Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Kasım '17

 
Kategori
Deneme
 

Milletlerin Savunma Hattı

Bir milleti meydana getiren başlıca unsurlardan ilk ikisi; Dil ve din olarak tarif edilir. Dinde de dilin yeri önemi oldukça büyüktür. Ecdadımızın yazdığı Mızraklı İlmihali okumayan genç, dinini ve ecdadının bakış açısını nasıl öğrenecektir? İnsan hakları ile ilgili tapu kaynakları okuyacak insan sayısı da gittikçe azalmaktadır. Geçmişimizi okuyup anlayacak, yorumlayıp geleceğe ışık tutabilecek kişiler kalmayınca ne olacak? İlim ve irfan hazinemizden yararlanarak geleceğimize ışık tutmak için, uydurmacılığa ve dilimizin yozlaşmasına karşı çıkmak, milli vazifemiz olmalıdır. Dili korumak, vatanını korumakla, ecdadını korumakla, eştir. Elbette dillere yabancı olarak gelip daha sora değişikliğe uğrayarak yeni özellikler kazanan kelimeler vardır. O kelimeler artık o milletin malıdır. Hiçbir dil saf ve öz kalmamıştır. Saf ve öz kalması etkileşim halinde olan insan ırkından dolayı mümkün değildir. İngilizcenin yarıdan fazlası Fransızcadır. Fransızcanın neredeyse hepsi başka dillerden gelmiştir. Çoğu Latin ve Grek asıllıdır. En saf olan Arapçada bile İbrani, Süryani, Türk ve Avrupa menşeli birçok kelime vardır…

    Zannımca, Portakal yaprağı, çam ağacına konsa iğreti durur. Yani dilde de gelişmenin devamlı olması bünyeye uyması şarttır. Dilin uyum kuralları vardır. Kurallara uymadan yapılan bir müdahale dili yozlaştırır. Bazı akıl hastalarının durup dururken kelime uydurdukları gözlenmiştir. Kuralsız, kanunsuz kelime uydurmak bir çeşit hastalıktır. Uydurma kelimler dağdan gelip bağdakini kovarsa halimiz yaman…

    Devlete ilk ut derler. Eğer ilk ut yayılırsa devlet kalmaz. Yaşama her yeri kaplarsa hayatımız sona ermiş olur. Vicdan yerine bulunç gezerse, vicdansız oluruz. Mut sadetmiş. Mutlar her yanımızı kaplarsa, saadetimiz kaybolur. Nasıl dil tasvircileri kelimeleri bilinçli çıkarmak istiyorsa sağ duydu sahipleri de şuurluca uydurukçuluktan uzak durmalıdır.

    “Milletlerin hayatlarını koruyan dört savunma hattından en geride olanı, yani sonuncusu ve en mühimi milli şuurdur.”der Hüseyin Nihal Atsız. Bu söylemler her millet için geçerlidir. Bir millet ordusunu kaybedebilir, bağımsızlığını da kaybedebilir, fakat dilini sakladıkça o millet yaşıyor demektir. Dilini kaybeden bir millet ölmüş sayılır. Artık umutsuz, yitik ve bitap düşmeye mahkûmdur. Fakat eğer bir millet dilini zorlayıcı sebeplerle kaybetmeye mahkûm bırakılırsa ve milli şuura sahipse her şeye rağmen milli şuuru sayesinde elbet bir gün öz dilini yeniden öğrenerek gerçek benliğine dönebilecektir.

    Şimdilerde ülkemiz üzerinde dış kuvvetlerin uyguladığı saldırı politikasında genç neslin kültürünü, dilini, eğlence yoluyla veya farklı diğer yollarla aşılayarak, unutturmaktır. Ve ülke yönetiminde söz sahibi olan bireyler bu durumun farkına varmalıdır. Fakat onların farkındalıkları yalnızca sağduyu olduklarını bildirmek evresinde kalmamalıdır. Bugünümüz ve yarınımız için bu saldırıya yönelik ellerinde bulunan savunma hatlarını, dil, din, milli kültür, milli tarih, korumalıdır. Bu konuda kurumsallaşma faaliyetlerine de yakın zamanda geçilmelidir.

Çinli filozof Konfüçyüs’e:

-“ Bir ülkeyi idare etmeye çağrılsaydınız yapacağınız ilk iş ne olurdu?”diye sorulur.

    Cevabı: ”İşe önce dili düzeltmekle başlardım. Çünkü dil bozulursa, kelimeler düşünceleri anlatamaz. Düşünceler iyi anlatılmazsa, yapılması gereken işler yapılmaz. Görevler gereği gibi yapılmazsa, töre ve düzen bozulur. Töre ve düzen bozulursa, adalet yoldan sapar. Adalet yoldan çıkarsa şaşkınlık içine düşen halk ne yapacağını işin nereye varacağını bilemez. Bunun içindir ki hiçbir şey dil kadar önemli değildir.”

      Dil, yalnızca milletin savunma hatlarından biri değildir. Milletin öz nurudur…  

 

 
Toplam blog
: 14
: 142
Kayıt tarihi
: 01.11.17
 
 

TERAKKİ VAR TEKAMÜLE DOĞRU  ..