Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Haziran '09

 
Kategori
Blog
 

Yorumların ve cevaplarının yayına alınma sorunsalı üzerine

Yorumların ve cevaplarının yayına alınma sorunsalı üzerine
 


Blog ortamında zaman zaman yazıların geç yayına girdiği, yorumların geç ulaştığı ya da hiç ulaşmadığı, yorumlara verilen cevapların ise yorumların sayfada görünmesinden uzun bir süre sonra yayına girdiğine dair şikâyetlere denk geliyorum.

Bu şikâyetlerin bir kısmını ben de yaşamaktayım. Ama söz konusu konulardan doğrudan değil dolaylı etkilenmekteyim. Yani yazılarımın ve yazılarıma yapılan yorumlara verdiğim cevapların yayına girme süresinde bir sıkıntı yaşamıyorum. Zaman zaman yorumlarımın geç ulaştığını düşünüyorum ama bunda sistemden kaynaklanan bir sorun mu var, yoksa yorum yazdığım yazının sahibi biraz ağırdan mı alıyor, bunu tam olarak kestiremiyorum.

Bu durumda beni dolaylı olarak etkileyen şikayet konuları, bazen benim yazılarıma yazıldığı belirtilen yorumların geç gelmesi ya da hiç gelmemesi ile, yazdığım yorumlara verilen cevapların geç yayınlanması.

Bu şikâyet konuları aslen benim değil, muhatap aldığım ya da beni muhatap alan kişilerin sorunu gibi görünüyor. Ancak sanal ve ekran üzerinden bir ilişki yaşansa dahi, iletişimin bir tarafında yaşanan bir sorun, iletişimin diğer tarafı içinde rahatsızlık verici oluyor. Bu nedenle, söz konusu aksaklıklarda, ilişkinin tamamına yansıyan bir sorunla karşı karşıya kaldığımız açık.

Örneğin bana gönderilen yorumların geç ulaşması ya da hiç ulaşmaması çok etkileneceğim bir nokta gibi gözükmese de, bir iletişimi baştan sakatladığı için, ben fark etmiyor olsam dahi etkilendiğim bir durum. Diğer yandan yorumu gönderen kişi açısından durum daha da vahim elbette. O da bir iletişimi başlatmak isteyen kişi olarak, attığı adımın nasıl bir karşılık göreceğini ya da nasıl bir sonuç elde edeceğini bilememenin tedirginliğini yaşıyor.

Yazdığım yorumların yayınlanmasına karşın cevabının gözükmemesi ise yine benim benzer bir tedirginliği yaşamama neden oluyor. Yani bu noktada sorunu, yalnızca yorumu ya da yorum cevabı geç yayınlanan kişinin sorunu olarak göremeyiz. Söz konusu olan, karşılıklı iletişim içine giren ve yazı üzerinden bir ilişki geliştiren kişilerin ortak yaşadıkları bir sorundur.

Ancak sorunun bir başka boyutu daha var. Ben bu sorunlarla, rastlantı denilebilecek bir düzensizlikle ve zaman zaman karşılaşmıyorum. Nedense benzer isimlerle sistematik bir şekilde yaşıyorum.

Örneğin blog yazarlarından sayın Diyojen, son zamanlarda bu aksaklıktan şikayetçi olan, iletişim kurduğum isimlerden birisi. Kendisine gönderdiğim yorumlara cevap verdiğinde, benim yorumum yayına giriyor ama onun cevabı oldukça geç yayınlanıyor. Sayın Diyojen bu sorunu bir başka kişi ile yaşamadığını belirtiyor. Bu arada yaşadığımız bu sorun için son derece ilginç bir çözüm önerisi de var, ona daha sonra değineceğim.

İnsan bu durumda, ikimiz arasında yaşanan bir iletişim için, bir denetim mekanizması işlediğini düşünüyor. Eğer öyle ise bu son derece garip bir durum, çünkü sayın Diyojen henüz yeni yeni diyalog kurduğum ve geçmişte diyalog konusunda sorun yaşamadığım bir isim. Evet, gerek kendisi gerekse ben siyaset konularına ağırlık veriyor ve birbiriyle uzlaşamayacak düşünceler ifade ediyoruz ortamda. Ama henüz sorun yaşamamış iki isim arasında, olası bir sorun için bir önlem yöntemi geliştirmek bana çok fazla anlamlı gelmiyor. Ki, elbette iki-üç kez üst üste yaşanan söz konusu aksaklıklar fazlası ile tesadüf değilse.

Söz konusu sorunun elde olmayan bir aksaklıktan kaynaklı olmadığını düşünecek olursak, yani bilinçli bir önlem ise –ki bu sorunu yaşadığım başka blog yazarlarıda var ve o isimlerle de farklı fikirlere sahip olmak ve siyasi gündemi konu edinmek gibi ortak paydaya sahibiz. Bu da bu yönde düşünme eğilimimi arttırıyor. - bunun doğru bir yöntem olmadığını düşünüyorum. Hele ki, daha önceki iletişimlerinde sorun yaşamamış olan isimlerin bu tip bir muameleye tabi tutulması, aslında dünyaya gelen tüm insanların hayatlarına hapishanede başlayıp, sorun çıkarmayacak kişiler oldukları anlaşılınca özgür yaşama terk edilmelerinden daha farklı bir yöntem olarak görmüyorum.

Bu örneği yalnızca yorumlar ve onlara verilen cevaplar için değil, tüm blog faaliyetleri için böyle değerlendiriyorum. Yani bu noktada esas olanın öncelikle özgürlüğün tesis edilmesi, özgürlüğün suistimali halinde ise kısıntıların gündeme gelmesi temel yöntem olmalıdır. Ve yine bu noktada denetleme görevinin editörlerle, blog üyeleri arasında paylaşılması da söz konusu olabilir. Şikâyet mekanizması daha kurumsal hale getirilebilir. Her yazının altında, o yazının yayınlanmaması ya da düzeltilmesini talep eden bir buton eklenip, açılan pencerede şikâyet eden kişinin bu talebini gerekçelendirilmesi istenebilir. Editörler denetim görevlerini ağırlıklı olarak bu şikâyetler üzerinde yapabilirler. Ki, bu yöntem blog ortamını daha katılımcı, üyelerini, site üzerinde sorumlu kılan bir yöntem olarak anlamlı bir çaba olacaktır.

Eğer ki blog ortamı için bu yöntem uygun bulunmuyorsa, bu kez üyeler arasındaki ilişkilerde eşitlik sağlanmaya çalışılmalıdır. Örneğin cevaplanan yorumun, ancak cevabı ile birlikte yayınlanması bir yöntem olabilir. (Bu aslında negatif bir çözümdür yani eşitliğin, herkesin haktan mahrum bırakılması ile sağlanması aslında bir eşitlik değildir, doğru olan herkesin haktan faydalanmasının sağlanmasıyla elde edilen eşitliktir. Bu nedenle doğru tercih hemen yayınlanan yorumun cevabının da hemen sayfaya çıkmasıdır)

Editörlerimizin, bu noktada daha esnek uygulama yöntemlerini yaratmaları gerektiğini düşünüyorum. Aksi takdirde, gerek adil olmayan, gerekse de aksak ve yavaş işleyen bir sistem, gittikçe çekiciliğini ve cazibesini yitirecektir. Bu noktada hangi konu olursa olsun, gelişen tartışmaların, olumsuz örneklerine karşın blog ortamını yaralayacak gelişmeler olarak görmemek gerekir. Aksine söz konusu tartışmalar, üyeler arasındaki diyalogu geliştiren, dışarıdan ilgi ile izlenen ve dolayısı ile sitenin çekim merkezi olmasını sağlayan şeylerdir.

Sayın Diyojen’in söz konusu şikayet üzerine geliştirdiği yöntemi ise bir sonraki yazıda ele almak istiyorum.

 
Toplam blog
: 453
: 1826
Kayıt tarihi
: 14.11.06
 
 

36 güneş yılı. 27 yıl G.antep, 9 yıl İstanbul. İstanbul, 90’lı yıllarda yaşandı, bitti.  Hep şe..