Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Haziran '11

 
Kategori
Dostluk
 

Misafir geldi, Tülin Aksoy.

Misafir geldi, Tülin Aksoy.
 

 

Yanlış hatırlamıyorsam, Şinitzel'in Böylesi adlı blog'uma yaptığı yorumla tanıdım onu. Okuşup yorumlaştıkça daha da keyif almaya başladım arkadaşlığından. Türkçeye olan özeni, ifadelerindeki nezaketi ve mükemmeliyetçi kimliğiyle geçmişin tüm güzelliklerini bugüne taşımış ve o değerleri ailesiyle paylaştığı kadar arkadaşlarıyla da paylaşan harika bir insan vardı karşımda. O'nunla arkadaşlığımın her gününü daha da zenginleşmiş olarak bitiriyordum. Andrea Bocelli'den Besame Mucho'yu dinlememi isterken, Mercimek Dondurması'nı; Kumsalda'yı izledin mi Ata derken, dedesi Hasan Tahsin'in Atatürk'le tanışmasını anlatıyordu. Pembe-beyaz çiçeklerine vurulduğum çağlanın cacığıyla Ciğve yemeyi de ondan öğrendim.

MB'de yazışmaya başladıktan iki ay sonra Antalya'da tanıştım onunla. Hemen oracıkta, peçete üzerine şunları yazmıştı;

Çok uzaklardan tıpkı bir martı gibi güneşin ışıklarına bATA çıka gelen değerli dostum ATA. Gözlerinizi kapATArak hissedin Akdeniz'in şATAfatlı huzur mevsimini.
 

Örf ve ananelerimize yürekten bağlı -tanrıdan uzun ömürler vermesini dilediğim- anne ve babasını hürmetle seven ve dahi bizlere sevdiren, eşini-oğullarını-kızlarını (gelinlerini) başının tacı eden, Zuzu'suna-kankama geçmişin güzel tatlarıyla hayatı öğreten harika bir evlat-anne-eş-babaanne ve de dost o.

Atatürk Türkiyesi'nin çağdaş ve aydın kadınlarına en güzel örnek: Canım arkadaşım Tülin, dostluğun ne büyük zenginlik benim için. Senin de çok sevdiğini bildiğim Leo'dan, dostluğumuzu anlatan bir sözü paylaşayım.

Sevgi dolu bir dostluk zamanın uzunluğuyla değil, gösterilen özenin niteliğiyle tanımlanır.

Birçok blog'unun da ilk satırlarını oluşturan o güzel türkünün ilk dörtlüğüyle başlayan öykünü sayfamda misafir etmekten mutluluk duyuyorum arkadaşım.

Ata Kemal Şahin

*****

Dün gece yâr hanesinde
Yastığım bir taş idi
Altım çamur, üstüm yağmur
Yine gönlüm hoş idi


Nihal Suat'la karşılaştığı ilk gün yıllardır unuttuğu belki de unutmuş gibi yaparak kendini kandırdığı o eşsiz duygu selini, aşkı tekrar yaşayacağından habersizdi. Denize karşı oturdukları masada hayata dair ne varsa konuşmuşlar, duygulanmış ve gülmüşlerdi üç saat boyunca. Ayrılık zamanı geldiğinde Suat, Nihal'e üç saat gezsem en sevdiğim yerlerde, böyle zevk almazdım demişti. Belki de Nihal'in gönlüne düşen ilk kıvılcım olmuştu bu cümle. Sonraki günlerde pek çok konuda daha zevklerinin uyuştuğunu şaşırarak görmüşlerdi. Bir sohbet sırasında Gönül Yarası adlı filmi seyredip seyretmediğini sormuştu Nihal Suat'a. Suat da izlemediğini söyleyince DVD'sini alıp, ilk buluşmalarında vermek üzere saklamıştı. Nihal'in maksadı filmin içindeki müzikleri dinletmekti Suat'a. Neşet Ertaş öyle bir saz çalıyor, öyle bir yanık uzun hava okuyordu ki filmde, Nihal gözyaşlarını tutamayıp katıla katıla ağlıyordu. Türkünün olduğu bölümü defalarca geri alıp seyretmiş, sürekli ağlayarak ruhunu yıkamış, arındırmıştı sanki. Suat seyredince ne hissedecekti? Öyle merak ediyordu ki bunu. Sanki olumsuz ya da coşkusuz bir tepki verirse, yıllardır yüreğinde kanat çırpmayan kuş bir anda cıvıltısını kesecek, soğuk bir kış günü çaresizliğiyle sığınacağı yeni bir korunaklı cam kenarı arayacaktı. Suat'la buluştu ve filmi verdi. Filmdeki müziklerden de hiç söz etmedi. Sadece, seyredince ne hissettiğini duymak istediğini söyledi. Bu buluşmanın ardından Ankara'ya gitmişti Suat. O'nun filmi seyretmediğini, dönüşüne sakladığını düşündü Nihal. Yanılıyordu.

Suat Ankara'ya gitmeden önce, otobüs saatini beklerken seyretmişti filmi. Geç olduğu için de -Nihal'i uyandırmamak adına- arayıp ne hissettiğini anlatmamıştı. Öğlene doğru Nihal'in telefonu çaldı. Arayan Suat'tı. İlk cümlesi şu oldu: Ankara sokaklarını gözlerim nemli dolaşıyorum. Filmi yola çıkmadan seyrettim. Neşet Ertaş'ın söylediği türkü aklımdan çıkmıyor. O bunu söylerken Nihal sessizce ağlıyordu. Buydu işte beklediği. Bir filmin aynı noktasından, sahnesinden etkilenmek. İlk eşinde bu güzelliği hiç bulamamıştı. Suat'ın dönüşünde tekrar buluştular. Suat bu kez evine davet etmişti Nihal'i. Her ne kadar hem kendisi hem de Suat dul olduğu için çekinse de Nihal, karşı koyamadı bu isteğe ve Suat'ın evine gitti. Kapıda kucaklaştılar. Uzun uzun bağrına bastı Suat Nihal'i. Salona doğru yürüdüler. Nihal, Bir sigara içeyim, heyecandan ellerim titriyor dedi. Suat yanına oturdu Nihal'in. Sonrasında bir rüyanın içinde buldular kendilerini. Bir ara Suat şöyle bir şeyler gevelemişti: Yastığımı sevmeyebilirsin; ama ben sadece bunda rahat uyuyabiliyorum. Nihal veda etmeden önce Suat'a, Biliyor musun, en sevdiğim türkünün sözlerini yaşadım sanki az önce seninle dedi. Suat anlamaz gözlerle bakıyordu. Nihal türkünün sözlerini söylemek için tam ağzını açmışken, Suat önce davrandı;

Dün gece yâr hanesinde
Yastığım bir taş idi
Altım çamur, üstüm yağmur
Yine gönlüm hoş idi


Nihal ağlıyordu. Suat'ın Ankara'ya gitmeden önce yaptığı evlenme teklifine evet diyecekti zaten. Ama bu türkü, bu en sevdiği türkünün sözlerini tahmin etmesi, Suat'ın evlenme teklifine o anda cevap vermesini sağladı. Tabii böyle bir duygu seline yakışacak bir sözle açıkladı evet'ini. Neşet Ertaş'ın sözleriyle;

Evvelim sen oldun
Ahirim sensin

http://www.dailymotion.com/video/x63gc5_neset-ertas-ahirim-sensin_music

Bu öyküyü Antalya Belediyesi'nin düzenlediği "Kadınlar Edebiyatla Buluşuyor Projesi"ne katıldığımda yazmıştım. Projeye katılanlara bir saat süre verildi ve ne isterlerse yazmaları söylendi. Ben de türküler üzerine kurguladığım bu öyküyü yazmıştım.

Beni bu projeden haberdar eden Fatma İyibilgin arkadaşımdır. İkimiz yan yana üretmiştik yazılarımızı. Kendisine tekrar teşekkür ediyorum buradan.

(Tülin Aksoy)

http://blog.milliyet.com.tr/epiphany/Blogger/?UyeNo=913234

 
Toplam blog
: 462
: 1159
Kayıt tarihi
: 07.03.09
 
 

Ne güzel bloglar yazdık, ne muhteşem dostluklar kurduk; onlar kaldı baki... ..