Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

14 Nisan '11

 
Kategori
Blog
 

Milliyet, "Kitap Fuarlarında niçin yok?"

Milliyet, "Kitap Fuarlarında niçin yok?"
 

Kitap, şimdiden İzmir'de, "En çok okunanlar" raflarında


Kuruluşumuz TÜYAP Tüm Fuarcılık Yapım A.Ş. ve Türkiye Yayıncılar Birliği işbirliği ile 16-24 Nisan 2011 tarihleri arasında Uluslararası İzmir Fuar Alanı’nda düzenlenecek 16. İzmir Kitap Fuarı, 16 Nisan 2011 Cumartesi günü saat 12.00’de düzenlenecek törenle kapılarını açmaya hazırlanıyor.

Bu sene 300 yayınevi ve sivil toplum kuruluşunun katılımıyla düzenlenecek fuarda; konferans, söyleşi, panel, şiir dinletisi gibi 130 kültür etkinliğinde ve imza günlerinde yüzlerce yazar okurlarıyla buluşacaklar ve 11.00-20.00 saatleri, 24 Nisan 2011 tarihinde ise 11.00-19.00 saatleri arasında ziyaret edebilecekler..

OKUR VE YAZAR BULUŞMALARI: Dokuz gün süresince yüzlerce yazar okurlarıyla buluşma fırsatı yakalayacaktır. Bu kapsamda Refik Durbaş, Murathan Mungan, Füruzan, Can Dündar, Yılmaz Özdil, Gülten Dayıoğlu, İlber Ortaylı, Zeynep Oral, Oya Baydar, Altan Öymen, Ahmet Telli, Yekta Kopan, Tuğrul Keskin, Latife Tekin, Ayşegül Devecioğlu, Nihat Behram, Hakan Günday, Ataol Behramoğlu, Muazzez İlmiye Çığ, Nazlı Eray, Mavisel Yener ve pek çok değerli şair, yazar ve bilim insanı İzmir Kitap Fuarı’nda etkinlik ve imza günlerinde yer alacaktır.


Buraya kadar here şey güzel. Geçen yıllardan bu yana, imza günlerine, Milliyet Blog’dan yetişmiş kalem sahipleri de, bu yıl, fuara iştirak edecek. Fuarda şimdi, ben de varım. “Ört ki ölem!” isimli kitabımla katılıyorum. 16 Nisan’da görücüye çıkıyoruz. Hiçbir toplantıda rastlayamadığım, yazılarını pek göremediğim, var’la yok arası mevcudiyetleri olan, ara sıra nadir olarak imzalarını blog’larda gördüğümüz İZMİR’li arkadaşlarımızı da tanımak istiyorum. Şimdiye kadar hep sanal’dık. Şimdi dokunmak, sesli olarak merhaba demek, kitabımdan imzalayarak vermek istiyorum. En önemlisi, tanışmak istiyorum. Aynı şehirde yaşıyoruz, birbirimizi göremiyoruz. Olacak iş değil bu.


İ M Z A GÜNÜM: 24 NİSAN Pazar ( ETKİ Yayınevinin salon 2 deki 301C Standı ) Saat 11.00 den 19.00’ a kadar oradayız. Kısacası, fuar müddetince (16 – 24 Nisan) arası da oradayız.
Mesela gazetecilik yıllarımda rastladığın akılda kalacak olayları, kitabıma almayı düşündümdü. Bundan 25 yıl önceki hayallerimin içinde, kitap yazmak vardı. Olayların özetini bir kenara yazmak yerine, satır başlarını aklımda tutuyordum. Sonra sonra bunları, çevremde bahsetti. Bu bahsettiklerimi, dostlarımın kitaplarında okuyunca, dayanamayıp sordum: “ Bari altına, ismimi yazsaydınız.” Dedim. Güldüler. “Olur mu hiç dediler. Anlatmasaydın. Biz hemen alır böyle yayımlarız. Ağzın açık böyle baka kalırsın” dediler

.
Hiç akıllanmadım. O günden bu yana hep ağzım açık dolaştım amma, kimseye anlatmamakla birlikte, kafamdakileri sıraya koyup satır başları haline getirmedim. Sonra sonra unuttum gitti.
Ama, kitabımın kapağı diye ayırdığım fotoğrafı kaybetmedim. Bir köşede 25 yıl bekledi. “ Kitabımın kapağı bu olacak” demiştim zira.


Milliyet Blog, yazma konusunda devamla dürtü vesilesi oldu bana. Bu bakımdan müteşekkirim. Bir mecburiyet içindeydim. Başlığı ben atıyor, ölçüsünü ben tayin ediyordum. En önemlisi, yazımın editörü bendim. Anlayacağınız, kendi göbeğimi, kendim kesiyordum.

Ulusal gazetelerde çalışırken editör yerine, 3-5 yazı işleri müdürü topluca yazıları edit ederler, bir editorya teşkil ederlerdi. Hepsiyle dost olmama rağmen, onlardan sıkılırdım. Belli kuralları ve empoze edici halleri vardı.. Prosedürlere sıkı bağlıydılar. Pek ilgimi çekmedi onlar. Sadece, iyi bir arkadaştılar..

Şimdikiler öyle mi ya. Vurdun mu, ağızlarından lokmayı da alırsınız. Bu bakımdan, bizim editörleri de seviyorum. Ağızları var, dili yok. Cemallerini göremiyoruz amma, nefesleri ensemizde. İyi yönetiyorlar zira, başlarındakilerin, sihirli bir saygınlıkları var. Edepliler ve işi biliyorlar…

Şu husus dikkat çekici. Yılardır Milliyetin Fuarda standı yok. Yazar ve çizerlerini tanıtmıyor. Fuarda yer vermiyor, onore etmiyor. Neden? Sadece, blog idaresi, haftalık bültenlerinde tanıtıyor. O kadar!


Yayınevinden ziyade, bloğumun sahip olduğu müessesenin standını görmek isterdim fuarda. Talihsizlik işte… Ört ki, ölem!
“Ört ki ölem” isimli kitabımın bu ismini, google’a yazıp tıklayın. Sayfalar dolusu “Ört ki ölem” çıkacaktır karşınıza. Ama, en iftihar ettiğim, kitabımı çok satan rafların sırasında olmasından gayri, arka kapağında ünlü hikayecimiz Tarık Dursun K’nın yazdığı şu satırlar, bana unutulmaz hazzı yaşatmıştır:

“Ört ki ölem’de Muzaffer Celleke, basın dünyasında biz yıllarını veren ustamız, toplumun büyük bir kayıtsızlıkla göz ardı ettiği, imkansızlık ve çirkinliklerin hesabını soruyor. Ulusal gazetelerimizden sonra Milliyet’in blog sayfalarından da tanıdığımız yazarın amansız ısrarlı takipçiliği, bu kitapta ağır basıyor” diyor büyük hikayecimiz Tarık Dursun K. Ve devamla da:
“İçtenlik”, Kitabın çatkısını oluşturmuş.. Sizi kuşatıyor, ısıtıyor da Ege’nin o sıcaklığını yüzünüze aksettiriyor. Esprili bir dille kaleme alınan kitabı, tebessüm ederek okuyacaksınız.” Böyle demiş romancımız. Demek ki, MB’ dan okunmuş yazılarımızı. Biz, okunmaz bilirdik güya. Kitabımız, kara mizah türünde, 312 sayfa. 15 lira.

Gelin, tanışalım. Birbirimize dokunalım. Kitap yazmayı akıllarına koyanlarla dertleşelim bu konularda. Yol gösterelim. Yaz, yaz, bu işin sonu, nereye varacak. Birlikte masaya yatıralım, Dertleşelim. Kitabım hakkında izlenimlerinizi almak isterdim. Bu hususu, kitabımı edinenlere hala sormaktayım. "Nasıl buldunuz kitabı?" diyerekten. Blog' cu olmayanlara da soruyorum. Aldığım cevaplar, mutlandırıyor beni. " Kitabı hiç sıkılmadan okudum" derken, diğerleri de: "Konuşma lisanı ile yazılmış akıcı bir uslubu var", "Kitap, bizi, bize anlatıyor. Onun için kitapla iç içe olduk, yakınlaştık". "İçinde komik şeyler var. Birebir yaşanmışlıklar var. O bakımdan daha zevkle ve dikkatle okunur hale getirilmiş kitap", " Kitap, bir kara mizah hüviyetinde. Günümüzün gerçeklerinı, sıcağı sıcağına aksettirirken, olayları irdeliyor. İnsanı, düşündüre düşündüre, okutuyor." , "Kitabı bir gecede bitirdim. Beni uykusuz bıraktınız.. Dinleneyim, bir daha okuyacağım" (Bunu diyen, 88 yaşındaki Nihat Şivet isimli Bartın'daki emekli bir kitabevi sahibi)

Hiç olmazsa tanışalım. İkinci kitabın parası bile hazır. Orası önemli değil bence. İnsan faktörü önemli. En çok MB üyesi, İzmir’deymiş. Bloğumuzun muhtarı İlyas Bayram söyledi.
24 Nisan Pazar günü imza günüme bekliyorum. Unutmayın.
Kalın sağlıcakla,
16. İzmir Kitap Fuarı hakkında her türlü bilgi için:
www.izmirkitapfuari.com


 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara