- Kategori
- Dostluk
Misafir geldi, Y. Elif Mirzade !

MB'u nasıl fark ettim hatırlamıyorum; ama şu var ki blog konusuna pek sıcak bakmıyordum! Sanırım içinde Milliyet adının geçmesi düşüncelerimde biraz esnemeye itmişti beni. Sonra kayıt olma süreci başladı. Size de öyle mi oldu bilmiyorum; ama kabûl edilebilmek için birkaç kez profilimi yeniden düzenlemem gerekti. Kendimi bildim bileli yazıyorum ve ne heyecandı benim için MB'a katılmak. İlk blog'um "Bir masal ülkesinde yaşam öğretisi."ydi ve Liechtenstein'ı anlatıyordum. Ve ilk blog'umun ilk yorumcusu da Songül Hn (B.Gelincik) olmuştu. O blog'uma 3 yorum almıştım ve diğer ikisi: Sibel (Mor Okyanus) ve Necip Köni arkadaşlarımdı. Onlar da zaman gezginleri olarak 2010 ve 2011'de yorumlamışlardı.
Yanılıyorsam kendisi düzeltir; ama Y. Elif Mirzade arkadaşımı da 2009 sonlarında, "Duru'ldu o gece." adlı blog'uma yaptığı yorumla tanıdım. Adapazarı Depremi'nden acı bir sahneyi anlatmıştım. O'nda fark ettiğim şuydu: Eskiye olan özlemimi de giderecek güçlü bir kalemi vardı. Günler geçtikçe hakkında öğrendiklerim beni tatlı bir şaşkınlığa sürüklüyordu. O bir Divan Edebiyatı öğretmeniydi. Üç evladına da Divan'dan isim verecek kadar çok seviyordu Divan'ı. Hem ev kadını hem eş hem anne hem öğretmen ve hem de MB'a hakkıyla zaman ayırmak kim bilir ne zor işti. Lütfen bakınız Rânâ Hoca'mın bloglarındaki vakur satırlara, Türkçeye hakimiyetine ve arkadaşlarına yaptığı yorumlardaki özenli zarafete. Bir gün olsun çizgisi değişmemiştir.
Geçen sene şubat sonlarıydı -Ankara'daki bir toplantım sonrasında- Pursaklar Fen Lisesi'ne baskın yaptım:) Bu, Rânâ Hoca'mı ilk görüşümdü. İtiraf etmeliyim ki inanılmaz keyif aldım o gün. Çocuklar etrafımda cıvıl cıvıldı. Yaşlarından beklenmeyecek olgunlukta sorular sorarak beni terlettiler. Aslında yine onlara gitme sözüm var ve okullarına aldığım hediyem dahi aylardır hazır; ama gelin görün ki iplerim seyahat tanrısının elinde ve ne zaman beni Ankara'ya itekleyecek bilemiyorum:(
Rânâ Hoca'mla arkadaşlığımız iki seneye yaklaşıyor. Zaten hayranı olduğum Divan onun varlığıyla daha da güzelleşti. Genç arkadaşlarımızın anlamakta zorlandığı dizelerimi tebessümle kucakladı. Zaman zaman hepimizin yüzleştiği provokatif saldırılarda hep yanımda oldu. O güçlü ve aydın bir Türk kadını, o bir anne, o çocuklarımızı güvenle emanet ettiğimiz bir eğitimci ve onun gibi güçlü ve zarif bir arkadaşım olduğu için çok şanslıyım.
Bugün sevgili arkadaşım Rânâ'yı (Y. Elif Mirzade) Gönüller Meyhanesi adlı şiiriyle misafir ediyorum.
Ata Kemal Şahin
*****
GÖNÜLLER MEYHANESİ
Bir gemi yanaştı günün ilk ışıklarıyla
Usul usul yerleşti yemyeşil bir limana
Sımsıcak meltemin yayıldığı sabaha
Geminin aydınlığı ışık kattı bir daha
Gemiden bir can indi ayak bastı karaya
Maviyle sarı o an katıldı manzaraya
Can başını kaldırıp selam verdi martıya
Martı içten gülümsedi şimdi inen yolcuya
Bir elinde gül vardı şu denizden gelenin
O gül habercisiydi yaklaşan bir şölenin
Diğer elindeki sır ancak onu görenin
Hiç nasibi olur mu denizi bilmeyenin
Ordaki balıkçıya sordu hemen adresi
Yaşlı Bilge anladı gözlerdeki hasreti
Deniz, Martı ve Gül soludular nefesi
Canın heyecanıyla sarsıldı kalbin sesi
Adımları hızlandı görünce dost çehresi
Ruhunun tek özlemi sönmeyecek halesi
Yüreğinin sahibi şarabının mayesi
İşte onu bekliyor gönlünün meyhanesi
(Y. Elif Mirzade)
http://blog.milliyet.com.tr/edep-icre---/Blogger/?UyeNo=1812146