Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Eylül '11

 
Kategori
Dilbilim
 

Modern dilbilimi ve blog sözcüğü III.Bölüm

Modern dilbilimi ve blog sözcüğü III.Bölüm
 

Google görseller bölümünden alınmıştır.


III. BÖLÜM

 
Sözcüklerin değişim ve dönüşümü
 
Önceki bölümlerde konuşmakta olduğumuz dili, yaşayan bir organizmaya benzetmiştik. Gerçekten de konuşma organlarının hareketiyle simgelerin dillenip söz haline gelmesi, insanın canlı varlığına bağımlı yaşayan bir organizma olduğunu gösteriyor. Dil her şeyini, değişim ve dönüşümünü birlikte yaptığı, o dili konuşan topluma borçludur. Dil toplum tarafından kullanılmazsa, varlık nedeni de ortadan kalkar.
 
Dilin yapı taşı olan sözcükler de, konuşulan dille birlikte çeşitli değişikliklere uğrar. Bazı sözcükler bir an olsun dilimizden düşmezken, kimileri zamanla kullanımdan kalkıp, toplumun hafızasından silinmektedir. Sadece sözcükler değil, Hititçe ve Lâtince gibi bazı arkaik diller de ömürlerini tamamlayarak canlılığını kaybetmişlerdir. Adı geçen diller ölmüş olsa bile, şu veya bu şekilde yaşamın bazı alanlarında kendilerini göstermekte, varlık emareleri devam etmektedir. Lâtince ölmüş olsa bile, bilim dili olarak veya onun türevi olan bazı işlevsel diller hayatiyetlerini sürdürmeye devam ediyorlar.
 
Sözcük ölümlerinin en sık rastlanan türü, sözcüğün gösterdiği nesnenin, toplumun ve bireyin yaşamında artık yeri kalmaması, nesnenin tanınmaz hale gelmesidir. Kimi araç, gereç ve giysilerin, san ve unvanların, yönetimsel kavramların, geleneklerin unutulması gibi sebeplere bağlı olarak, adları da kullanımdan kalkmıştır. Osmanlı sarayı, ordu ve yönetim düzeniyle ilgili kavramlardan Enderun*, çorbacı*, sekbanbaşı*, iç oğlanı*, kazasker*, bostancı*, subaşı*, kolağası*, mirliva*, mutasarrıf* gibi kelimeleri örnek verebiliriz. Eski giyim kuşamları yansıtan setre*, pantol*, yaşmak*, ferace*, redingot kelimeleri de ayni şekilde eskiyen ve unutulan ölü kavramlardır. (14)
 
Kimi sözcükler anlam değişimine uğramaktadır. Genellikle, bir ses bileşiminin veya bir sözcüğün başlangıçta bir nesneyi, bir temel anlam öğesini karşıladığı kabul edilir. Zamanla o kavramdan uzaklaşması, ya da yeni bir kavramı yansıtması durumunda bir anlam değişmesi söz konusu olmaktadır. Kelimelerin zamanla dil içindeki bu değişimleri anlam daralması, anlam genişlemesi ve anlam kayması şeklinde tanımlanmaktadır. Bir örnekle açıklayacak olursak, VIII. Yüzyıl metinlerinde geçen “sakınmak” sözcüğü biçim değişikliğine uğramadan günümüze kadar gelmiştir. Ancak geçmiş dönemde “düşünmek, üzerinde durmak, yaslanmak, kederlenmek” kavramlarını yansıtırken, günümüzde “esirgemek, korumak” manasında kullanılarak anlam değişimine uğramıştır. Yine Türkçenin en eski ürünlerinde “ince, dayanıksız” anlamına gelen “yuqa” sözcüğü bugün ince açılmış hamur anlamıyla “yufka” biçiminde kullanılmaktadır.
 
Sözcük, temel anlamını kaybedip, bir bölümünü veya bir türünü anlatır duruma gelirse, buna anlam daralması adı verilir. Anlam daralmasına en ilgi çekici örnek “oğlan” sözcüğünde görülür. “oğul” sözcüğüyle birlikte Göktürk Yazıtları’nda geçen “oğlan” hem kız, hem de erkek çocuğu anlamını taşıyordu. (urı oğlan, kız oğlan şeklinde) Bugün yalnız erkek çocukları için kullanıldığından, sözcükte bir anlam daralması olduğu görülmektedir.
 
Anlam daralmasının bir başka türü de eskiden çok anlamlı olan bir sözcüğün kimi anlamlarını veya bunlardan birini yitirmesidir. Örneğin günümüz kullanımında “dirilmek” sözü öldükten sonra canlanmak anlamındadır. Türkçenin eski dönemlerinde hem “yaşamak”, hem de “öldükten sonra canlanmak” demekti. “Dirlik düzenlik” deyiminde kelimenin eski anlam kalıntılarını taşıdığı görülmektedir.
 
Sözcük, temel anlam olarak bir nesnenin, bir işin bir bölümünü, ya da bir türünü gösterirken zamanla o nesnenin bütününü, türlerini kapsar ve anlatır duruma gelirse, buna da anlam genişlemesi adı verilir. Eskiden güreşlerde verilen mükâfat anlamındaki “ödül” sözcüğü, bugün bu anlamıyla birlikte “yarışma” (müsabaka) anlamını da karşılamaktadır. (Sait Faik ödülü, dil ödülü) gibi. Bilim terimi olan bazı sözcüklerde anlam genişlemesi görülmektedir. Örneğim “dalga” sözcüğü Türkçede başlangıçta yalnız sudaki belli devinimler için kullanılırken, sonradan fizikteki dalga terimini de yansıtan bir fizik terimi olarak da anlam içeriğinin genişlediği görülmektedir.(Ortadalga, kısadalda gibi) Değişik dillerdeki bazı özel adların, genelleşerek çeşitli dillerin söz varlığına türü kapsayacak anlam genişlemesiyle girdiği görülmektedir. Röntgen özel isminden “röntgen”, Champagne özel isminden “şampanya” , Guillotine özel imsiden “giyotin” şekline dönüşerek birçok dile genişleyen anlamıyla girdiği görülmektedir.
 
Sözcüklerin dil içindeki seyrinden söz ederken, kimi sözcüklerin başka anlamlara geçtiğini, bazı sözcüklerin anlam iyileşmesi, bazılarının da anlam kötüleşmesine uğradığına tanık oluyoruz.
 
Başka anlamlara geçen sözcüklerin eskisinden tamamen farklı, yeni bir kavramı yansıtması söz konusudur. Türkçedeki “üzmek” fiili Göktürk yazıtlarında uzun yıllar ilk anlamından farklı “kırmak, kesmek” anlamında kullanıldığı görülmektedir. Güncel ortak dilde “ucuz” biçiminde kullanılan sözcüğün, eski kullanımdan çok değişik “kolay”, “değersiz”, “hakir” anlamlarında kullanıldığını görüyoruz.
 
Anlam iyileşmesi, bir sözcüğün eski kullanımına göre daha iyi bir anlam taşır duruma gelmesidir. Bu konuda en ilginç örnek, bugün birçok dilde kullanılan ordudaki en yüksek aşamayı gösteren “mareşal” sözcüğünde görülür. Türkçeye fransızcadan giren bu sözcük, Eski Yüksek Almancada “marahscalc”, Lâtincedeki “mariscalcus” biçimlerinde yazılı olup, “eskiden at bakıcısı, nalbant” anlamına geliyordu. Bugün fransızcada “maréchal”, Almancada marschall, italyancada mariscalco şeklinde görülen sözcüğün ordudaki en yüksek rütbe olan mareşali göstermesinde, saray unvanlarından biri oluşunun etkisi vardır. Türkçeden başka bir örnek verecek olursak, Göktürk yazıtlarında “fena”, “kötü”, “perişan” anlamlarına gelen “yabız” sözcüğü zamanla “yavuz” biçimini almış olup, “yaman, yiğit” anlamlarının yanı sıra, Anadolu ağızlarında “iyi, güzel, iyi huylu” , “eli açık”, hatta “yakışıklı, güzel” anlamlarına da kullanılarak, anlam içeriğinin iyileştiğini görmekteyiz.
 
Anlam kötüleşmesi, anlam iyileşmesinin tam tersidir. Eski kullanımına göre daha kötü bir anlama gelmesidir. Yani anlam değerinde bir düşüşün meydana gelmesi söz konusudur. Lâtincedeki “hostis” sözcüğü önceleri “yabancı, misafir” anlamına gelirken, zamanla anlam değerini yitirerek “düşman” anlamına gelmiş, böylece güzel anlamı değeri kötüleşmiştir.(15)
 
…devam edecek
 
İstanbul, 13 Eylül 2011
 
Bu bölümde devam eden kaynaklar:
 
14. ) Aksan, Doğan, a. g. e. s, 24,25
 
15. )Aksan, D. a. g. e. s s, (213 – 222)
 
15. ) Türkçe Sözlük, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Dil Kurumu, Milliyet Tesisleri’nde hazırlanıp basılmıştır. İstanbul, 1992, Cilt I, II
 
Toplam blog
: 72
: 1140
Kayıt tarihi
: 09.12.07
 
 

Rize merkez ilçeye bağlı Yiğitler Köyünde doğdum. Lise bitinceye kadar ilk gençlik yıllarımı geçird..