- Kategori
- Gündelik Yaşam
Mistik, gizemli, tarihi ve samimi...

Behiç Günalan
Ciğerci Aydın’da karnımı doyurduktan sonra, köşedeki ahşap büfeden aldığım gazeteyi koltuğumun altına sıkıştırıp, soluğu Saraçlar’daki Mado’da alıyorum...
Her şey en son gelişimde bıraktığım gibi...
Boyacı Ferdi’nin başı kalabalık... Dün akşam oynanan kupa maçını yorumladığından adım gibi eminim...
Kirli beyaz bıyıklı tombalacı, yine ayakkabılarının ökçelerine basmış, bir eli siyah torbanın içinde, köşesinde...
İri yarı çaycı söylene söylene boşları topluyor...
Kasketli bir amca, mendili ensesinde, kollarını kavuşturmuş, ayaklarını öne doğru uzatmış, çınar ağacının altına konan bankta kestiriyor...
Rüyasında ne görüyor, kim bilir... Sanki gülümsüyor.
Siyah çoraplı, mini etekli bir kadın geçiyor sokaktan, kurulan cümleler olduğu gibi bırakılıyor, gözler köşeyi dönene kadar bacakları takip ediyor...
Kızlı erkekli üniversite öğrencileri şakalaşıyor paramatiklerin önünde...
Küçük bir çocuk güvercinlere doğru koşuyor, kanat sesine kesiyor ortalık.
&&&
Küçük bir turşucu var Saraçlar’da, gençten bir arkadaş... Bursalı.
Her hafta uğruyor, acılı turşu suyu içiyorum...
Çorlu’ya da dükkân açsın diye bin dereden su getiriyorum ama nafile...
Siparişlerim var bugün; Keçecizade’den bademli kurabiye ve badem ezmesi, Nurlu’dan; peynir...
&&&
Başka bir ruh haliyle geliyorum Edirne’ye...
“Anlat” derseniz öyle cümlelerle ifade edilebilecek bir şey değil...
Laf aramızda denedim ama beceremedim...
Edirne’yi tanımlayacak birkaç kelime bulabildim yalnızca;
Mistik, gizemli, tarihi ve samimi...