- Kategori
- Kitap
Miyase İlknur’un, “İlhan Abi” Kitabıyla gelen duygularım…

Bir gece yarısıydı. Tam da oturduğum divanın karşısına gözlerim takılı kaldı. Sonra birden daldım o yıllara. Birden o an’ın televizyon programları, haberleri. Oturumların ardı arkası kesilmiyordu. Kadına şiddet, iktidar, muhalefet.”ortak vatan” politikaları (Kürdistan, Türkiye) Konuşmacıların sesi geliyordu kulağıma.
Gözlerim hala, tam karşımda duran o yıllara, yükselten ışığa yanıp dururken yüreğimde bir yakıcı haber daha. Özgecan’ın kara haberi, vahşet. O günün en yakıcı şiddeti. Düşünce özgürlüğü diyemem ülkeme, düşünce tutsaklığı. Günümüzün baskıcı politikaları. Ekonomik dengesizlikler. Sosyal bozukluklar. Ruhsal sorunlar. Olumsuz etkilenen Türkiye. Can’a şiddet. İnsan insan yapan unsurların eksikliği.
Yüreğimizi yakıp geçen haber, insanlık dışı. Şu ülkeme önce barış, insan haklarına dayalı demokrasi, politika ve sevgi gerekli.
Tam da gözlerim o ışığa bir duyguya değiyorken. Duygularının ışığı yüzüne yansıyan “laik”, dik duruşun, erdemin, insanlığın, alçakgönüllülüğün o değerlerle yükselen o evrensel ışığın barışa, sesine yansıyan ışığı “İlhan Abi”.
Az sonra ellerim değecekti. Miyase İlknur’un ve Cumhuriyet’i laiklik ve çağdaşlıkla, yaşam biçiminde yansıtan İlhan Abi’ye.
Tarih 2012. İmza atmışım aldığım tarihe. Kasım 2012. Işığın penceresinden girmeye, o zaman tünelinde aydınlanmaya başlayacaktım.
Kitabın kapak sayfasında İlhan Abi. (Selçuk) Eliyle, düşünceye, düşünceyle geleceğe zarifliği.
O “pencere”sinde içime ışıyan aydınlığı, sevgisi. Ne kadar süredir yaşamadığım bir duygu içime yayılırken. Güven, güç, sevgi, barış içimi sarıp sarmalıyor.
Ben ve benim gibi yüzlerce, binlerce, milyonlarca sevgi “İlhan Abi”yi ansıyacak. Onun değerlerini,evrensel ve hayat değerleriyle taşıyacaktı.
O kadar yakın tanıyınca, konuşunca o “pencere”de. Tatlılıkla yayılan sesi ile “Nabide gel” diyordu, eşsiz Gökova’nın koynunda. Unutmayacağım. Giysim bir pembe bluz, bir de mavi jeans. Bluzun ne güzel diyordu, o ışıklı ses.
O an bir fotoğraf makinem yokmuş anı, İlhan Abi’yi görüntülüyeyim. Ama bir kalbim vardı, o ışığa baktığım. Yıllarca ansıyacağım. Daha başka o günler, o rüzgarın esintisi.“Pencere”den esintisi benim duygulara daldığım.
O yıllar, o günler dile gelse, dile gelse yüzünün barışa, sevgiye ışığı. Güzel günlerin, laik duyguların hoş sedası, İlhan Abi.
Duygularım beni yüzyıl , bir asrın o günlerine Cumhuriyet’e götürürken.
Ve, gazeten Cumhuriyet. O sarsılan yıllarına, kucağın. O Cumhuriyet’i yükselten. “Pencere”nden selamın.
Işığını saldığın, o kitabın Miyase İlknur’un sayfalarına dalmadan, seni yazmalıydım .
Selamlamalıydım seni… Sol’da,o yol’da, yüz yıl da. Duygulanırken dalgalandığın laiklikle.
Yazmalıydım, yaşamalıydım…
Belki de o kırsalın havasında, sanki buralardan, senin el verdiğin gönüller, heyecandı.
Heyecandı, ülkemin üstünde dolaşacak beyaz bulutlar. Mavi şiirler, evrensel duygular gibi.
Atalarımız kanlarını, canlarını , terlerini akıtırken şu vatana, şu topraklara, yurdumuza terimizi dahi akıtmazken, nasıl gelişecekti insanın insana değeri?
Seni sonsuzluğa, inancın, ışığınla uğurlarken.
Miyase İlknur’un “İlhan Abi” sini okuyup terlediğimde. Cumhuriyet’e terin damlarken bir yaşam öyküsünün ülkenle buluşan tarihini, devrimini, devinimini.
Okudukça yazacaktım… Yazacaktım yeniden.
Kitabın sayfalarında o yıllara gitmeden, o zaman tünelinin aydınlığa çıkan “pencere”sini okumadan yazmalıydım, bir kaç parça.
Cumhuriyet’e sevgili “Utku Çakırözer” gelmişti. Sevinmiştim. Durulaşmadan günler bir de baktım, şimdi Genel Yayın Yönetmeni değil. Can Dündar gelmiş, hoş gelmiş şimdilik.
Şu ülkede artık her an, anlamını bulmadığın anların değişkenliği, geçişkenliği.
Sahi neler oluyor ülkeme? Neler oluyor insanın insana bakışına?
Miyase İlknur’u kutluyorum, bir tarihi, bir laik duyguyu bir asır yaşam öyküsüyle gelecek yüzyıla taşıyacak düşüncesine.
İlhan Abi, göklerde hep dalgalanmaya devam edecektir. Selam olsun sevenlerine. Mavi bir duygu ile.
Nabide Kılınç. Yerkesik. 18. Şubat. 2015