasi operasyonlara konu olan Yargı uygulaması, bu saygınlığı yaralıyor.

Bu ülkede millet iradesi ne kadar belirleyicidir? Bu ülkede millet iradesi mi belirleyici olacaktır, yoksa bürokratik odakların dayatmaları mı?

AKP'nin yanlışları tabii ki konuşulabilir ve eleştirilebilir.Ama şu an olan hadise, AKP 'nin yanlışlarından ziyade çok partili hayata geçildikten bu yana, millettin ülkeyi yönetmek üzere görev alan kadroların tümünün karşılaştığı hadiseden farklı değildir.

AKP’yi Kapatma Davasının, toplumu, “Yargı reformu”, “Siyasi Partilerdeki Lider Sultası” , “Demokratikleşme” konularında bilinçlendireceği ve bileyeceği kesindir.

Milleti teferruat gören zihniyet hala dört bir koldan millet iradesini etkisizleştirmeye çalışıyorken “Türkiye'nin gerçek anlamda demokratikleşmesi” gibi bir büyük mücadeleyi, demokrat aydınlarla ve toplumla birlikte yürütmemiz gerekiyor...

Çünkü, Türkiye’ye çok acele demokrasi gerekiyor.

Çünkü, demokrasinin dayanağı olan iki temel değere, yani farklı yaşama tarzlarının meşruluğunun kabul edilmesi ve barışçı toplumsal birliktelik ilkesiyle bir arada yaşama ve birbirimize tahammül etme erdemine acil bir biçimde ihtiyacımız var.

Hangi parti demokrasiden yana tavır koyarsa ve elindeki gücü samimiyetle bu yolda kullanırsa milletin vicdanında kahraman olarak yer alacaktır. Unutulmamalıdır ki daha bir yıl önce Mehmet Ağar ve Erkan Mumcu isimli iki politikacı, Cumhurbaşkanlığı geriliminde tabanlarından kopuk , demokratik geleneklerine ve millet iradesine aykırı tavır sergiledikleri için, partileriyle birlikte Meclis'ten tasfiye edildiler.

Demokratikleşme mücadelesini AKP’nin tekeline bırakarak bu olağanüstü süreçte “Hayırlısıyla AKP kapatılsın ” kurnazlığıyla “herkes için demokrasi” tavrı almayan partilerin dün olduğu gibi yarın da milletin desteğini almaları son derece zor olacaktır.

 
Toplam blog
: 178
: 1496
Kayıt tarihi
: 01.10.07
 
 

Balıkesir doğumlu.1990 İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mezunu. Balıkesirspor Kulüp Yöneticili..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara