- Kategori
- Blog
Milliyet Blog'da domuz gribi açılımı

Deneme yazılarım, gezi notlarım derken, ilerleyen zamanın etkisiyle, tartışmaya açık bloglar da içine çekmeye başladı beni. Bir yanım kendi kulvarında naçizane devam et derken, diğer yanım yine aidiyet hissiyle bir blog üyesi olarak seyirci kalmamam ve konuyla ilgili görüşlerimi beyan etmem gerektiği söylüyor!
Malum! ülke çapında bir domuz gribi paniğinin etkileriyle başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere resmi ve sivil toplum örgütleri de bu konuda gerekli tedbirlerin alınması ve sağlık müdahaleleri yapılması hususunda bir seferberlik başlatılmıştır. Farklı bakış açılarıyla basın yoluyla da tartışmaya açık bir gündem oluşmaktadır. Bu itibarla MB ailesi içinde de konuyla ilgili fikir ayrılıkları bu tartışmayı farklı boyutlara taşımaktadır.
Geçenler de ana sayfa da dolaşırken “<ı>MB editörlerine Açık Mektupı>” başlıklı bir blog dikkatimi çekti. http://blog.milliyet.com.tr/MB_editorlerine_acik_mektup/Blog/?BlogNo=208528
Blog’un hemen başlangıcında verilen link’i tıkladığımda arkadaşımız MB blog yazarlarından Ahmet Secer’in “<ı>Domuz gribinin tek çaresi var! ı>başlıklı yazısın da Kur-an’ı Kerim den ayetler vererek zaten domuz etinin İslâmiyetde de haram sayıldığına dair savı ve çözüm olarak da kısaca domuzların itlaf edilmesi gerektiğine dair dipnotları vardı. Bunun üzerine adı geçen blogger halkı yanlış yönlendirdiğine, bilimin dışında ve insanları yanlış yönlendireceğine dair eleştirisel tepkiler içeren bir blog yazmış!
Birincisi Ahmet Secer; Dünya Sağlık Örgütü Başkanı ya da bu ülkenin Sağlık Bakanı değil! Ya da kitleleri peşinden sürükleyecek, ne dini ne de siyasi bir lider! Kendi çapında tüm blog üyelerine mesajlar gönderek sayfasının tanıtımını yapan çoğunlukla da dini konuları tercih eden bir blog yazarı. İlgi duyan okur, duymayan alâkasız davranır. Peki yarın öbür gün de birisi de çıkıp derse ki “<ı>niçin porno içerikli haber başlıklarını konu alan bloglar yazılıyorı> “ O yüzden tepkinin volümünü biraz abartılı buldum.
Olaya kendi açımdan objektif bir yaklaşımla değerlendirme yaptığımda müspet ya da menfi kişilerin duygu ve düşüncelerine saygı duyulmasından yanayım. Din, dil, ırk ya da mezhep olarak yargılanması yerine yine bilimsel kanıtlarla kaynak göstererek tezin yanlış olduğunu vurgulamak daha uygun bir üslup olabilir. Çünkü bu tür tepkilerin demokrasilerde düşünce özgürlüğü ile örtüşmeyen aykırı bir görüş olduğu kanaatindeyim. Öyle ki! internet küresel bir ağ! ve her kesimden bireylerin ulaşması da zor değil artık! Eğriyi ve doğruyu idrak edecek bireyler için mesele yok. Bu tür denetimler için henüz ulusal bir prensibimiz oluşmadığından zaman zaman basına yansıyan üzücü haberlere şahit olmak da mümkün olabiliyor.
Zaten Milliyet blog’un okuyucu potansiyeli de MB yazarları ve bunların yakın çevresi! Ufak tefek istisnalar dışında istikrarlı ve seviyeli bir kitle olarak görüyorum! Bu yüzden de tesir altında kalacak kişi ya da kişiler olmadığından endişe duymaya gerek yok. Ayrıca kaldı ki (bu yıl Antalya da aldığım duyumlar doğrultusunda) Antalya civarında kaçak üretilen domuz çiftlikleri dışında, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığından yasal olarak onaylanmış ruhsatlı domuz üretimi yapan çiftlikler olmadığından bu durumda ülkemizde itlaf edilecek pek fazla domuz da bulunmamaktadır. Bu itibarla kendilerine müsterih olmalarını tavsiye ederim.
Zaten konu sağlık olunca gerekirse uzman görüşler doğrultusunda toplum sağlığını tehdit eden unsurların bulnması halinde itlaf edilecekse de karar yetkili mercilerin. Nitekim de bilindiği üzere geçen yıllarda kuş gribi ya da deli dana vakalarında bu tür uygulamalarda gerçekleştirilmiştir. Bunun yanı sıra yine toplum sağlığını söz konusu olunca, ölümcül ve enfeksiyon içeren bir hastalığın teşhisinde hayvanlar değil insanlar bile karantina altında tutulmaktadırlar.
İddiaların dine değil bilime dayalı olması yönünde hemfikirim! Ancak eleştirisel tepkinin dozunu abartılı olmak yerine, saygı çerçevesinde, muhalif bir görüş temsil edilse de, somut bir icraatla ılımlı ve daha ikna edici bir yaklaşım sergilenmesi taraftarıyım. Çünkü bu platform da herkes eşdeğer düşünce hakkına sahip! Üslüp böyle olunca fikir olarak desteklense de şekil olarak antipatik gelmektedir.
Size gelince Sayın Ahmet Secer; Avrupa Yakası dizisinin dilber halası misali “ben lafımı ortaya korum beğenen gelir alır beğenmeyen bırakır kaçar” der gibi bir görüş ortaya atıp sayfanızı yoruma kapatıyorsunuz. Kaynak olarak Kur’an-ı Kerim den bir ayet-i tasvir ederek görüş bildirseniz de okuyucuya beyan ettiğiniz düşünceleriniz hakkında cevap hakkı doğduğunda soru ve yorumlara hatta eleştirilere açık olunması gerektiği kanaatindeyim! Saygılar sunarım.