Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Aralık '09

 
Kategori
Siyaset
 

Milliyetçi olmanın vazgeçilmez koşulu

Milliyetçi olmanın vazgeçilmez koşulu
 

Çağımızın baskın sömürü biçimi, mal pazarlama “işi”nin çevresinde ve çerçevesinde oluşuyor. Çağımızın emperyalizminin kökünde ister istemez, kapitalizm olgusu yatıyor. Malı üreteceksin ve satacaksın.

Zurnanın zırt dediği yer burasıdır… Satamazsan, yanarsın... Stoklarını eritemezsen, fabrikalarının şalterlerini indirmek durumunda kalırsın. Gelsin krizler, gitsin sefaletler… Kapitalist sistem için bu sonuç, kaçınılmaz... D

emek ki, mücadele, üretim süreci içindeki, patron işçi çelişkisinden daha geniş, daha kapsamlı ve daha yaygın bir alana doğru gelişmiş durumda…

Eskiden, işçinin ve emekçinin, sermayeyi ve üretim araçlarını ellerinde bulunduranlar tarafından sömürülmesi meselesi, temel çelişki olarak ele alınmak zorundaydı. Çünkü, reel gerçek böyleydi. Çünkü sömürü, bir tek fabrika, bir tek üretim süreci ya da bir ülke içindeki sınıf mücadelesi biçiminde ortaya çıkıyordu. Patron işçiyi sömürüyor, sosyal haklarından kısıntı yapıyor, ücretini düşük tutuyor, çalışma saatlerini en üst düzeye yükseltmeye çalışıyordu. Emekçiler ise, emeklerinin karşılığını alabilmek uğruna mücadelelerini sürdürüyorlar, birleşiyorlar, örgütleniyorlardı.

Oysa şimdi, durum oldukça farklı... Sözünü ettiğimiz sömürü biçimi ortadan mı kalktı?. Hayır, yine sürüyor. Hem de daha vahşi ve acımasız bir boyutta. Ancak sömürü biçim değiştirmiş ve çok daha geniş bir alana yayılmış ve çok daha sistemli ve örgütlü bir teknolojiye ulaşmıştır.... Sanayileşmiş ülkeler mallarını satmak zorundadırlar…. Ancak, nereye? Kendi halklarının tüketim gücü, büyüyen üretim tesislerinin çarkını döndürmekten çok uzakta kalmaktadır.

Bir Amerika’nın, bir Almanya’nın, bir Fransa ve bir İtalya’nın kendi ülkesinde ürettiği malı satın alacak daha çok insana, daha çok “tüketici”ye ihtiyacı vardır. İşte “yeni Dünya Düzeni” dedikleri yapılanma bu ihtiyacın ürünü ve sonucudur. Kısaca ABD ve AB (Avrupa Birliği) diyelim... Bu ülkelerin tüm derdi, ürettikleri malları satın alacak tüketicilerin mevcudiyetidir. Satacaklardır... Ve kazandıkları paraları, kendi ülkelerine [kasalarına ve tesislerine] götüreceklerdir... Ya da parayı kazandıkları ülkelerde, siyaseti, ekonomiyi ve “bir takım kişileri” kontrol altında tutarak, kazançlarının bu ülkelerde daha emin, daha verimli kullanılmasını sağlayacak koşulları yaratacaklar ve bu koşulların sürekliliğini teminat altına alacaklardır.

İşte “güvenilir ülke” imajı dedikleri budur. Yabancı sermaye denen sihirli tılsım da işte bu gerçeğin [tebdil-i kıyafet etmiş] örtülü sloganıdır. Kontrol altında tuttukları bir takım kişiler ise, “işbirlikçiler” dediğimiz ülke içindeki çıkar odaklarıdır... Çağımızda vatan savunması, sadece hudut boylarında nöbet tutmakla sağlanmıyor. Ekonomik çıkarlarını ve iktisadi bağımsızlığını savunamayan bir ülkenin vatanını savunabilmesi mümkün değildir.

İşte bu nedenle çağımızda milliyetçilik ya da ulusalcılık dediğimiz şey, ülkenin ekonomik çıkarlarının, iktisadi bağımsızlığının savunulmasının ismidir ve resmidir... Ülkenin ekonomik bağımsızlığının karşısında yer alan kimdir; kimlerdir? Ürettikleri (artı) malı satmak, pazarlamak isteyen yabancı tekellerdir. Uluslararası kapitalizmdir. Uluslar arası kapitalizme...

Yani çağdaş emperyalizme karşı olunmadan, milliyetçi ya da ulusalcı olunamaması işte bu yüzdendir. Milliyetçilik, ırk esasına dayalı bir ayırımcılık değildir. Milliyetçilik, kışkırtılmış şoven duyguların bilinçsizliğinde üreyen çağ-ötesi bir ideoloji değildir!.. Milliyetçilik, milli çıkarların her alanda savunulmasıdır. Dolayısıyla, emperyalizme karşı olunmadan... Yani, uluslararası düzeyde emperyalizmi üreten kapitalist sistemi ve onun ülke içindeki yardakçılarını, işbirlikçilerini yani, “adamları”nı karşınıza almadan milliyetçi olamazsınız. Milliyetçiyseniz... Milli çıkarların yanında olacaksınız... Ve o çıkarlara göz diken her şeye karşı duracaksınız. Ancak, karşı durmak da yetmez... Bu güçlerle mücadele edeceksiniz. Sistemli, örgütlü ve bilinçli bir mücadelenin omurgasını oluşturacak, yeri geldiğinde neferi olacaksınız… Anlatılması ve anlaşılması gereken işte budur. Anlatılmasından ve anlaşılmasından şiddetle korkulan da yine budur.

http://www.soruyusormak.com/ http://www.dnm-ler.com/
 
Toplam blog
: 913
: 485
Kayıt tarihi
: 30.01.09
 
 

1942 yılının Şubat ayında Bursa'da (Mehmet Kemalettin'den olma, Emine İffet'ten doğma olarak) dün..