- Kategori
- Öykü
Mona bölüm - 8

Binlerce yıl ötelerdeki bir gelecek...
MARN Başkanlığına getirilen Hars,
kendini sorunlar yumağının içinde buluyor:
Ali’nin kurtarılması, Orion sinyallerinin gizemi,
babası Cedan’ın ihaneti.
“Sabrı seçenler ve kötülüğü iyilikle bertaraf etmeye gayret edenler, sıkıntılarından tez kurtulur”
Yaklaşıp durduğundan bu yana Mona, Dünya atmosferini bölüşmüş, Dünya’ya bakan yüzünde mavi gökyüzülü küçük bir vaha oluşmuştu. Bu vahayı ilk defa 600 yıl önce, o zaman da teknolojik üstünlüğünü koruyan Zena’lılar fark etmişti. 300 yıl sonrasında, Muur’un babasının başkanlığında kurulan ARCAD uzaya ilk çıkan şirket olmuştu. Kuruluştan 100 yıl sonra, babasının amansız bir hastalıktan ölmesi ile başkanlığı Muur devralmıştı. Muur’un ilk işlerinden birisi, yıllardır hayal ettiği, Mona vahasına bir turizm cazibe beldesi yapmaktı. Böylece, çocuklarını Mona ile korkutanların sayısını azaltmak istemişti. Vahanın sulandırılması en büyük darboğazdı. ARCAD, bu sorunu aşmak için NAGEN işbirliğini başlatmış; pahası ARCAD’ı kemer sıktırmak zorunda bırakan araştırmalar sonucunda Mona derinliklerinde metal-hidrür yatakları keşfetmişlerdi. Muur, artık hayalini gerçekleştirebilecekti. Vaha yakınına yeni nesil yakıt pillerinden[1] oluşan santral inşa ettiler. Santral, atmosferdeki oksijeni metal-hidrür[2] hidrojeni ile birleştirip su üretmeye başlamıştı; aynı zamanda da, tatil beldesinin yapımındaki ve işletmesindeki enerji ihtiyacını karşılayacaktı. O yıllardan beri ARCAD-NAGEN ortaklığı ile yönetilen beldede; kumlu sahilleri ile küçük bir deniz, yapay güneş ışığı üreten sistemler, zengin bitki ve hayvan faunası, her türlü sosyal ihtiyacı karşılayabilen yapılar, donanımlar, cana yakın görevliler ve Dünya ile Mona arasında mekik dokuyan toplu taşıyıcılar konukların hizmetindeydi…
Kuzey Amur’un Mona’ya yakın bir gökyüzünde, sabahın ilk ışıkları bir taraftan havada asılı Graf kristallerine çarparak bulut kümeleri üzerinde hayranlık verici tayflar oluşturmaya bir taraftan da Mona’nın ürkütücü silüetini aydınlatmaya başlamıştı. Kuzey Amur’un batısındaki okyanus açıklarında, on yıl önce işletmeye alınan füzyon santralinde[3] kontrollü biçimde bulut üretiliyor ve karbondioksiti oksijene dönüştürebilen bu kristaller her hafta bulutlara serpiliyordu.
Hars, kız arkadaşları ile birlikte, Mona cennetindeki tatillerinden dönüyorlardı. Dünya-Mona arasındaki çekimsiz bölgede park ettikleri araçlarından özel donanımları ile atlamışlar, akrobatik hareketlerle bir süre düştükten sonra bulutun içine girmişler; sonra yavaşlayarak kristallerden yansıyan tayfları[4] seyre koyulmuşlardı. Kazandıkları ivme, alışık olmalarına rağmen biyolojik yapılarını oldukça germişti. Adrenalin tutkunu olan Hars, bu tür tehlikeli sporları tercih ediyordu. Buluttan çıkıp altlarındaki denize daldıkları sırada, NAROB’una ulaşan mesajla Hars’a bu günkü başkanlar toplantısı hatırlatılmıştı. İki gün önce babasına katılması için ricada bulunmuş fakat razı edememişti, ne de olsa artık başkandı ama kendisinden beklenen yöneticilik tarzına bir türlü ısınamamıştı. Kız arkadaşından özür dileyip, birlikte su yüzeyine çağırdıkları araçlarına binerek MARN’ın merkezine doğru yola çıktılar...
Hars, MARN başkanlığını babasından devraldığından beri, ağdalı prosedürler içinde boğulmakta ve çevresindekilerin güven vermeyen davranışlarından sıkılmaktaydı. Bu günkü atlayışında olduğu gibi, eski günlerindeki sorumsuz yaşamının zevklerini çok nadir kaçamaklarla tadabilmekteydi. MARN’nın babadan oğula geçen yönetim geleneği, güçlü fiziği, ileri görüşlülüğü, risk alma yeteneği ve karizması, bu pozisyona getirilmesine neden olmuş; bu yüzden de iki erkek kardeşi ile arası açılmıştı.
Duvarları, deniz canlılarının sergilendiği akvaryumlarla döşenmiş ve nadide bitkilerle dekore edilmiş cam kubbeli salona girdiğinde, babasının toplantıyı başlatmış olduğunu gördü ve biraz rahatladı. Ama bu uzun sürmedi; babası, NAROB’una gerekli bilgileri aktardı ve kısa bir tanıştırma faslından sonra, konuklardan izin isteyerek toplantıdan ayrıldı. Şaşkınlığını ve kızgınlığını örtmeye çalışarak, söz isteyen NAGEN Başkanını konuşmasını yapması için sunum platformuna davet etti. Bölgeler arasında, çekici fiziği ve üstün yönetim yeteneği ile ün yapmış olan Karin, teşekkürleri ile birlikte yerinden doğruldu ve zarif adımlarla platforma yürüdü, çözüm arayan yüzleri bir süre süzdü. Sözcükler, sevecen bir o kadar da kararlı tonla dökülmeye başladı:
“Sayın başkanlar, değerli yöneticiler; gündemimizi işgal eden sorunları elbirliği ile çözmek için, NAGEN imkanlarını seferber edeceğimden endişeniz olmasın. Daha birkaç gün öncesine kadar, Gölgelilerin Güney Amur üzerinde yoğunlaşan vahşetleri bize de ulaşabilir derken, sanki frene bastılar; nedenini mutlaka öğrenmeliyiz. Ali ve arkadaşlarını ellerinden bir an önce kurtarmalıyız. Orion’dan gelen sinyaller ve güneş sistemimizdeki etkileri gizemini hala koruyor. Mina-8’de başlattığımız araştırmaları Gölgelilerle de ilişkilendirerek sürdürmeyi düşünüyoruz. İlk adım olarak, güçlerimizi etkin kullanabileceğimiz bir plan hazırlamayı öneriyorum. Ayrıntıları daha sonra tartışmak üzere, şimdilik teşekkür ederim.”
Yerine geçtikten sonra Hars devam etti: “Benim davetimle şu anda aramızda bulunan ve konunun yakınında olan kişiler var. TENET iç eğitim direktörümüzü ve beraberinde getirdiği Ziza, Dara ve R-50’yi sizlerle tanıştırmak isterim. Eminim, söyleyecekleri önemli şeyler vardır.”
Söz Mira’daydı: “Öncelikle, bu düzeydeki bir toplantıya bizim de katkıda bulunmamızı sağladığınız için teşekkür ederim. Önce, kaçırılan arkadaşlarımızla bir şekilde iletişim kurmamız lazım. NAGEN’de üçlü işbirliği ile yürütülen araştırmayı hemen sonuçlandırabilirsek, NAROB’larının çalışmasını önleyen engeli aşabiliriz. O taraftan alacağımız bilgiler yapmamız gerekenlere ışık tutacaktır.”
Dara bir anısını hatırlamıştı: “İzninizle, dün yaşadığım bir olayı paylaşmak istiyorum; konumuzla ilgili olabilir. Dün bir ara, NAROB dışından Ali’nin sesini duydum; “birileri ile iletişim kurmak zorundayım” diyordu. Aynı sözleri babam da duymuş. Galiba, henüz bilmediğimiz iletişim türleri var.”
Olay, Karin’e yabancı değildi: “Biz de Farkettik Dara, geçen yıl NAGEN’de başlattığımız araştırmada psişik özellikleri güçlü deneklerle çalışıyoruz. Dara’nın psişik düzeyine bağlı olarak iletişim kurma şansımız olabilir.”
Hars sabırsızlanmıştı: “Sayın Başkanım, bu iletişim işe yarayacaksa hemen burada deneyelim.”
“Burada nasıl olabilir Hars? Düzenekler NAGEN’de.”
“Onları dış iletişime açabilirseniz ENİT modulümüzle olabilir.”
“Pek alaa… Şimdi açtırıyorum.”
Dara ENİT modulü üzerinden NAGEN’deki cihazlara bağlanmış, modulün üç boyutlu hologramında[5] görünen psijik haritası, Karin ve ekibini şaşkına çevirmişti. Psişik düzeyi, şimdiye kadar kullandıkları deneklerin üzerindeydi. Testin iletişim aşamasına geçtiler. Dara, uyutulmuş ve Ali’yi düşünmeye koyulmuştu. NAGEN’deki cihazlar, Dara’nın aldığı sinyalleri temizliyor, bazen güçlendiriyor ve anlaşılır sözcüklere dönüştürüyordu. Toplantıya katılanların meraklı bakışları altında geçen yirmi uzun dakikadan sonra, Dara’nın düşünce boyutundaki çağırılarına tuhaf bir yanıt aldılar: “Adaşıma, Kuzey Amur’un göller bölgesindeki beş yüz metre derinliğe odaklanarak erişin!”
Karin oldukça ürkmüştü: “Nedir bu mesaj? Kimden geliyor? Bir Ali daha var galiba.”
Ziza bir şeyi hatırlamıştı: “Ali, bana başından geçen bir olayı anlatırken garip giysili adaşından söz etmişti. Anladığım kadarıyla bize yardım etmek istiyor.”
Karin’in “Söylediği derinlik için gücü en azından on katına çıkarmak zorundayız. NAGEN santrallarını ancak yarım saat tahsis ettirebilirim. Umarım bu süre yeterli olur,” diyerek ortaya attığı çözüm benimsendi ve test yüksek güçte tekrarlandı; Ali’nin yanıtını çabucak yakalamışlardı:
“En nihayet başardınız, kutlarım. Ben de sizlere nasıl ulaşabileceğimi düşünürken adaşım, arayacağınızı ve düşünce boyutunda yoğunlaşmamı istemişti.”
Ali, Gölgelilerin yerinde yaşadıklarını bir çırpıda aktardıktan sonra robotları kontrol altına alacak şekilde onarabilmesi için MARN’ın ve NAGEN’in bilgi bankalarından gerekli bilgileri aldı. Her iki taraftakiler, Ali üzerinden bir süre daha konuştular. Bu iletişim sırasında Ziza, ağabeyinin durumunu öğrenmiş, çok üzülmüştü.
Hars aradığını bulmuş gibiydi: “Çok güzel! Bu bilgiler bize kâfi artık. Önce bizimkileri kurtaralım; sonra da, tek bir operasyonla onları tarihe gömelim. Bunu yapacak gücümüz var.”
ARCAD başkanı yüz altmışlık ihtiyar delikanlı Muur, uzun beyaz sakallarını sıvazlayarak söze girdi:
“Evet! Ama bu bize yakışmaz. Değerlerine düşkün olan biz Zena’lılar böyle bir davranışı onaylayamayız, sizlere de aynı şeyi öneririz.”
“Ne diyorsun Sayın Başkan, ricacı mı olacağız?”
“Ne münasebet Hars! Ali ve oradaki arkadaşları dediklerini yaparlarsa, hedefimize faydalı yollardan ulaşabiliriz. Ben başaracaklarına inanıyorum, biraz sabırlı olalım yeter.”
“Bir iki günden fazla beklemem, bilmiş olun… Şu Orion sinyalleri de ne demek? Konumuzla ilişkisi ne Karin?”
Toplantı salonunda yeterli gizliliğin sağlanmış olduğuna güvenen Karin, yine de ayrıntıya inmeden bazı açıklamaları yaptı: Gölgeli’lerin kontrolünden çıkan ve ZETAN toplamaktan vazgeçen robotların Orion sinyallerinden etkilenmiş olabileceği düşünülüyordu...
Bütün bunlar olurken, Hars’ın babası Cedan, toplantı odasındaki konuşmaları özel kanalından dinlemişti. Güvenli haberleşme amacıyla, aracına binerek hyper-uzayda son hızla Güneş sisteminin derinliklerine doğru yol aldı. NAROB’u ile Org’u[6] aradı, ama iletişim başarısızdı, gafil avlanmıştı. Arama sinyalleri toplantı salonuna yöneltilmiş ve Cedan deşifre olmuştu. Toplantıdakiler şaşırmış, Hars çok sinirlenmişti. Zaten annesine yaptıkları yüzünden, babası ile arası pek iyi değildi. Buna rağmen, Gölgeliler tarafında olabileceğini hiç aklından geçirmemişti. Kısa bir sessizliği Karin bozdu:
“Hars, emin ol, senin adına çok üzüldük. Kim bilir daha nerelerde yandaşları var. Hep beraber güvenliğimizi gözden geçirmeliyiz.”
“Ne demeliyim bilemiyorum, neticede babam.”
“Takdir senin; gerekeni ya sen yap veya bize bırak. Aramızdaki güvenlik protokollerini uygulamak zorundayız. Baban güvenlik hattımız dışına çıkmadan, hemen bir karar verelim.”
Bu sırada Muur’un, NAROB’u üzerinden Titan’daki[7] güvenlik uydularına gönderdiği emirle, Cedan’ın aracı yakalayıcı ışınlarla tutulmuş ve MARN’a döndürülmek üzere taşınmaya başlamıştı. Karin’in sözlerini tamamlaması ile birlikte, ARCAD güvenlik birimleri Cedan’ı toplantı salonuna getirdiler. Şaşkın bakışlar arasında Muur söze girdi:
“Ali’nin adaşı bir ara beni uyardı. Ben de hemen harekete geçtim ve getirttim. Hain şu anda karşımızda; lütfen en faydalı kararı verelim... Hafızasını yeniden yapılandırırsak Gölgelilere karşı kullanabiliriz.”
Hars, karşısındaki babasına ağzına geleni söyledikten sonra biraz yatıştı ve Muur’un önerisini kabul etti. Tüm yaptıklarına rağmen Cedan’ı çok seven annesi için de bunun iyi olacağını düşünmüştü.
Hars’ın söz vermesiyle, toplantıdakiler sırayla Muur’un önerisini onayladı. Toplantı kapatılmak üzereyken, Ali’nin adaşının hologramı sunum platformunda belirdi ve sanki insanın içine hitap eden ifadeyle şu sözleri sarf ederek kayboldu: “Sabrı seçenlerden ve kötülüğü iyilikle bertaraf etmeye gayret edenlerden olmak ne güzel. Umulur ki, onlar er geç aydınlığa ereceklerdir…”
[1] Yakıt pili: Kullandığı yakıtın enerjisini doğrudan elektrik enerjisine dönüştüren aygıt.
[2]Metal-hidrür: Hidrojen emdirilmiş metal alaşımları.
[3] Füzyon santrali: Hafif atomların kaynaştırılarak ağır elementler oluşturulması sürecinde ortaya çıkan yüksek enerjiyi güvenli biçimde hizmete sunan santral.
[4] Tayf: Beyaz ışığın bir prizmadan geçtikten sonra ayrıldığı renklere verilen ad.
[5]Hologram: Bir objenin sanal ortamdaki üç boyutlu kaydı.
[6] Org: Gölgeliler’in gaddar başkanı.
[7] Titan: Satürn gezegeninin en büyük uydusu.