Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ekim '08

 
Kategori
Blog
 

Milliyet Blogdan istifa yazısı

<ı>

<ı>

Veda Yazım

Milliyet Blog’a 07/09/2006 tarihinde üye oldum. Bu güne kadar 76 tane yazı gönderdim. Bunlardan 74 ‘ü yayınlandı (19’unu daha sonra taslak haline getirdim, 55’i halen yayında).

2 tanesi ise reddedildi. Red gerekçeleri aynen şöyleydi:

<ı>“Sayın Verşan Gür, Yazınız, Milliyet Blog sitesi için belirlenen yayın çerçevesine uygun bulunamamıştır. “

Saygıyla karşıladım. Buraya üye olurken koşulları kabul etmiştim. Yayın ilkelerine aykırı bulduklarına göre yapacak bir şey yoktu. Zaten reddedilen <ı>“Islatma Literatürü” adlı yazımı –açık söylemek gerekirse- ben de pek beğenmemiştim.

Ama “<ı>Müridliğin Yadsınamaz Huzuru” adlı yazımı titizlikle elden geçirmiş Milliyet Blog’u hukuki sorumluluk altına sokmayacak değişiklikler yapmış, isimleri çıkartmıştım. Yazı mürşit bulma ve mürit olma psikolojisini analiz etmeye çalışan, bir insanı, insani vasıflarının en başında gelen bireysel kimliğini bırakmaya, düşünce mekanizmasını bir başka insanın emrine sunmaya, ruhunu, bedenini, en temel kişilik haklarını gönüllü olarak başka bir insana terk etmeye irdeleyen, kul olmanın psikodinamiklerini keşfetmeye çalışan biraz da ironik bir yazı idi.

Reddedildi, canım sıkılmıştı ama yapacak bir şey yoktu. Milliyet Blog’un ilkeleri böyleydi demek ki...

Bu iki yazım dışında bir sorunum olmadı. Belli ki yazılar titizlikle bir ön elemeden geçiyor ve yayına veriliyordu. Hatta bu konuda Milliyet Blog editörlerine teşekkür borçlu olduğumu da belirtmek isterim. Çoğu yazım –diğer blog yazılarında bahsedilen uzun süreler- beklemeden yayına veriliyordu. (Kendilerine –giderayak- bir de eleştiri yönelteyim; başlıklarda bütün kelimelerin ilk harfinin büyük harf olması gereğine dikkat edilmiyor.)

Bu arada yazılarıma katkı veren değerli yorumlar yapıldı, mesajlar aldım, bayramlarım, yeni yılım kutlandı, bir çok dostum oldu. Milliyet Blog ortamını seviyordum. Ayrıca Milliyet Blog’da bir çok değerli yazarı tanıma şansım oldu, çok kaliteli yazılar okudum. Bu yazıları izleyerek Milliyet Blog’un <ı>yayın çerçevesi hakkında bir fikre de ulaştım.

Ta ki 13/10/2008 tarihinde yayınlanan bir yazıyı görene kadar.

Şimdi burada sansüre, fikir ve sanat eserlerini, düşünceleri yasaklamaya tamamıyla karşı olduğumu, tek ölçütün telif hakları, kişilik haklarına açık ve tartışmasız saldırı ile açıkça suça teşvik olması gerektiğini savunduğumu, farklı fikirleri okumaktan zevk aldığımı ve bunların geliştirici bir etki yaptığını düşündüğümü belirtmek isterim ki aşağıda yazdıklarım bunun ışığında ele alınsın.

Evet; Milliyet Blog’da sık sık tanıtımı yapılan bir yazı dikkatimi çekti. Yazıda bir efendiye kul olmanın, bir mürşide mürid yazılmanın yöntemi anlatılıyordu. Şeyhin bir fotoğrafının da konulduğu yazı ilginç bir yazı sayılabilirdi. Yazarın ve yazının adını verip vermemekte tereddüt ettim ve vermemeye karar verdim, amacım başka birisinin yazısının sansürlenmesini önermek veya değerini küçültmek değildi. O yazının tartışılmasını da hiç istemiyorum. Esasen yazarın diğer yazılarını ve samimi, naif ama kuvvetli üslubunu çok beğendiğimi de kaydetmem gerekir.

Sorun Milliyet Blog’un nasıl ilkeleri varsa, benim de ilkelerimin bulunmasıydı. Mürid olmayı savunan bir yazı yayınlanacaksa bunu eleştiren bir yazının da yayınlanması gerekirdi. Eğer yayınlanmıyorsa benim artık burada bulunmama imkân yoktu.

Milliyet Blog’un çalışkan editörlerine, değerli yazarlarına, aralarında yer almaktan her zaman büyük zevk aldığım tüm blogculara teşekkürlerimi sunmak isterim.

Hoşça kalın.

 
Toplam blog
: 35
: 4404
Kayıt tarihi
: 07.09.06
 
 

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdikten sonra İstanbul'da 21 yıldır serbest avukat olar..