- Kategori
- İlişkiler
Misafir odası

Evimiz, yaşam yerimiz, 3 oda 1 salon, daha küçük veya büyükte olabilir. Âmâ illaki salon olmalı; yani misafir odası. Döşenmesi ayrı bir itina ve masraf ister, koltuklar, halılar birbiriyle uyumlu, masa, sandalye, yemek takımları tam olmalı. TAM VE KAPALI.
Orası ev halkının, mutluluğunu paylaşacağı, rahat, rahat, özgürce oturacağı, güzelliğinin, keyfini süreceği bir yer değildir. Kirlenmesin, düzeni bozulmasın diye, günler haftalarca oraya girilmez. Bize ait değildir; dahası, misafir şekerimiz, misafir terliğimiz, misafir takılı bir sürü eşya, bize ait olmadan, hazır ola bekler; ya kendimizinkiler? Onlar, günlüktür, çoğu sıradan. Kendi sınırlarımızda özensiz, bakımsızızdır. Çünkü kendimize, birbirimize değer vermeyiz. Günlük günlük yaşarız. O, özel yere girilme zamanı geldiğinde, kendi evimizde, bizde bir misafir oluruz. Nasıl oturacağımızı, hareket edeceğimizi şaşırır, afallarız. Kapıya yakın, kaçarcasına otururuz; şu an bir an önce bitse de günlük tarafa geçsek diye, bekler dururuz. Kendimizi oraya layık görmeyiz. Orası misafirindir.
MİSAFİR, bunu benliğimizde öyle geliştirdik ki! Salonu değil, koca bir yaşamı misafirliğe açtık. Gelen, gitmek bilmeyen misafirleri, kendimizden bile sakındığımız güzelliklerin içine oturttuk.
Artık kaldırmalıyız, evimizden, beynimizden misafir odalarını, sahip olmalıyız, korumalıyız yarattığımız güzellikleri. Korkmayalım kirlenmesinden, düzeni bozulup eskimesinden sahip olan, sahibi olan biziz. Misafir değil, EFENDİYİZ.
Canan