Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Kasım '06

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Mısır' a yolunuz düşerse bir gün

Mısır' a yolunuz düşerse bir gün
 

Benim yolum bir kere düştü Mısır' a. Yıl 2000 ve yılbaşı tatilinde TDİ' nin Karadeniz adlı gemisiyle düzenlediği Mısır-İsrail Gezisi vardı. Ben Mısır 'ı çok merak ediyordum. Dünyada en çok görmek istediğim yerlerden biri piramitlerdi. Onlara dokunmak onlara dokununca eskiden yaşananları hissetmek istiyordum. Kısaca özel bir hayranlığım vardı. 99 yılından 2000'e geçiş olmasının da vermiş olduğu bir özel durumda vardı. Hani millenium durumları falan. Milleniuma Mısır'da gireceğime inanamıyordum.

Hava biraz sertti. Dalgalı bir denizde yolculuk ediyorduk. Mısır'a ulaştığımız da yağmur yağıyordu. Bize söylenilene göre yılda iki kez yağmur yağarmış o da bize denk geldi ve üç gün sürdü. Neyse önce İskenderiye limanına ulaştık. Tur otobüslerimiz geldi. Amr adında genç bir rehberimiz vardı. İskenderiye'deki gezilecek yerleri turlamaya başladık. İlk intibam fena değildi. Ben sabırsızlıkla piramitlere gideceğimiz anı bekliyordum. İskenderiye'de önce Kral Faruk'un Sarayı'nı gezdik, sonra da dünyanın yedi harikasından biri olan İskenderiye Fenerini gördük. Hikayesi ilginçti. Fener vakti zamanında yıkılmış İki sebebi olabilir diyorlar; birincisi altın bulmak için kazılan tüneller yüzünden, ikincisi de deprem nedeniyle. Yeniden inşaa etmeye çalışıyorlarmış falan. İskenderiye sanıldığı gibi çok güzel bir yer falan değil. Çok kötü bir trafik var öncelikle. Arabalar eski, pas içinde. Halk yoksul, berbat yerlerde yaşıyorlar. En lüx yerleri bizim en berbat yerlerimiz gibi. İnsanlar ticaret adamı olmuş. Bahşiş vermeden adım attırmıyorlar. Bizi gemiden uyardılar sakın bir şey yemeyin dışarıda diye. O kadar pisler ki. Kumanyalarımızla geçirdik günümüzü.

İkinci gün sabah Kahire'ye gitmek üzere yola koyulduk. 3 saat yolculuktan sonra bu sefer de Kahire'nin trafiğine girdik. Bu şehir de pisti. Bütün evler kiremittendi. Burada yüksek binalar lüx oteller vardı ama inanın söylemeseler hiç bir şeye benzetemezsiniz. Oradan piramitlere doğru yol aldık. İçim kıpır kıpırdı. Keops, Kefren ve Mikerinos piramitlerine yaklaşınca bir şaşırdım. Bunlar sanıldığı gibi çölün ortasında falan değildi. Tam Gize'nin yanındaydı. Gize halkı piramit manzaralı barınak gibi evlerde yaşıyorlardı. Bir kaç yüz metre ötelerinde piramitler vardı. Çekilen onca resim Gize tarafından çekiliyormuş meğer. Bu da bizim onları uçsuz bucaksız çölün ortasındaymış gibi algılamamıza sebeb oluyor tabi.

Her neyse yaklaştıkça heyecanım arttı. Ne bulmayı ne görmeyi umuyordum bilmiyorum ama ben de hayal kırıklığı yarattılar. Önce Keops'a yaklaştım. Çok heybetli kocaman bir taş yığınıydı. İçerilerine girilmesine izin vermiyorlardı. Sadece o mermere benzeyen taşlardan oluşmuş yükseltiye baktık o kadar. Mısırla ve piramitlerle ilgili kitapları okuduğumda duyduğum heyecanı duyamamıştım. Sfenks'e gittik sonra. Burnu düşmüş zavallının. 50 yıl içinde tamamen yok olur diyorlar. Rüzgar ve yağmur eritiyormuş. Oradaki bir kaç piramiti daha gezdik. Bir aile mezarı olan piramitn içine girdik. Daracık bir yerdi, zor çıktık içinden. Piramitlere gezinti bitmişti. Onları görüp, dokunmanın sevincinin yanında bir burukluk kalmıştı içimde.

Şimdi gelelim Mısırla ilgili güzelliklere. Piramitler hayal kırıklığı yarattı ama, Kahire'deki o Mısır Müzesi bitirdi beni. Mısır'a geldiğime değdi. Hatta herkese Mısır'a gidip bir hafta boyunca bu müzeyi gezmelerini tavsiye edebilirim. Ancak gezilir çünkü ve bütün Mısır onun içinde. Piramitlerin içindekiler, toprağın altından çıkarılan her şey orada. Gerçek Mısır o müzenin içinde. Müze gezisini anlatmaya sayfalar yetmez. Hangi birinden bahsedeyim? Tutankhamun'dan mı, bozulmamış şekilde saklanan ve ziyarete açılmış mumya bölümünden mi, eski kralların sahip olduğu o pırıl pırıl eşyalardan mı, eski kralların topraktan, ahşaptan, kireçten yapılmış büstlerinden heykellerinden mi? Bina boyutlarındaki Firavun heykellerinden mi? Firavunla birlikte gömülen o müthiş hazinelerden mi? Bitmez bahsedeceklerim. Hatta müzenin tamamını da göremedik. Dedim ya zaman yetmez. Sadece bir hafta o müzeyi gezmek için özel olarak gitmek lazım. Tabii biz tatilde gittiğimiz için bizim gibi giden binlerce insan da oradaydı. Adım atacak yer yoktu.

Müze gezintisi bittikten sonra meşhur Nil turunu yaşadık. Kocaman etrafı camlarla kaplı bir tekneyle Nehir boyunca gezdik. Hava yağışlı olduğu için pek keyif alamadık doğrusu. Oradan sonra alışveriş faslı başladı. Papirüsler, firavun kolyeleri falan derken gemiye geri döndük.

Yine malum bu sene hem yılbaşı hem de kurban bayramı. Mısır'a turlar çok ucuz. Gitmek isteyenler olacaktır. Tahminim hava şartları 6 yıl önceki gibi olur. Hazırlıklı olun. Müzeler dışında pek fazla heyecanlandıracak bir şey bulamayabilirsiniz benden söylemesi. Ama yine de oraya, gitmek o havayı solumak güzeldi. Ben tekrar gidicem bir gün. Ama dışarılarda vakit kaybetmeden sadece müzeleri gezerek vakit geçiricem.

Hepinize şimdiden İyi seyahatler.

 
Toplam blog
: 144
: 2928
Kayıt tarihi
: 30.10.06
 
 

İzmir Cumhuriyeti'nde yaşıyorum... Sarmaşık Sanat Atölyesi'nde ebru sanatı ile uğraşıyorum. En es..