- Kategori
- Söyleşi
Milliyet Blog Yazarı, Mustafa Mumcu [3]
![Milliyet Blog Yazarı, Mustafa Mumcu [3]](https://iblog.milliyet.com.tr/imgroot/blogv7/Blog333/2011/09/11/10/83488-3-4-34113.jpg)
Milliyet Blog Yazari, Mustafa Mumcu
Nisan 2007 yilinda Milliyet Blogda yazmaya baslamis Sayin Mustafa Mumcu. Bugün itibariyla
C: Kendimi çok seviyorum. Her türlü üçkâğıtçılığı bilmeme rağmen, en zor durumlarda bile yapmamaya çalışırım. Kendime olan sevgi ve saygım engeller bunu. 2. Politikayla ilgili, hangi projenin daha çabuk gerçekleşmesini istersiniz? C: Her şeyden önce dokunulmazlıklar sınırlandırılmalı, beni benden akıllılar temsil etmeli. Siyasal bilgiler tahsil etmemiş olanlar milletvekili seçilememeli. Meclisteki PKK uzantıları, Aşiret ve tarikat temsilcileri bir daha Meclis’e gelememeliler. C: Ben çok sinirlensem de raydan çıkmam, zira tren değilim. Ama beni en çok üzen şey ne biliyor musunuz? Türkiye’de sosyal yaşamın hemen her alanında dinden bahsediliyor. Aslında din Allah ile kul arasında kalması gereken bir olgu, bir inanç. Kimse inancında yönlendirilmemeli. Adam, eşcinsel ama dindar olduğunu söylüyor. Kadın, yarı beline kadar açık sabah programı sunuyor, devirmediği çam ağacı, kırmadığı fındık, ceviz kalmamış, “Allah, Peygamber” kelimelerini, iyi insan olmayı ağzından düşürmüyor. Çoğunluğumuz samimi değiliz... C: Ülkenin hemen her problemiyle ilgilenen bir Ticaret Odası Başkanı olduğu için SİNAN AYGÜN’ü, Türk Müziğine katkıları ve skandalsız yaşamı için SEZEN AKSU’yu ödüllendirirdim. C: Rahmetli Hulki SANER’in katkılarıyla Almanya’da Türk Videoculuğu’nu kurmam ve 1995’den sonra da Türkiye’de Renkli/Resimli Kartvizit olayını başlatmam bana gurur veriyor. İyi bir ticaret adamı olmadığım için videoculuk beni 3 yıl Alman hapishanesinde ikâmete zorladı, kartvizit olayında da ben başlattım, kahrını çekip Türkiye’ye tanıttım. Başkaları malı götürdüler. C: Ben hiç büyümedim ki, hâlâ çocuğum. Ama ilk çocukluk günlerimde hep doktor olmayı istemişimdir. C: Bence dinlenmenin en iyi yöntemi yorulmamaktır. Hiçbir iş ölesiye çalışmaya değmiyor. Bir günde ayağınızın altından kayıp gidiveriyor. Münih hapishanesinde ilk geceyi geçirdiğimde “Oh be nihayet deliksiz uyku çektim. Ne alacaklılar gelecek, ne pazarlamacıların, elemanların problemi var! Ne kirayı nasıl ödeyeceğim derdi!” diye düşünmüştüm. Çok çalışalım ama bilinçli olarak, yorulmadan. Zaten yorularak çalışırsak randıman alamıyoruz. İşler bitmez. Yorulduğunuzda bırakacaksınız!:)) C: Avrupa’da görmediğim ülke kalmadı diyebilirim, birkaçı hariç. Öncelikle ülkemin tüm yörelerini gezmek, halkımızı daha yakından tanımak ve bu konuda kitap yazmak isterim. Türkiye dışında görmeyi çok arzu ettiğim hiçbir ülke yok. Ülkemin her karış toprağını gezmek, görmek isterim, ölmeden önce. C: 3-5 yıldır ekonomik sıkıntı çekiyorum. Lüzumlu şeyler dışında pek alışveriş ettiğim yok. Bilgisayarla ilgili malzemeler satın almak keyiflendirir beni. Bir de hepsini okuyacak vakit bulamasam da her gün onlarca kitap satın almak isterim. C: Rahmetli Barış MANÇO’nun DAĞLAR DAĞLAR şarkısını. Bende çok büyük anısı var. Hayatımın aşkı İrlandalı Elizabeth de ezbere bilirdi bu şarkıyı, ikiz kız kardeşleri de. Her söyleyişimde de uçar giderim. Ağlarım da! C: Hayat, çok değer verilmeyecek kadar değerlidir. Yaşamaya bakalım! (Mustafa Mumcu) C: Hiçbir ressamın eserine çok para vermek istemem. Benim param duvarda resim olarak asılı, kolda bilezik, boyunda beşi bir yerde olarak takılı ve külçe altın olarak kasalarda tıkılı olmamalı. Evde antika eşya olarak da durmamalı, hep hareket halinde olmalı. Sadece bana değil, çevremdekilere de faydalı olmalı. İşe yatırım yapmalıyım, birlikte çalıştığım insanlarla birlikte yaşarken beraber yemeliyim miras bırakacaklarımı. Miras olarak sadece yazılı eserler bırakmalıyım. C: Gözlerden uzak bir yerde. Kimseye fazla reklam olmadan. Göbek havaları, video çekimleri, metrelerce altın kolye, sayısız bilezik, geline takılan kâğıt para görgüsüzlüklerini görmeyeceğim bir yerde. C: Pişiremeyeceğim yemek yoktur. Gastronomi ile ilgilendim yıllarca. Münih’te restoran işlettim, Burghausen’de diskotek. Karnıyarık, İzmir Köfte, biber-kabak-patlıcan-domates dolması. Pişirdiklerim lezzetlidir ama bir kadın elinin değdiği yemek lezzetinde olmaz tabii. C: 8-10 yıldır bir İzmir Semt Rehberi projem var. Bunu gerçekleştirmeden ölürsem mutlaka gözlerim açık gider. C: Kimsenin hayatını yaşamak istemem. Öyle takıntılarım yok. Kendi hayatımdan ve kendimden memnunum. Sadece kendi hayatımı yaşamam gerektiği gibi, daha saygın ve ekonomik problemsiz yaşamak isterim. C: Lise sıralarında okuduğum DALE CARNEGIE’nin 1. Üzüntüyü Bırak Yaşamaya Bak, 2. Dost Kazanmak ve insanlar Üzerinde Etkili olmak Sanatı, 3. Hatiplik Sanatı. Herkese öneririm. C: Pazarları, öğleyin RUHAT MENGÜ ile SÖYLEŞİ (Star TV), OBJEKTİF (Kadir Çelik), Siyaset Meydanı (Ali Kırca), 32. Gün (M. Ali Birand), Ceviz Kabuğu (Hulki Cevizoğlu), Popstar, Akademi Türkiye, Buzda Dans, Oryantal Dans Yarışması, Okan Bayülgen’in gece programları, BEYAZ SHOW. Dizilerden şu anda sadece ELVEDA RUMELİ. Bir de kahrolmak için sabah programları seyrederim. Bilhassa “Lerzan BACI, görmedim ben senin gibi GACI” “Sabahların Sultaniye Üzümü Meda Bayan” en çok bayıldığım ve ayılmakta zorlandığım programlardır. C: Yasemin Bozkurt’un sunduğu haricindeki tüm gündüz programlarını izlemek istemem ama yine de meraktan izlerim. C: Tuba Büyüküstün. Kadın olarak da çok beğeniyorum onu. C: Aklımda kalmış bir isim olmadığına göre, beni pek etkileyen bir erkek oyuncu yok. Gençliğimde Alain Delon, Jean Paul Belmando hayranıydım. C: Büyük kurtarıcımız MUSTAFA KEMAL ATATÜRK başta olmak üzere, bilge kişileri (Eflatun, Mevlana vs) çok severim. Ama kimsenin hayatını da örnek almam. Sevdiğim takdir ettiğim kişilere de körü körüne itaatkâr olmam. Yani Atatürk şöyle demiş, Mevlana böyle demiş, Descartes şunu demi,ş ben de öyle diyeyim takıntılarım yok. Her söyleneni, yapılanı kendi akıl süzgecimden geçirip değerlendirecek zekaya sahibim. 23. Başkaları sizin hakkınızda ne söyler, nasıl bilirler sizi? C: Genellikle çevremdekiler yüzüme gülseler de arkamdan çekiştirirler beni Saçlarımın uzunluğu, dobralığım, çağdaşlığım, ümmet değil de birey olmam, liberal görüş açım, en kötü şartlarda bile pes etmeyişim, birçok becerimin olması, lisan bilmem, Almanya’da yıllarca yaşamış olmam vs çevremdeki insanlar için itici unsurlar oluyor. Benimle her konuda konuşamayan, sadece parası kadar konuşabilen, parası olmayınca da susma hakkını kullananlar, benim için ”kafayı yemiş”, “kendini hâlâ Almanya’da zannediyor.” “Onunla anlaşmak için her dediğine ‘evet’ demen gerekir” gibi lâflar edebiliyorlar arkamdan. Ama beni yakından tanıyan, kendinden emin kimseler kötü birisi olmadığımı anlıyorlar. Kendinden emin değil, kompleksli biriyse, saçma sapan konularla beni sadece meşgul ediyorsa, onlar da beğenmezler. Zira yüz vermem ve darılmasın diye saçmalıklarına alet olmam. Darılırlarsa darılsınlar, benden uzak olsunlar. C: Çok katı yürekli olamıyorum. Karakedim bile suiistimal ediyor beni. Yiyip, içip, yan gelip yatıyor. İşi bitince sokaklarda sürtüyor. Ama karnı acıkınca gelip, o mahzun tavrıyla yüzüme baktığında affediveriyorum kendisini. İnanın karakediyi eve almamaya en az 10 kere karar verdim ama duygusallığım ağır bastı. Bir de bana zarar vereceğini bile bile, doğru olarak bildiğim konularda susamıyorum. Bu yüzden de çok maddi, manevi kayıplarım oldu. Bu huylarımı değiştirmek istemiyorum ama istesem de bu yaştan sonra değişmezler. a) Yol çizgileri Avrupa’da olduğu gibi silinmeyecek şekilde, asfalt oyulup içine beyaz çimento benzeri madde doldurularak yapılmalı. Bugün çizilen yarın silinmemeli. b) Trafik, yönlendirme, tanıtım işaretleri uygun yerlere ve yeterli miktarda konmalı. Örneğin tam sağa dönmek istediğiniz yolun köşesinde sağa dönülmez işareti olur mu? Bizde oluyor. Bu işaretler birkaç yüz metre geriye konmalı ki sürücü gerekirse şerit değiştirsin. c) Trafik lambaları mantıklı ayarlanmalı ve yaya olsun, sürücü olsun herkesin uyması sağlanmalı. d) Kaldırımlar alçaltılmalı, insanların kullanabilmeleri için de dükkânların kaldırımlara taşmaları etkili önlemlerle imkânsız hale getirilmeli. e) Trafik polisi kaldırılmalı, tüm polisler trafik polisinin görevini de yüklenmeli. Almanya’da Düşünceniz için teşekkür ederim ama 62 yaşındaki bir insan ne kadar genç görünmeye çalışsa da genç değildir artık. Sakalımda fazla beyazlık var. Koyu kahverengiye boyarım kendim. Arada kırlıklar da kalır. Tabiiye yakın bir görüntü. Üzüntünün olduğu yerlere uzak yaşarım. Yakınımda olsa bile yok sayarım çoğu kez. Üzüntüye doğru koşmam. O bana doğru koşarsa da durmam, kaçarım. Bazen de yakalanırım tabii. Pozitif düşünürüm. Eleştirilerim yapıcıdır genelde. Ama benim yapıcı eleştirim bazılarınca başka türlü algılanabilir. Zira Türk insanı eleştiriye tahammül edemiyor. ESPRİ BENİM YAŞAM TARZIMDIR. Ama alay ediyorum şeklinde algılayanlar da oluyor tabii. Herkes espriyi sevmiyor. Mesela SİVYUS ve LAVİNYA kardeşlerimiz benim esprilerime gülmezler, ağlarlarJ) ANI: Gündemde taciz var ya. Gençliğimde Fuar Lunaparkta uçan sandalyelere bineceğiz, kuyruktayız. Benim önümde amca oğlu Zeki var. Onun önünde de çok güzel bir kız. Benim serseriliğim mi tuttu ne, elimi uzatıp affedersiniz kızın kalçasına dokunuverdim. Vallahi maksadım tacizcilik değil, Zeki’ye şaka yapmaktı. Kız bir Osmanlı tokadı patlattı Zeki’ye. O da ses çıkaramadı. “Ne oluyu be?” Filân diyerek ikimiz de ayrıldık sıradan. Ama Zeki bana çok kızdı. Eşek şakası olmuştu. Ben de size çok teşekkür ederim Mine Hanım. Sizinle ilk sanal tanışmamız benim "Kahvalti" yazımla başlamıştı. Saygın bir şekilde devam ediyor.
ve bunun disinda kendi özel web sitesinde de enteresan yazilari mevcut.: http://mustafamumcu.blogcu.com/2106101/
Sorularıma detayli cevaplar aldim. Bundan böyle fazla ön bilgi vermeme gerek kalmadigini düsünüyorum. Sayin Mustafa Mumcu'nun kendine has, samimi -icten tarzi ve cevaplariyla sizleri basbasa birakmak istiyorum.
1 .Kendinizi eksi ve artılarınızla sever misiniz?
3. Sizi çok sinirlendiren, raydan çıkaran şey nedir?
4. Hangi sebepten dolayı kimi ödüllendirmek isterdiniz?
5. Hangi başarınız veya yeteneğiniz size gurur veriyor?
6. Çocukken, büyüdüğünüzde ne olmayı düşünürdünüz?
7. Dinlenmek için tercih ettiğiniz bir yöntem var mıdır?
8. Öncelikle, hangi ülkeye seyahat etmek isterdiniz?
9. Sizi çok sevindiren, keyifle satın aldığınız şey nedir?
10. Hangi şarkıyı severek söylersiniz?
11. Bize bir bilgelik sözü söyler misiniz?
12. Hangi ressamın eserine çok para vermek isterdiniz?
13. İkinci evinizin nerede olmasını arzu ederdiniz?
14. En iyi pişirdiğiniz yemek hangisidir?
15. Şimdiye kadar gerçekleşmeyen, fakat mutlaka gerçekleştirmek istediğiniz şey nedir?
16. Bir ay süreyle kimin hayatini yasamak isterdiniz?
17. Sevdiğiniz, övdüğünüz üç kitap ismi verebilir misiniz?
18. TV de hangi programlara takılırsınız?
19. Hangi TV programlarını izlemek istemezsiniz?
20. Beğendiğiniz bayan oyuncu kimdir?
21. Beğendiğiniz erkek oyuncu kimdir?
22. Geçmiş tarihte yaşayan; sevdiğiniz, takdir ettiğiniz kişi kimdir?
24. Hangi huyunuzu beğenmiyor veya değiştirmek istiyorsunuz?
Sürpriz sorularim:
1. Ülkemizde, özellikle büyük sehirlerde yasanan trafik kaosu icinde araclarin sebep oldugu hava kirliligi ve gürültüsü, bir yandan insan sagligi olumsuz etkiliyorken, diger yandan cok degerli zamanlari yollarda heder oluyor. Yasadiginiz sehir Izmir'de, gözlemlerinize göre ilk etapta cözüm getirilmesi gereken önemli trafik sorunlari sizce hangileridir?
olduğu gibi.
2. Mustafa Bey, Blog sayfanizdaki resimde yasinizdan cok genc görünüyorsunuz. Bedensel, zihinsel saglikli ve dinc kalmak icin benimseyerek uyguladiginiz bir metot veya yaşam tarzınız var mıdır?
3. Bilirsiniz her espri herkesi güldürmez görecelidir. Görebilenler için yaşam zaten esprilerle doludur diye düşünüyorum. Bu güzel sohbetinizi, gülümseten bir anınız veya sevdiğiniz bir fıkra ile noktalamak istermiydiniz?
Değerli Mustafa Bey, bu güzel söyleşiye katilmak istemeniz beni sevindirdi. Birlikte yaptigimiz bu güzel calisma icin size bir kez buradan da çok teşekkür ediyorum. Hep sağlıklı ve mutlu kalmanizi diliyor,
sevgi ve saygilarimi sunuyorum.
06.01.2008
23:42