Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Şubat '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Milliyet gazetesine teşekkür

Milliyet Gazetesine teşekkür ediyorum. Web sitelerinde “Blog” diye bir bölüm ayırdılar, yazı ile fikirler ve diğer konularda yazı yazma olanağını isteyene verdiler…

Elbette ki bunun da bir kuralı olacaktır. Blog’da yazmak isteyenler bu kurallara uymak kaydıyla yazılı olarak düşüncelerini ve diğer anlatımlarını yazılı aktarmak istedikleri her şeyi, başkaları ile paylaşabiliyor.

Bir bakıma bunun adı da “Konuşan Türkiye” olsa gerek. En azından ben öyle düşünüyorum…

Ben de, özellikle “Politika” konusunda Milliyet Gazetesi’nin web sitesinin “Blog” larında da olsa yer almaktan son derece mutluyum. Yazdığım yazıların okunma raporlarını da görünce, birçok kişiye ulaştığımı görüyor ve mutlu ve umutlu oluyorum.

Değerli dostlar…

Ben, Türkiye’nin geleceğini, herkesin elinden geldiğince politika içinde olmasında görüyorum. Politika, illa ki bir parti çatısı altında olması gerekmiyor. İlla ki parlamento çatısı altında da olması gerekmiyor. Yapacağınız iş, olaylara evinizin oturma odasındaki pencereden bakmak değil de, sokağa kadar zahmet edip olayların içinde olmaktır.

Bu tarifimi sakın ola ki “Sokak gösterileri” olarak düşünmeyiniz. Öyle bir şey demiyorum. Benin “Sokağa kadar zahmet edin” dediğim, olaylarla ilgilenin anlamındadır.

Yani, ülkenin geleceği ile ilgili konularda görüşlerinizi ortaya koyabileceğiniz her platformun içinde yer alınız.

Diyebilirsiniz ki “Yapsak ne olur, imam bildiğini okuyor.”

Şunu bilesiniz ki, imam bildiğini, sizin de bildiğinizi bildiği zamana kadar kendi bildiği gibi okuyacaktır. Eğer sizin de bildiğinizin farkında olursa, o zaman bildiği gibi değil gerçekleri konuşmak zorunda kalacaktır.

Bu düşünce içinde de ben, bildiklerimi ve düşündüklerimi buradan sizlerle paylaşmak istiyorum ve paylaşıyorum da…

Bir farkla…

Ben, 1961 yılından bu yana “Anadolu” basınında köşe yazan birisiyim. 1961-64 yılları arasında Milliyet Gazetesinin Muğla Muhabirliğini de yaptım. Muğla Postası gazetesinde ustamız rahmetli Mehmet MENTEŞELİ’nin köşesi olan “Çimdik” de yazmaya başladığımdan bu yana, yazılarımda hep “Doğru” olanları yansıtmaya ve “Basın Mesleği”nin etik kurallarına uymaya özel çaba gösterdim.

1984-87 döneminde fiilen politikanın içine girerek Kayseri’de Belediye Meclisi üyeliği yaptım. Ancak, “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar” hesabı, beni politikanın içinde yaşatmadılar. Ancak yılmadım ve “Köşe”den de olsa arı kovanına çomak sokmaya, yetişemediğim yerden cerek –uzun sopa- ile laf uzatmaya devam ettim.

Bu çerçeve içinde yazdığım yazılarımdan dolayı her hangi bir “Takibata” da uğramadım. Çünkü yazmadan önce inceleme ve hatta muhatabına da fırsat verme gayretinde oldum. Yazdığım yazılar her hangi “Mesele”yi içeriyorsa, özellikle “Belgelendirmeye” dikkat ettim. Belgelendirmediğim hiçbir konuyu “Dedikodu” kapsamında da yazmadım.

Bütün bunları sizinle niye paylaşıyorum?

Geçenlerde “Bir bilmecem var çocuklar” başlığını taşıyan bir yazı yazdım. Yazım “Blog” ilkelerine uymadığı gerekçesi ile “Ret” edildi.

Yazının içeriği, bilinen bir kişinin 1994 yılından bu güne kadar çeşitli vesilelerle yaptığı konuşmalardan alıntılar idi. Hepsi de doğru şeylerdi. En ufak bir yanlış veya iftira yoktu.

Ancak…

Milliyet Gazetesi’nin “Blog” ilkelerine uymadığında “Red” edilmesine, gazetenin “İlkelerine” de –özellikle belirtiyorum- saygı duyarak yayınlanmamasına üzüldüm.

Çünkü bu alıntıların hepsinin bir arada okunması, geleceğimizle ilgili karar vermede, kimlerle dans ettiğimizin göstergesi idi.

Tabi yapacağımız bir şey yok. Burada Milliyet Gazetesinin “İlkelerine” de uymak ve saygı göstermek zorundayız.

Sadece haddimi de aşmamak kaydıyla en içten duygularımı sizlerle paylaşmak istedim.

26 Şubat 2007

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..